İslâm medeniyetinde hak her şeyin üstünde tutulur. Bundan dolayı büyüklerimiz, "hakkın hatırı yüksektir, hiçbir hatıra feda edilmez" demişlerdir. Batı medeniyetinde ise durum tam tersidir, yani çıkar her şeyin üstündedir. Onun içindir ki, Batılılarda tutarlılık olmaz. Sürekli çıkarlarına göre tavır belirlediklerinden, sürekli dönerler.
Batılılar, çıkar söz konusu olduğunda ortaklıkmış, anlaşmaymış, ittifakmış, dostlukmuş, hepsini bir anda unuturlar. O nedenle ABD'nin karşısına bunlarla çıkmanın hiçbir etkisi olmamaktadır. ABD'ye ya çıkar göstereceksin, ya da azıcık çıkarına dokunacaksın. İşte o zaman ABD, hemen tavrını değiştirir.
Batılıların dünyasında çıkarın her şeyin üstünde tutulduğunu, 1980'li yıllarda Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde konferans veren bir İngiliz diplomattan dinlemiştim. İngiliz diplomat, "Tarihte Türk ve İngiliz Dostluğu" başlıklı bir konferans vermişti. İngiliz diplomat öyle bir sunum yaptı ki, sanki Türklerle İngilizler arasında savaş şöyle dursun, hiçbir ihtilâf yaşanmamıştır.
Üniversiteden bir grup öğretim üyesi arkadaşla konferansı dinlemeye biz de gitmiştik. Konferansın soru cevap bölümünde, arkadaşlarımızdan biri İngilizlerin Türklere yaptıkları ihanetlerden örnekler sundu ve sözü Çanakkale Savaşı'na getirdi. İngilizlerin, sömürge ülkelerindeki Müslümanları, Müslümanlara yardım yalanıyla aldatıp, Müslüman Türklerle savaşmaya sevk ettiğini hatırlattı ve sordu: "Dostluğu bırakınız, bunu insanlıkla bağdaştırabiliyor musunuz?"
İngiliz diplomatın, bu soru karşısında donup kalacağını ve mahcup olacağını düşündüm. Meğer yanılmışım. İngiliz diplomat hiç istifini bozmadan, gayet pişkin bir tavırla, "İngiliz çıkarları, o dönemde onu gerektiriyordu" dedi ve işin içinden sıyrıldı çıktı.
Diğer öğretim üyesi arkadaş da İngiliz diplomata, "Neden Türkiye'nin Batı medeniyetini benimsemesini ve İslâm medeniyetinden uzaklaşmasını tavsiye ediyorsun?" diye sordu. İngiliz diplomat, o soruya da şu cevabı verdi: "Türkiye'nin Batı medeniyetinde yer alması, ekonomik değil, ama siyasi çıkarımıza uygun düşmektedir."
İngiliz diplomata, bir soru da ben soracaktım. Verdiği cevapları dinledikten sonra vazgeçtim. Baktım ki, İngiliz diplomat "çıkar" diyor, başka bir şey demiyor. Kim ne sorarsa sorsun, sihirli kelimesi hazır: Çıkar?
Hakkı her şeyin üstünde tutan bir medeniyetin mensupları olarak bizler, nerede olursa olsun, "çıkarımız için böyle davrandık" demekten utanırız. İslâm medeniyeti ile Batı medeniyetinin farkı da budur. O bakımdan Batılılarla bir iş yaparken, bu önemli farkı daima göz önünde tutmak gerekir.
Tutmazsak ne olur? Tutmazsak, ABD, Türkiye'nin müttefiki olduğu halde, neden Türkiye ile mücadele eden terör örgütlerini destekliyor, sorusuna cevap bulamayız. Dahası, ne yapacağımızı bilemez bir duruma düşeriz. Bir başka deyişle, çıkarı her şeyin üstünde tutan Batılılar gibi, biz de tutarsızlıktan kurtulamayız.
