3.5 yıllık koalisyonun aç ve sefil bıraktığı insanların tepki oylarıyla iktidara gelen AKP'nin, henüz resmen hükümet olmadığı halde ilk işi AB ve IMF başkentlerine koşmak oldu.
Seçmen tabanını, milletvekili lojmanlarını boşaltma atraksiyonu ile oyalayan AKP, tehlikeli sulara doğru kulaç atıyor.
Düne kadar, AKP'ye karşı gözüken, devlete borçlu kartel medyası, Tayyip Erdoğan'ı Mesih ilan ediverdi bile... Erdoğan sayesinde Türkiye Mesih ülke olacak diyor hürriyet yazarı...
Erdoğan gerçekten de iktidar olduktan sonra bu misyona talip olduğunu gösteren manevralar peşinde.
Erdoğan; Kıbrıs, AB ve Irak gibi milli meselelerde cömert tavizler peşinde. Bunları tek tek irdeleyeceğiz.
Ancak bu yazımda, Erdoğan'ın psikolojisini yansıtan "yaranmacı" üslubuna dikkat çekeceğim.
İlk gezisini Yunanistan'a yapma isteği mesela...
Devlet bürokrasisinden tepki gelince dümeni Kıbrıs yerine Roma'ya kırması...
Hem de Ramazan ayında, içkinin gırla gittiği uçakta, oruçsuz olarak...
Erdoğan, oruç tutmayabilir. Seferî olma fetvasına sığınabilir.
Bizim yadırgadığımız, Müslüman kimliği ön plana çıkmış bir liderin, Katolik Hıristiyan âleminin lideri Papa'yı topraklarında barındıran Hıristiyan fanatiği başbakanın öğle yemeği uğruna oruç tutmaması...
Ev sahibi, misafirine önem veriyorsa onu iftarda ağırlar.
Eğer, Müslüman-Türk milletini temsil eden kişiye bu dayatılmışsa, o da oruçlu olarak o masaya oturur, hiçbir şey yemeden resmî görüşmelerini yapar!
Erdoğan böyle bir soylu duruş sergilemek yerine, öğle yemeğini yemeyi tercih etti.
Erdoğan'da kendini beğendirme, kabul ettirme duygusu, gitgide kendini inkâra dönüşüyor.
Şu çelişkiye bakın. Dincilikle yaftalanan, din adına mızrak, miğfer ortalığı birbirine katan Erdoğan, Batı'ya yaranmak için oruç tutmuyor.
Erdoğan'ı laiklik adına sorguya çeken CHP lideri Baykal, oruçlu olarak Batı'ya uçuyor.
Erdoğan, Baykal kadar olamıyor.
Bu tavrıyla Baykal, yurt dışında Türk milletini daha şahsiyetli bir biçimde temsil ediyor.
Erdoğan'daki yaranma duygusu, kendini inkârdan da öteye, Hıristiyanlık propagandasına da dönüşüyor.
İtalya Başbakanı Berlusconi'nin, Recep Bey'e sorduğu, "Avrupa ile aşk mı, mantık evliliği mi istiyorsunuz?" sorusuna cevabını ele alalım.
Erdoğan: "Katolik nikahı istiyoruz ki, hiç bozulmasın" diyor.
Biliyorsunuz, Katolik nikahı için vaftiz şarttır. Papazın önce vaftiz ettiği taraflar bir daha ayrılmamak şartı ile evlenirler.
Yani Katolik nikahının kıyılabilmesi için her iki tarafın da Hıristiyan olması lazımdır.
Erdoğan'ın Katolik nikahı teklif ettiği Berlusconi, 11 Eylül'den sonra Berlin seyahatinde, bakın İslam'a ve Müslümanlara nasıl kin kusuyor:
"Biz kendi uygarlığımızın üstün olduğunu bilmeliyiz. Batı uygarlığını kucaklayan ülkelerde, İslam ülkelerinde olmayan refah, insan hakları, din, vicdan özgürlükleri var... İslam dünyası, hoşgörülü Batı uygarlığının karşıtı... Tek boyutlu düşünce aleminde yaşıyor... İki uygarlık aynı düzlemde değerlendirilemez. Halkları fethederek Batılılaştırmak, Batı için bir kader... Şimdiye dek, komünizm ve İslam dünyasının bir bölümünü fethettik... Ancak İslam dünyasında hâlâ 1400 yıl öncesinde kalan ülkeler var..."
