Ramazan ve Bayram geçti, bitti. Tatil ve ziyaret için seyahate çıkanların çoğu işlerinin başına dönüp normal hayatı yaşamaya başladılar.
Evet, normal hayatımıza geri döndük, alıştığımız alışkanlıklarımıza, sonu gelmez arzu ve isteklerimize ve hırslarımıza kapılıp, sanki ölmeyecek gibi iman ettiğimiz hayallere tekrar daldık.
Oysaki ne kadar da, çok özlemiştik Ramazan ayını, arkasından gelen Bayramı, hep eşle dostla konuşurken gözlerimizin yollarında olduğunu söylüyorduk, hani!
Alıştıracaktık kendimizi teravihlerle, beş vakit namaza, O büyük Rabbe kulluğa. Ubudiyete önem verecektik hem gece, hem de gündüz.
Yirmi dört saat yememize, içmemize, ahlakımıza, yaşantımıza dikkat edecektik. Şeytanların zincirlere vurulmasını fırsat bilip nefislerimizi kontrol altına almaya çalışacaktık. Murakabe, hayatımızın olmazsa olmazı olacaktı.
Kötü bilinen, yapılması yasak her şeyden vazgeçecek; kendimizi iyilerle beraber iyiye, iyiliğe; güzellerle beraber, güzele, güzelliğe daha çok alıştıracaktık. Güzel için güzellikler yapacaktık, kötülüklerden yalnız elimizi değil gönlümüzü ve aklımızı da çekecektik!
Dilimizle kimsenin gıybetini dedikodusunu yapmayacak, insanların arkasından laf taşımayacaktık. Elimizle kimsenin malını iç etmeyecek, elimizi harama sürmeyecek, elimizle başkasının malını yemeyecektik!
Ramazan da O Rahman, bize yemeyi ve içmeyi helal kıldıklarından bile, vaktin çoğunda uzak tutarak bizlere nimetini düşündürmüştü, bizleri nasıl rızıklandırdığını, bizlere nasıl göstermişti, hani ders almıştık! O iftar anında O'nun izni ve müsaadesi ile O'na şükrederek…
Bizler de bir kılı, kırk kere yarıp kendimizi helal olan her şeyden uzak tutarak O Rahman'ın, rahmetine gark olmayı, mağfiretiyle cehenneminden kurtulmayı istemiş, bizden razı olması için gönülden O'na yalvarmıştık!
Hele bir de Ramazanın son on gününde bizlere itikâf yapmamızı tembihlemişti. Tamamen hayattan soyutlanıp uzlet hayatını, ölümü, kabir hayatını, tadıp yaşayıp, görmemiz için.
Evet, Ramazan ve Bayram gelip geçti!
Bu Ramazan ayından ve Bayramdan ne kadar istifade edip edemediğinizi mi merak ediyorsunuz? Aslında cevap kendinizde!
Hayatımızda bir şeyler değişti mi? Hak adına, hukuk adına, eşitlik adına, kardeşlik adına konuşanı dinleyip, tasdik edip, Rahman'ın razı olduğuyla beraber olabiliyor muyuz?
Kendimizi yasaklardan uzak tutabiliyor muyuz? Elimizi, dilimizi, şehvetimizi haramlardan arındırabildik mi?
Bu Ramazan'da hangi doğrudan doğruyu gördük, öğrendik, hangi öğrendiğimiz doğruyla amel ettik?
Gerçekten acaba bu Ramazan ve Bayram bizlerden razı oldu mu?
Rabbim bizleri iki günü eşit olmayan bahtiyar Muhammed (s.a.a.) ümmetinden eylesin!
Sevdiği, razı olduğu kulunun hürmetine!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Nezir / diğer yazıları
- Maarif yüzyılı! / 13.01.2025
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024