Habil ve Kabil'den bu yana insanların birbirleri ile olan anlaşmazlıkları, savaşları, kan davaları bitmemiş. Haklı, hakkı için haksız, zulüm için kaga edip durmaktalar.
İnsanın kendine verilen ömrünü sürmesine bile ne demişler "yaşam kavgası". Karnını doyurmak istediğinde karşısına "ekmek kavgası" çıkmış . Ve en önemlisi gönlü (veya ruhu) ile nefsinin çatışması ile de bir "iç kavga" çıkmış ortaya. Kısacası ne yapsak kavgadan kurtulamıyoruz.
Bugün bu yazıda daha çok iç kavga üzerinde durmak istiyorum. Çünkü iç kavgasını dindirememiş insanlar nereye el atsalar oraya taşırlar çatışmalarını, huzursuzluklarını. İçinizde çatışan iki sesi gönülden gelen tek bir sese çevirebilirsek eğer, o zaman bir gönül insanı, gittiği yere barış ve huzur getiren, değer veren ve kendisine değer verilen bir insan olabiliriz.
Hepimiz kendi kaderimizin inişleri ile yokuşları ile yoğrulup gidiyoruz. Peki bu sırada kavgamızı sürdürürken Hakk'ın sesine ne kadar kulak veriyoruz? Ne kadar dinliyoruz yardımseverliğin, şefkatin, adaletin, sevgini sesini. Bütün bunlardan önce gönlümüz ile nefsimizin sesini birbirinden ayırdedebiliyor muyuz? Acaba sesini ayırdedebildiğimiz nefsimizi kınayabiliyor muyuz? Ona "sen haksızsın Hak budur deyip Hakk'ın yolunda gidebiliyor muyuz?
İnsanın Hakk'a uyması ve iç barışı, acaba toplumsal barışı da beraberinde mi getirir? Bütün bu soruların cevabını ararken "kamil insan" kavramı söz konusu olmalı. Haklı dava edinebilmiş insandır kamil insan. Kendinden olgun saydığı büyüklerin sözlerine değer verir, onlara benzemeye çalışır, saygı duyar ve kendisine saygı duyulur.
Sözün burasına gelmişken iki cihan serverini anmadan geçebelir miyiz? O en kamil, en mübarek insanı. İnsanın nefsi ile savaşına "Büyük Cihad" demiş. O'nun büyük cihad dediği bir kavramı biz nasıl küçümseyebiliriz? Ne anlamı kalır yaşamın, ölümün ve ötesinin? Kısacası dostlar, nefsimizi Hakk'a uyar kılamazsak, en azından çaba sarfetmezsek insanlık onurumuz için başka ne yapabiliriz? Yazının sahibi de bu yolların çok başında olduğu için bu cümleleri yazıyor.
Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'inde kendini kınayan nefis üzerine yemin etmiştir . Demek ki bizler nefsimiz terbiye oluncaya kadar onunla savaşmalı, kavga etmeli ve kınamak durumundayız. İşte bu kavga kutsal bir kavgadır. Yıllardır süregelen ve daha yıllarca sürecek olan bir kavgadır.
Yaradan nefsimizi terbiye ve tezkiye etmede bize yardım eylesin, büyük cihadda bazı şeylerin farkında olarak savaşmayı bize nasibeylesin. Gazanız mübarek olsun!
İnsanın kendine verilen ömrünü sürmesine bile ne demişler "yaşam kavgası". Karnını doyurmak istediğinde karşısına "ekmek kavgası" çıkmış . Ve en önemlisi gönlü (veya ruhu) ile nefsinin çatışması ile de bir "iç kavga" çıkmış ortaya. Kısacası ne yapsak kavgadan kurtulamıyoruz.
Bugün bu yazıda daha çok iç kavga üzerinde durmak istiyorum. Çünkü iç kavgasını dindirememiş insanlar nereye el atsalar oraya taşırlar çatışmalarını, huzursuzluklarını. İçinizde çatışan iki sesi gönülden gelen tek bir sese çevirebilirsek eğer, o zaman bir gönül insanı, gittiği yere barış ve huzur getiren, değer veren ve kendisine değer verilen bir insan olabiliriz.
Hepimiz kendi kaderimizin inişleri ile yokuşları ile yoğrulup gidiyoruz. Peki bu sırada kavgamızı sürdürürken Hakk'ın sesine ne kadar kulak veriyoruz? Ne kadar dinliyoruz yardımseverliğin, şefkatin, adaletin, sevgini sesini. Bütün bunlardan önce gönlümüz ile nefsimizin sesini birbirinden ayırdedebiliyor muyuz? Acaba sesini ayırdedebildiğimiz nefsimizi kınayabiliyor muyuz? Ona "sen haksızsın Hak budur deyip Hakk'ın yolunda gidebiliyor muyuz?
İnsanın Hakk'a uyması ve iç barışı, acaba toplumsal barışı da beraberinde mi getirir? Bütün bu soruların cevabını ararken "kamil insan" kavramı söz konusu olmalı. Haklı dava edinebilmiş insandır kamil insan. Kendinden olgun saydığı büyüklerin sözlerine değer verir, onlara benzemeye çalışır, saygı duyar ve kendisine saygı duyulur.
Sözün burasına gelmişken iki cihan serverini anmadan geçebelir miyiz? O en kamil, en mübarek insanı. İnsanın nefsi ile savaşına "Büyük Cihad" demiş. O'nun büyük cihad dediği bir kavramı biz nasıl küçümseyebiliriz? Ne anlamı kalır yaşamın, ölümün ve ötesinin? Kısacası dostlar, nefsimizi Hakk'a uyar kılamazsak, en azından çaba sarfetmezsek insanlık onurumuz için başka ne yapabiliriz? Yazının sahibi de bu yolların çok başında olduğu için bu cümleleri yazıyor.
Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'inde kendini kınayan nefis üzerine yemin etmiştir . Demek ki bizler nefsimiz terbiye oluncaya kadar onunla savaşmalı, kavga etmeli ve kınamak durumundayız. İşte bu kavga kutsal bir kavgadır. Yıllardır süregelen ve daha yıllarca sürecek olan bir kavgadır.
Yaradan nefsimizi terbiye ve tezkiye etmede bize yardım eylesin, büyük cihadda bazı şeylerin farkında olarak savaşmayı bize nasibeylesin. Gazanız mübarek olsun!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.