Çarkçı Recep!
Libya ve Mısır'da çark etmesine alışık olduğumuz Başbakan Erdoğan'ın "ana dilde eğitim Türkiye'yi böler" çizgisinden kısa bir süre içinde "ana dilde eğitim Türkiye'yi demokratikleştirir" çizgisine nasıl geldiği merak ediliyor
09.10.2013 00:00:00
Hükümetin "demokratikleşme" adını verdiği pakette ana dilde eğitime vize veriliyor. Başbakan Erdoğan 30 Eylül Pazartesi günü paketi açıkladığı basın toplantısında "Yapacağımız yasal değişikliklerle, özel okullarda, farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünü açıyoruz" demişti. Erdoğan söz konusu açıklamasında şunları söylemişti: "Geçen yıl yaptığımız eğitim düzenlemesiyle, farklı dil ve lehçelerin okullarda seçmeli ders olarak öğretilebilmesinin yolunu açmıştık. Şimdi de, özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilmesini mümkün hale getiriyoruz. Ülkemizde Türkçe dışındaki dillerde eğitim ve öğretim konusu, 2923 Sayılı Kanun ile düzenlenmiştir. Bu kanuna yapacağımız bir Ek ile Özel Eğitim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere, farklı dil ve lehçelerde özel öğretim kurumu açılabilecek. Bu kurumlarda eğitim ve öğretimin yapılacağı dil ve lehçeler Bakanlar Kurulu'nca tespit edilecek."
"Ana dilde eğitim Türkiye'yi böler" demişti!
Başbakan Erdoğan 17 Ağustos 2013 tarihinde ise yukarıdaki açıklamalarıyla taban tabana zıt açıklamalarda bulunmuş ve ana dilde eğitimin Türkiye'yi böleceğini söylemişti. Türkmenistan dönüşü uçakta basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Erdoğan, "Pakette anadilde eğitimin önü açılıyor deniyor. Ne boyutta düzenleme?" şeklindeki soruya "Hayır yok. Özel okullarda da yok. O konu bizim için şu anda ele alınacak durum değil. Yapılan benzetmeler de doğru benzetmeler değil. Ne neyi getirir götürür kimse düşünmüyor. Biz düşünmeye mecburuz. Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde Ak Parti olarak adım atamayız. Zamanlama birçok konuda çok önemli. Zamanlamayı iyi yapmazsanız güzelim ülkemize yazık edersiniz. Biz zaten okullarda anadili öğrenme imkanı sağladık. Ama anadil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dili zedelersiniz" cevabını vermişti.
Hazmettire hazmettire!
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hükümetin terörle müzakere süreci kapsamında hazırladığı pakette yer alan andımızın kaldırılması ve Mor Gabriel Kilisesi arazisinin iadesiyle ilgili nihai adımın bayramdan önce atılacağını söyledi. Atalay paketin neden şimdi hazırlandığıyla ilgili de son derece dikkat çekici bir ifadeler kullandı. Atalay, Başbakan Erdoğan'ın "Süreci hazmettire hazmettire yürüteceğiz" sözlerini akıllara getiren şu açıklamayı yaptı: "Bunları yapmanın stratejisi zamanlaması önemli, bunlar çok önceden de yapılabilirdi. Biz 11 yıldır iktidarız ama herşeyin olgunlaşması toplumun kabullenmesi ve rahat zeminlerde yani sosyal değişmeyi yaparken toplumsal değişmeleri ve siyasal değişmeleri toplumda gerginlik üretmeyecek zamanlamaları iyi yapmalısınız. Benim kendi alanımdır akademik hayattan da. Biz bunları çok çalıştık, yani şu anda bu konular toplumun artık tam olarak kabullendiği talep ettiği hususlar."
Baş döndüren çark!
Ancak Erdoğan ana dilde eğitim ülkeyi böler dedikten kısa süre sonra özel okullarda ana dilde eğitime vize verdi ve üstelik de bu adımın Türkiye'yi daha demokratikleştireceğini iddia etti. Her fırsatta "ana dilde eğitim Türkiye'yi böler" diyordu. Erdoğan paketten önce ana dilde eğitim konusunda farklı tarihlerde yaptığı açıklamalarda da "ana dilde eğitim Türkiye'yi böler" demişti.
İşte Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarından iki çarpıcı örnek:
1- "Ana dilde kendi bölgenizde kurslarınızı açabilirsiniz, orada dilinizi öğretebilirsiniz, bu çalışmalarınızı yürütebilirsiniz ama bizden resmi olarak ana dilde bir eğitim beklemeyin çünkü Türkiye'nin resmi dili Türkçe'dir." (24.09.2010)
2- "Kardeşim bu kadar istiyorsanız , arzuluysanız kurslarınızı kurun, gidin kurslarda bunu öğrenin ama okullarımızda resmi dilden Türkçe olarak taviz verdiğiniz anda bu birliğimizi bütünlüğümüzü yok eder" (04.02.2013)
Mısır'da büyükelçi çarkı
Mısır'da Muhammed Mursi'nin askeri bir darbeyle iktidardan indirilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 15 Ağustos'ta Türkmenistan'a gerçekleştirdiği günübirlik ziyaretin dönüşünde uçakta Türkiye'nin Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı'yı istişarelerde bulunmak üzere Ankara'ya çağırdığını açıklamıştı. Yaklaşık 20 günün çark eden hükümet Büyükelçi Botsalı yeniden görevinin başına göndermişti.
