Çalışmayı bırakma
Ey mahrum, çalışmayı bırakma. Tevekkülü de elde et. İnsanların elindekine göz dikersen iman sahibi olamazsın. Kudret sahibinin nimetlerini bilmemezlik olur
13.06.2022 23:50:00





İmanın kuvvet buluncaya kadar çalış ve sebeplere yapış. Sonra sebepleri bırak, onları Yaratan'a koş. Peygamberler çalıştılar, borç ettiler, sebeplere yapıştılar.
Bunları ilk zamanlarda yaptılar. Sonra tevekkül ettiler. Çalışmakla tevekkülü birleştirdiler. Her şeyin bir ilki, bir de sonu olur. Yolun bir dışı, bir de içi vardır.
Ey mahrum, çalışmayı bırakma. Tevekkülü de elde et. İnsanların elindekine göz dikersen iman sahibi olamazsın. Kudret sahibinin nimetlerini bilmemezlik olur.
Allah sana darılır, öz varlığından uzaklara atar. Çalışmayı bırakıp halkın vereceği küçük şeyleri ummak âfet sayılır.
Süleyman Peygamber mülkünden uzaklara atıldığı zaman, Allah birçok şeyle onu iptilâ etmişti. Onlar arasında, kullardan bir şey talep etmek de vardı.
Süleyman Peygamber, kendi diyarında iken çalışır, yerdi. Uzaklara atılınca rızık yolları ceza olarak başka taraftan verilmeye başlandı.
Allah yolcularının darlığı geçmez. Sancıları dinmez. Gözleri aydın olmaz. Musibetleri eksik olmaz; ta Hak Teâlâ'ya kavuşuncaya kadar.
Hak Teâlâ'ya kavuşmaları iki yönden olur: Biri dünyada, öbürü âhirette. Kalp ve sır âlemi ile dünyada Hakk'a vasıl olan azdır. Âhirette bütün varlıkları ile O'na kavuşurlar. Kavuşan rahat ve huzura erer. Ama önceleri, ağlamakla sızlamakla geçer.
Ey evlat! Nefsine helâl yedir. Temiz lokma aldır. Onun kibrine sebep olan haramı aldırma; sonra kibirli olur. Kendini beğenir, edebini bozar.
"Allah'ım, Zatını bize bildir ki, seni öyle bilelim. Âmin!"
Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: "İslâm dinini kabul etmiş biri, herhangi bir şahsa zenginliği için saygı gösterirse dininin üçte ikisi gider."
Ey münafıklar, bu yüce kelamı işitiniz. Bu hadîs-i şerifte belirtilen saygı, sadece önünden kalkmak manasını taşır. Ya orucunu, namazını ve haccını zengin kişiler için yaparsa ne olur? Ya akşam sabah o zenginlerin eteğini öpen dindarlara (!) ne buyrulur?
Ey müşrikler, sizin ne Peygamber'den haberiniz var ne de onun kelamından. İslâm olunuz ve günahlarınıza tevbe ediniz. Ancak imanınızı hâlis tevbe kurtarır. İkan duygunuz, o zaman büyür. Tevhid haliniz gelişir; bütün varlığı ile sizi Arş'a çıkarır.
Ey evlat! İman bahçene bakar, ağaçlarını büyütürsen, Hak seni maddî varlığından alır. Artık ne kendi dış varlığına ne de başkalarına ihtiyaç arz edersin. Ve çalışmanın, kazanmanın hakikî yollarını öğrenirsin; hiçbirinde hakikî tesir görmezsin.
Seni Hak doyurur. Kalbini ve sırrını da nurla doldurur. Kapısı önünde oturtur, zikir, ülfet hâlleri ile zengin kılar. Yakınlığı sayesinde kimseden bir şey talep etmez olursun.
Dünyadan bol nasip alıp onunla meşgul olana bakma. Elinde maddî varlık taşıyana göz atma. Senin bakışların onun içine ağırlık verir. Her bakışında elimde olanı alacak diye çekinir, ruh sıkıntısına düşer, ayrıca onu üzüntüye soktuğun için hata etmiş olursun.
Ey bilgi iddiasında olan, dünya ehlinden mal talep eden ve bilgisini paraya çeviren! Allah, seni bildiklerinle batırıyor, ilmin bereketi senden gitti. Özün çürüdü, kabuğu kaldı.
Ve sen ey Hakk'a kulluk eden, halbuki kalbin kullara bağlı. Onlardan bir şeyler bekliyor, herhangi bir isteğini vermezler diye korkuyorsun.
Dıştan Allah içinmiş gibi görülen kulluğun, içten halk için oluyor. Her arzun ve çaban, kulların elindekine göre. Onların elinde bulunan saman çöpü kadar kıymetsiz şeylere tenezzül ediyorsun. Onların övmesini, yüceltmesini bekliyorsun. Onların kötülemesinden ve seni bırakıp gitmesinden çekiniyorsun. Elindekini alırlar diye titriyorsun.
Onlardan alacağın bir şey için, sabahlara kadar uykunu kaçırıyorsun. Ümitlerini o kadar uzatıyorsun ki, hile yapmaya mecbur kalıyorsun. Kapılarına gittiğin zaman, içinden gelmediği hâlde ince ve yumuşak konuşuyorsun. Sebebi; sana bir şeyler versinler.