İslam'a kin kusan Berlusconi, Batı'nın, Müslümanları Batılılaştırma taktiğini ele veriyor: "Halkları fethederek Batılılaştırmak, Batın için bir kader".
İşte, Erdoğan'ın Katolik nikahı kıymak istediği zihniyet... Tam bir Haçlı zihniyeti değil mi?
Erdoğan bu kafaya yaranıyor, yalvarıyor ve bir dizi vereceği tavizleri sıraladıktan sonra: "başka bir isteğiniz var mı?" diye soruyor.
Yoksa Erdoğan, Batı adına Müslüman halkları fethetme misyonu mu yüklendi?
Bu bir işgal valisi kompleksi olur. Hıristiyan söylemi ile konuşan sadece Erdoğan değil, kurmayları da aynı dilden konuşuyor.
AKP'li Yalçıntaş'a, TV sunucusu, Erdoğan'ın yasağını soruyor; o, Hıristiyanlıktaki orjinal günahtan dem vuruyor.
Uzun uzun Hıristiyanlık propagandası yapıyor.
AKP'nin Başbakan adaylarından Abdullah Gül, AKP'yi Anglosakson Waspl'lara benzetiyor.
Biliyorsunuz, Waspl'lar ABD'yi yöneten Hıristiyan beyazlar.
Muhalefette kendilerini Amerikan zencilerine benzeten AKP'liler şimdi "Protestan beyaz" olduklarını söylüyorlar.
Gazeteler uzmanlara soruyor.
Onlar bile bu değişimin ve benzetmenin izahını yapamıyor...
Aslında bunlar bizim için sürpriz değil. Çünkü Erdoğan: "bu ülkeye sakallı, güzel Kur'an okuyan değil, iyi idareci lazım" diyerek Müslüman dindar kimliğini arkaya iterek, "gerekirse papaz kıyafeti giyerim" dememiş miydi?
Şimdilik papaz kıyafeti giymiyorlar ama, Hıristiyanlık söylemlerine başvuruyorlar.
Ama AB'ye yaranmak için ne bu söylem, ne bu papaz kıyafeti yetmez, "batı adına milleti fethetmek" gerekiyor.
AKP iktidarına bu misyonu taşıtmak için bir yandan Erdoğan'ın yasaklı, bir yandan AKP'nin iktidar olması gerekiyormuş.
Böylece AKP, hangi tavizi verirse versin, hep milletin gözünde mağdur, masum, hatta Mesih görünsün diye...
Seçmen tabanını, milletvekili lojmanlarını boşaltma atraksiyonu ile oyalayan AKP, tehlikeli sulara doğru kulaç atıyor.
Düne kadar, AKP'ye karşı gözüken, devlete borçlu kartel medyası, Tayyip Erdoğan'ı Mesih ilan ediverdi bile... Erdoğan sayesinde Türkiye Mesih ülke olacak diyor hürriyet yazarı...
Erdoğan gerçekten de iktidar olduktan sonra bu misyona talip olduğunu gösteren manevralar peşinde.
Erdoğan; Kıbrıs, AB ve Irak gibi milli meselelerde cömert tavizler peşinde. Bunları tek tek irdeleyeceğiz.
Ancak bu yazımda, Erdoğan'ın psikolojisini yansıtan "yaranmacı" üslubuna dikkat çekeceğim.
İlk gezisini Yunanistan'a yapma isteği mesela...
Devlet bürokrasisinden tepki gelince dümeni Kıbrıs yerine Roma'ya kırması...
Hem de Ramazan ayında, içkinin gırla gittiği uçakta, oruçsuz olarak...
Erdoğan, oruç tutmayabilir. Seferî olma fetvasına sığınabilir.
Bizim yadırgadığımız, Müslüman kimliği ön plana çıkmış bir liderin, Katolik Hıristiyan âleminin lideri Papa'yı topraklarında barındıran Hıristiyan fanatiği başbakanın öğle yemeği uğruna oruç tutmaması...
Ev sahibi, misafirine önem veriyorsa onu iftarda ağırlar.
Eğer, Müslüman-Türk milletini temsil eden kişiye bu dayatılmışsa, o da oruçlu olarak o masaya oturur, hiçbir şey yemeden resmî görüşmelerini yapar!
Erdoğan böyle bir soylu duruş sergilemek yerine, öğle yemeğini yemeyi tercih etti.
Erdoğan'da kendini beğendirme, kabul ettirme duygusu, gitgide kendini inkâra dönüşüyor.
Şu çelişkiye bakın. Dincilikle yaftalanan, din adına mızrak, miğfer ortalığı birbirine katan Erdoğan, Batı'ya yaranmak için oruç tutmuyor.