Libya'da NATO çarkı
Başbakan Erdoğan 28 Şubat 2011'de Almanya'da NATO'nun Libya'ya müdahalesiyle ilgili olarak şunları söylemişti: "Şimdi bize basın mensupları soruyor, çok enteresan! NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da? NATO mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında Libya'ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez." Bu sözleri söyleyen Başbakan Erdoğan, 21 Mart tarihinde ise "NATO'nun devreye girmesi söz konusudur. NATO devreye girecekse bizim şartlarımız var" diyerek çark etmişti. 22 Mart'ta ise NATO'dan yapılan açıklamada, Libya'ya uygulanacak ambargoyu denetleyecek NATO gücüne Türkiye'nin 5 savaş gemisi ve 1 denizaltı ile katılacağını açıklamıştı.
"Ana dilde eğitim Türkiye'yi böler" demişti!
Başbakan Erdoğan 17 Ağustos 2013 tarihinde ise yukarıdaki açıklamalarıyla taban tabana zıt açıklamalarda bulunmuş ve ana dilde eğitimin Türkiye'yi böleceğini söylemişti. Türkmenistan dönüşü uçakta basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Erdoğan, "Pakette anadilde eğitimin önü açılıyor deniyor. Ne boyutta düzenleme?" şeklindeki soruya "Hayır yok. Özel okullarda da yok. O konu bizim için şu anda ele alınacak durum değil. Yapılan benzetmeler de doğru benzetmeler değil. Ne neyi getirir götürür kimse düşünmüyor. Biz düşünmeye mecburuz. Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde Ak Parti olarak adım atamayız. Zamanlama birçok konuda çok önemli. Zamanlamayı iyi yapmazsanız güzelim ülkemize yazık edersiniz. Biz zaten okullarda anadili öğrenme imkanı sağladık. Ama anadil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dili zedelersiniz" cevabını vermişti.
Hazmettire hazmettire!
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hükümetin terörle müzakere süreci kapsamında hazırladığı pakette yer alan andımızın kaldırılması ve Mor Gabriel Kilisesi arazisinin iadesiyle ilgili nihai adımın bayramdan önce atılacağını söyledi. Atalay paketin neden şimdi hazırlandığıyla ilgili de son derece dikkat çekici bir ifadeler kullandı. Atalay, Başbakan Erdoğan'ın "Süreci hazmettire hazmettire yürüteceğiz" sözlerini akıllara getiren şu açıklamayı yaptı: "Bunları yapmanın stratejisi zamanlaması önemli, bunlar çok önceden de yapılabilirdi. Biz 11 yıldır iktidarız ama herşeyin olgunlaşması toplumun kabullenmesi ve rahat zeminlerde yani sosyal değişmeyi yaparken toplumsal değişmeleri ve siyasal değişmeleri toplumda gerginlik üretmeyecek zamanlamaları iyi yapmalısınız. Benim kendi alanımdır akademik hayattan da. Biz bunları çok çalıştık, yani şu anda bu konular toplumun artık tam olarak kabullendiği talep ettiği hususlar."
Baş döndüren çark!
Ancak Erdoğan ana dilde eğitim ülkeyi böler dedikten kısa süre sonra özel okullarda ana dilde eğitime vize verdi ve üstelik de bu adımın Türkiye'yi daha demokratikleştireceğini iddia etti. Her fırsatta "ana dilde eğitim Türkiye'yi böler" diyordu. Erdoğan paketten önce ana dilde eğitim konusunda farklı tarihlerde yaptığı açıklamalarda da "ana dilde eğitim Türkiye'yi böler" demişti.
İşte Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarından iki çarpıcı örnek:
1- "Ana dilde kendi bölgenizde kurslarınızı açabilirsiniz, orada dilinizi öğretebilirsiniz, bu çalışmalarınızı yürütebilirsiniz ama bizden resmi olarak ana dilde bir eğitim beklemeyin çünkü Türkiye'nin resmi dili Türkçe'dir." (24.09.2010)
2- "Kardeşim bu kadar istiyorsanız , arzuluysanız kurslarınızı kurun, gidin kurslarda bunu öğrenin ama okullarımızda resmi dilden Türkçe olarak taviz verdiğiniz anda bu birliğimizi bütünlüğümüzü yok eder" (04.02.2013)
Mısır'da büyükelçi çarkı
Mısır'da Muhammed Mursi'nin askeri bir darbeyle iktidardan indirilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 15 Ağustos'ta Türkmenistan'a gerçekleştirdiği günübirlik ziyaretin dönüşünde uçakta Türkiye'nin Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı'yı istişarelerde bulunmak üzere Ankara'ya çağırdığını açıklamıştı. Yaklaşık 20 günün çark eden hükümet Büyükelçi Botsalı yeniden görevinin başına göndermişti.
Libya'da NATO çarkı
Başbakan Erdoğan 28 Şubat 2011'de Almanya'da NATO'nun Libya'ya müdahalesiyle ilgili olarak şunları söylemişti: "Şimdi bize basın mensupları soruyor, çok enteresan! NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da? NATO mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında Libya'ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez." Bu sözleri söyleyen Başbakan Erdoğan, 21 Mart tarihinde ise "NATO'nun devreye girmesi söz konusudur. NATO devreye girecekse bizim şartlarımız var" diyerek çark etmişti. 22 Mart'ta ise NATO'dan yapılan açıklamada, Libya'ya uygulanacak ambargoyu denetleyecek NATO gücüne Türkiye'nin 5 savaş gemisi ve 1 denizaltı ile katılacağını açıklamıştı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.