Süper lig müsabakalarının, 30. haftasında alınan sonuçlara bakıldığında, söylenebilecek tek söz; Trabzonspor'un muhtemel şampiyonluğunun gasp edilmesidir. Hak edilen şampiyonluğun Trabzonspor'dan emek hırsızları tarafından çalınarak, Fenerbahçe ya da Galatasaray'a verilmesi olayın en realist olarak anlatımıdır. Futbolun bir oyun, bir sportif, bir temaşa olduğu gerçeğine bakıldığında, ülkemiz de oluşturulan konjonktürün, bu evrensel tanımla, taban, tabana zıt olduğunu görmekteyiz. Öyle ki; mevcut yapı, adeta 3 İstanbul kulübünden herhangi birinin, tepede olmasını, olmazsa olmaz kılıyor.
İki hafta önce oynanan Fenarbahçe, Trabzonspor müsabakasında Türkiye Futbol Federasyonu ve hakem triosu 2004-2005 sezonunun şampiyonunu, kendi kurallarına göre tayin etmiştir. O maç hala belleklerimizden silinmedi. Hak ve adalet kurallarına, en ufak bir şekilde riayet edilseydi, o müsabaka Trabzonspor lehine 3-0 olarak tecelli ederdi. İşin gerçeği, bu netice bugün zirvede Trabzonspor'un olmasını gerektirmektedir ki; ÇALINAN ŞAMPİYONLUK diye adlandırdığımız realite işte budur.
Fenerbahçe'nin oynadığı futbola bakıldığında; duran toplara angaje olmuş, arkadan şişirilen uzun vuruşlardan medet uman, hiçbir temele dayanmaya bir futbol ve sadece bireysel becerilerle elde edilen tesadüfi sonuçları görülür. Galatasaray'a gelince geçmişten kalan takım ruhunun bir nebze olsun etkilerinin görüldüğü bir oyun anlayışı bulunmaktadır. Tabi ki zaman zaman boş saha, çapraz koşular, duvar paslarının görüldüğü, futbolun gerekli kıldığı versiyonlara uymaya çalışan, bir oyun şekli. Bu arada Thomas ve Song'un hakkını yememek lazım diye düşünüyorum. Galatasaray defansında ayakta kalıp iyi mücadele ettiler. Bu hali ile Galatasaray, Fenerbahçe'den bir nebze iyi. Fakat eğer sıralama hakça olsaydı, ligin tepesinde ülkemizin en iyi futbolunu oynayan, Trabzonspor rakipsiz kalmalıydı. Trabzonspor'u Beşiktaş, Gençlerbirliği ve Denizlispor izlemeliydi. Ama diyoruz ya hak ve adaletin eşit dağıtılmadığı sistemden doğru sonuç beklemek sadece safdil'lilik olacaktır.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Trabzonspor'un hala ikinci olup Şampiyonlar Ligi ön elemelerine katılma şansı vardır. Trabzonspor'un kalan iki haftayı çok ciddi olarak değerlendirmesi şarttır. Samsunspor ve İstanbulspor müsabakaları çok önemlidir. Bu müsabakalar öyle kolayda değildir. İyi konsantre olmuş bir Trabzonspor ayağına gelen bu fırsatı tepmeyecektir diye düşünüyorum. Unutulmaması gereken gerçek, bu sezon Avni Aker'de verilen puanlardır. Gaziantep'e, İstanbulspor'a, Ankaraspor'a, Galatasaray ve Fenerbahçe'ye verilen 10 puan, bu müsabakaların asla kolay olmayacağının, en büyük göstergesidir. 1995-1996 sezonunda Vanspor'a kendi sahasında yenilen Trabzonspor unutulmamalıdır. Şampiyonlar ligine katılmayı elde edebilecek Trabzonspor gelecek adına çok şeyler kazanmaya adaydır.
Trabzonspor'a gönül veren gerçek futbol aşıklarının beklentilerinin, yarışılan her platformda, mutlaka zirveye ulaşmak olduğu gerçeği asla gözardı edilmemelidir. Bu duygularla ülkemizde futbolun beşiği olan ve en iyi şekilde oynandığı Trabzon kentine kucak dolusu sevgi ve selamlar.
İki hafta önce oynanan Fenarbahçe, Trabzonspor müsabakasında Türkiye Futbol Federasyonu ve hakem triosu 2004-2005 sezonunun şampiyonunu, kendi kurallarına göre tayin etmiştir. O maç hala belleklerimizden silinmedi. Hak ve adalet kurallarına, en ufak bir şekilde riayet edilseydi, o müsabaka Trabzonspor lehine 3-0 olarak tecelli ederdi. İşin gerçeği, bu netice bugün zirvede Trabzonspor'un olmasını gerektirmektedir ki; ÇALINAN ŞAMPİYONLUK diye adlandırdığımız realite işte budur.
Fenerbahçe'nin oynadığı futbola bakıldığında; duran toplara angaje olmuş, arkadan şişirilen uzun vuruşlardan medet uman, hiçbir temele dayanmaya bir futbol ve sadece bireysel becerilerle elde edilen tesadüfi sonuçları görülür. Galatasaray'a gelince geçmişten kalan takım ruhunun bir nebze olsun etkilerinin görüldüğü bir oyun anlayışı bulunmaktadır. Tabi ki zaman zaman boş saha, çapraz koşular, duvar paslarının görüldüğü, futbolun gerekli kıldığı versiyonlara uymaya çalışan, bir oyun şekli. Bu arada Thomas ve Song'un hakkını yememek lazım diye düşünüyorum. Galatasaray defansında ayakta kalıp iyi mücadele ettiler. Bu hali ile Galatasaray, Fenerbahçe'den bir nebze iyi. Fakat eğer sıralama hakça olsaydı, ligin tepesinde ülkemizin en iyi futbolunu oynayan, Trabzonspor rakipsiz kalmalıydı. Trabzonspor'u Beşiktaş, Gençlerbirliği ve Denizlispor izlemeliydi. Ama diyoruz ya hak ve adaletin eşit dağıtılmadığı sistemden doğru sonuç beklemek sadece safdil'lilik olacaktır.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Trabzonspor'un hala ikinci olup Şampiyonlar Ligi ön elemelerine katılma şansı vardır. Trabzonspor'un kalan iki haftayı çok ciddi olarak değerlendirmesi şarttır. Samsunspor ve İstanbulspor müsabakaları çok önemlidir. Bu müsabakalar öyle kolayda değildir. İyi konsantre olmuş bir Trabzonspor ayağına gelen bu fırsatı tepmeyecektir diye düşünüyorum. Unutulmaması gereken gerçek, bu sezon Avni Aker'de verilen puanlardır. Gaziantep'e, İstanbulspor'a, Ankaraspor'a, Galatasaray ve Fenerbahçe'ye verilen 10 puan, bu müsabakaların asla kolay olmayacağının, en büyük göstergesidir. 1995-1996 sezonunda Vanspor'a kendi sahasında yenilen Trabzonspor unutulmamalıdır. Şampiyonlar ligine katılmayı elde edebilecek Trabzonspor gelecek adına çok şeyler kazanmaya adaydır.
Trabzonspor'a gönül veren gerçek futbol aşıklarının beklentilerinin, yarışılan her platformda, mutlaka zirveye ulaşmak olduğu gerçeği asla gözardı edilmemelidir. Bu duygularla ülkemizde futbolun beşiği olan ve en iyi şekilde oynandığı Trabzon kentine kucak dolusu sevgi ve selamlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Bekaroğlu / diğer yazıları
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (48) / Yazı dizisi / 07.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006