Erdoğan'ı laiklik adına sorguya çeken CHP lideri Baykal, oruçlu olarak Batı'ya uçuyor.
Erdoğan, Baykal kadar olamıyor.
Bu tavrıyla Baykal, yurt dışında Türk milletini daha şahsiyetli bir biçimde temsil ediyor.
Erdoğan'daki yaranma duygusu, kendini inkârdan da öteye, Hıristiyanlık propagandasına da dönüşüyor.
İtalya Başbakanı Berlusconi'nin, Recep Bey'e sorduğu, "Avrupa ile aşk mı, mantık evliliği mi istiyorsunuz?" sorusuna cevabını ele alalım.
Erdoğan: "Katolik nikahı istiyoruz ki, hiç bozulmasın" diyor.
Biliyorsunuz, Katolik nikahı için vaftiz şarttır. Papazın önce vaftiz ettiği taraflar bir daha ayrılmamak şartı ile evlenirler.
Yani Katolik nikahının kıyılabilmesi için her iki tarafın da Hıristiyan olması lazımdır.
Erdoğan'ın Katolik nikahı teklif ettiği Berlusconi, 11 Eylül'den sonra Berlin seyahatinde, bakın İslam'a ve Müslümanlara nasıl kin kusuyor:
"Biz kendi uygarlığımızın üstün olduğunu bilmeliyiz. Batı uygarlığını kucaklayan ülkelerde, İslam ülkelerinde olmayan refah, insan hakları, din, vicdan özgürlükleri var... İslam dünyası, hoşgörülü Batı uygarlığının karşıtı... Tek boyutlu düşünce aleminde yaşıyor... İki uygarlık aynı düzlemde değerlendirilemez. Halkları fethederek Batılılaştırmak, Batı için bir kader... Şimdiye dek, komünizm ve İslam dünyasının bir bölümünü fethettik... Ancak İslam dünyasında hâlâ 1400 yıl öncesinde kalan ülkeler var..."
İslam'a kin kusan Berlusconi, Batı'nın, Müslümanları Batılılaştırma taktiğini ele veriyor: "Halkları fethederek Batılılaştırmak, Batın için bir kader".
İşte, Erdoğan'ın Katolik nikahı kıymak istediği zihniyet... Tam bir Haçlı zihniyeti değil mi?
Erdoğan bu kafaya yaranıyor, yalvarıyor ve bir dizi vereceği tavizleri sıraladıktan sonra: "başka bir isteğiniz var mı?" diye soruyor.
Yoksa Erdoğan, Batı adına Müslüman halkları fethetme misyonu mu yüklendi?
Bu bir işgal valisi kompleksi olur. Hıristiyan söylemi ile konuşan sadece Erdoğan değil, kurmayları da aynı dilden konuşuyor.
AKP'li Yalçıntaş'a, TV sunucusu, Erdoğan'ın yasağını soruyor; o, Hıristiyanlıktaki orjinal günahtan dem vuruyor.
Uzun uzun Hıristiyanlık propagandası yapıyor.
AKP'nin Başbakan adaylarından Abdullah Gül, AKP'yi Anglosakson Waspl'lara benzetiyor.
Biliyorsunuz, Waspl'lar ABD'yi yöneten Hıristiyan beyazlar.
Muhalefette kendilerini Amerikan zencilerine benzeten AKP'liler şimdi "Protestan beyaz" olduklarını söylüyorlar.
Gazeteler uzmanlara soruyor.
Onlar bile bu değişimin ve benzetmenin izahını yapamıyor...
Aslında bunlar bizim için sürpriz değil. Çünkü Erdoğan: "bu ülkeye sakallı, güzel Kur'an okuyan değil, iyi idareci lazım" diyerek Müslüman dindar kimliğini arkaya iterek, "gerekirse papaz kıyafeti giyerim" dememiş miydi?
Şimdilik papaz kıyafeti giymiyorlar ama, Hıristiyanlık söylemlerine başvuruyorlar.
Ama AB'ye yaranmak için ne bu söylem, ne bu papaz kıyafeti yetmez, "batı adına milleti fethetmek" gerekiyor.
AKP iktidarına bu misyonu taşıtmak için bir yandan Erdoğan'ın yasaklı, bir yandan AKP'nin iktidar olması gerekiyormuş.
Böylece AKP, hangi tavizi verirse versin, hep milletin gözünde mağdur, masum, hatta Mesih görünsün diye...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014