Yazık sana, için bozuk olmuş. Hep gösteriş peşindesin; din yoluna girişin babadan kalma gibi. Kendini İslâm'ın emirlerine veremiyorsun." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)
Bunları ilk zamanlarda yaptılar. Sonra tevekkül ettiler. Çalışmakla tevekkülü birleştirdiler. Her şeyin bir ilki, bir de sonu olur. Yolun bir dışı, bir de içi vardır.
Ey mahrum, çalışmayı bırakma. Tevekkülü de elde et. İnsanların elindekine göz dikersen iman sahibi olamazsın. Kudret sahibinin nimetlerini bilmemezlik olur.
Allah sana darılır, öz varlığından uzaklara atar. Çalışmayı bırakıp halkın vereceği küçük şeyleri ummak âfet sayılır.
Süleyman Peygamber mülkünden uzaklara atıldığı zaman, Allah birçok şeyle onu iptilâ etmişti. Onlar arasında, kullardan bir şey talep etmek de vardı.
Süleyman Peygamber, kendi diyarında iken çalışır, yerdi. Uzaklara atılınca rızık yolları ceza olarak başka taraftan verilmeye başlandı.
Allah yolcularının darlığı geçmez. Sancıları dinmez. Gözleri aydın olmaz. Musibetleri eksik olmaz; ta Hak Teâlâ'ya kavuşuncaya kadar.
Hak Teâlâ'ya kavuşmaları iki yönden olur: Biri dünyada, öbürü âhirette. Kalp ve sır âlemi ile dünyada Hakk'a vasıl olan azdır. Âhirette bütün varlıkları ile O'na kavuşurlar. Kavuşan rahat ve huzura erer. Ama önceleri, ağlamakla sızlamakla geçer.
Ey evlat! Nefsine helâl yedir. Temiz lokma aldır. Onun kibrine sebep olan haramı aldırma; sonra kibirli olur. Kendini beğenir, edebini bozar.
"Allah'ım, Zatını bize bildir ki, seni öyle bilelim. Âmin!"
Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: "İslâm dinini kabul etmiş biri, herhangi bir şahsa zenginliği için saygı gösterirse dininin üçte ikisi gider."
Ey münafıklar, bu yüce kelamı işitiniz. Bu hadîs-i şerifte belirtilen saygı, sadece önünden kalkmak manasını taşır. Ya orucunu, namazını ve haccını zengin kişiler için yaparsa ne olur? Ya akşam sabah o zenginlerin eteğini öpen dindarlara (!) ne buyrulur?
Ey müşrikler, sizin ne Peygamber'den haberiniz var ne de onun kelamından. İslâm olunuz ve günahlarınıza tevbe ediniz. Ancak imanınızı hâlis tevbe kurtarır. İkan duygunuz, o zaman büyür. Tevhid haliniz gelişir; bütün varlığı ile sizi Arş'a çıkarır.
Ey evlat! İman bahçene bakar, ağaçlarını büyütürsen, Hak seni maddî varlığından alır. Artık ne kendi dış varlığına ne de başkalarına ihtiyaç arz edersin. Ve çalışmanın, kazanmanın hakikî yollarını öğrenirsin; hiçbirinde hakikî tesir görmezsin.
Seni Hak doyurur. Kalbini ve sırrını da nurla doldurur. Kapısı önünde oturtur, zikir, ülfet hâlleri ile zengin kılar. Yakınlığı sayesinde kimseden bir şey talep etmez olursun.
Dünyadan bol nasip alıp onunla meşgul olana bakma. Elinde maddî varlık taşıyana göz atma. Senin bakışların onun içine ağırlık verir. Her bakışında elimde olanı alacak diye çekinir, ruh sıkıntısına düşer, ayrıca onu üzüntüye soktuğun için hata etmiş olursun.
Ey bilgi iddiasında olan, dünya ehlinden mal talep eden ve bilgisini paraya çeviren! Allah, seni bildiklerinle batırıyor, ilmin bereketi senden gitti. Özün çürüdü, kabuğu kaldı.
Ve sen ey Hakk'a kulluk eden, halbuki kalbin kullara bağlı. Onlardan bir şeyler bekliyor, herhangi bir isteğini vermezler diye korkuyorsun.
Dıştan Allah içinmiş gibi görülen kulluğun, içten halk için oluyor. Her arzun ve çaban, kulların elindekine göre. Onların elinde bulunan saman çöpü kadar kıymetsiz şeylere tenezzül ediyorsun. Onların övmesini, yüceltmesini bekliyorsun. Onların kötülemesinden ve seni bırakıp gitmesinden çekiniyorsun. Elindekini alırlar diye titriyorsun.
Onlardan alacağın bir şey için, sabahlara kadar uykunu kaçırıyorsun. Ümitlerini o kadar uzatıyorsun ki, hile yapmaya mecbur kalıyorsun. Kapılarına gittiğin zaman, içinden gelmediği hâlde ince ve yumuşak konuşuyorsun. Sebebi; sana bir şeyler versinler.
Yazık sana, için bozuk olmuş. Hep gösteriş peşindesin; din yoluna girişin babadan kalma gibi. Kendini İslâm'ın emirlerine veremiyorsun." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.