Maalesef Türkiye, bugün böyle bir durumdadır. Bundan kurtulmak için medeniyetimizin değişmeyen ölçüsü olan hakkı üstün tutma anlayışına tekrar dönmek zorundayız. İdarecilerimiz, böyle hareket ederlerse, her şeyi doğru ve net olarak görürler. Kararları da gayet isabetli olur.
Batılılar, çıkar söz konusu olduğunda ortaklıkmış, anlaşmaymış, ittifakmış, dostlukmuş, hepsini bir anda unuturlar. O nedenle ABD'nin karşısına bunlarla çıkmanın hiçbir etkisi olmamaktadır. ABD'ye ya çıkar göstereceksin, ya da azıcık çıkarına dokunacaksın. İşte o zaman ABD, hemen tavrını değiştirir.
Batılıların dünyasında çıkarın her şeyin üstünde tutulduğunu, 1980'li yıllarda Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde konferans veren bir İngiliz diplomattan dinlemiştim. İngiliz diplomat, "Tarihte Türk ve İngiliz Dostluğu" başlıklı bir konferans vermişti. İngiliz diplomat öyle bir sunum yaptı ki, sanki Türklerle İngilizler arasında savaş şöyle dursun, hiçbir ihtilâf yaşanmamıştır.
Üniversiteden bir grup öğretim üyesi arkadaşla konferansı dinlemeye biz de gitmiştik. Konferansın soru cevap bölümünde, arkadaşlarımızdan biri İngilizlerin Türklere yaptıkları ihanetlerden örnekler sundu ve sözü Çanakkale Savaşı'na getirdi. İngilizlerin, sömürge ülkelerindeki Müslümanları, Müslümanlara yardım yalanıyla aldatıp, Müslüman Türklerle savaşmaya sevk ettiğini hatırlattı ve sordu: "Dostluğu bırakınız, bunu insanlıkla bağdaştırabiliyor musunuz?"
İngiliz diplomatın, bu soru karşısında donup kalacağını ve mahcup olacağını düşündüm. Meğer yanılmışım. İngiliz diplomat hiç istifini bozmadan, gayet pişkin bir tavırla, "İngiliz çıkarları, o dönemde onu gerektiriyordu" dedi ve işin içinden sıyrıldı çıktı.
Diğer öğretim üyesi arkadaş da İngiliz diplomata, "Neden Türkiye'nin Batı medeniyetini benimsemesini ve İslâm medeniyetinden uzaklaşmasını tavsiye ediyorsun?" diye sordu. İngiliz diplomat, o soruya da şu cevabı verdi: "Türkiye'nin Batı medeniyetinde yer alması, ekonomik değil, ama siyasi çıkarımıza uygun düşmektedir."
İngiliz diplomata, bir soru da ben soracaktım. Verdiği cevapları dinledikten sonra vazgeçtim. Baktım ki, İngiliz diplomat "çıkar" diyor, başka bir şey demiyor. Kim ne sorarsa sorsun, sihirli kelimesi hazır: Çıkar?
Hakkı her şeyin üstünde tutan bir medeniyetin mensupları olarak bizler, nerede olursa olsun, "çıkarımız için böyle davrandık" demekten utanırız. İslâm medeniyeti ile Batı medeniyetinin farkı da budur. O bakımdan Batılılarla bir iş yaparken, bu önemli farkı daima göz önünde tutmak gerekir.
Tutmazsak ne olur? Tutmazsak, ABD, Türkiye'nin müttefiki olduğu halde, neden Türkiye ile mücadele eden terör örgütlerini destekliyor, sorusuna cevap bulamayız. Dahası, ne yapacağımızı bilemez bir duruma düşeriz. Bir başka deyişle, çıkarı her şeyin üstünde tutan Batılılar gibi, biz de tutarsızlıktan kurtulamayız.
Maalesef Türkiye, bugün böyle bir durumdadır. Bundan kurtulmak için medeniyetimizin değişmeyen ölçüsü olan hakkı üstün tutma anlayışına tekrar dönmek zorundayız. İdarecilerimiz, böyle hareket ederlerse, her şeyi doğru ve net olarak görürler. Kararları da gayet isabetli olur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018