Dünkü yazımızda içimize yönelik tehditlerin, Afganistan merkez olmak üzere, Orta Asya üzerinde oynanmakta olan oyunun bileşkesine değinmeye çalışmıştık.
Hatta demek istemiştik ki; içten taşıyıcı kolanları kırılmaya çalışılan Türkiye'nin, dıştan yaslanmalarla devrilmek istendiğine atıfta bulunmuştuk.
Ve artık siz dünya üzerinde kopup gitmekte olan siyasi, ekonomik, kültürel, askeri, demografik (nüfus) savaşları ve bunların hangisinin gelişmekte olduğunu ve hangisinin "tespit" edildiğini düşünürseniz sanırım, ABD'nin savaşmakla "hangi durumu geliştirmeyi" amaçlamış olduğunu fark edersiniz.
Şimdi dilerseniz dünya hakimiyetine oynanan ve gerektiğinde süper güçleri bile güdüleyebilen, Birleşik Güç Unsurlarının neye göre hareket ettiklerine bir bakalım.
Bunlardan ilki; 1905'de coğrafya profesörü İngliiz H. Mackinder tarafından kaleme alınan ve ancak 1918 yılında açıklanan "Kara Hakimiyet Teorisidir". Bu teoriye göre Asya, Avrupa ve Afrika, "Dünya Adası" olarak adlandırılmıştır. Avrasya-Avrupa Rusya'sı olan bölgeyi de "Kalpgah (heartland-merkez bölgesi)" olarak tanımlamıştır. Buna göre; Kalpgah'a hakim olan dünya adasını kontrol eder. Dünya adasına hakim olan dünyanın hakimi olur.
Dikkat edilirse bu teori, eskinin komünist Rusya'sının pratiğe geçirmeye çalıştığı teoridir.
Diğer bir teori ise "Kenar Kuşak Teorisidir" ve Amerikalı Nicholas J. Spykman'a aittir. Bu teoriye göre ise; Dünya Adasına hakim olmak ancak merkez bölgesini çeviren ve kaynakları daha geniş olan kenar kuşağa hükmetmekle mümkündür. Kenar kuşak ise "az çok tahmin edebileceğiniz üzere"; Avrupa, Türkiye, Irak, İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Doğu Sibirya, Kore ve Çin olarak tanımlanmaktadır.
Sanırım bu ülke isimleri bile size şu andaki yapılanmayla ilgili bir fikir vermektedir.
Bu iki teoriye ilave olarak bir deniz teorisi vardır ki kısaca; "denizlere hakim olan ana karaya, ana karaya hakim olan da dünyaya hakim olur" demektedir.
Dikkat edilirse günümüz dünyasında Mackinder'e ait bir Sovyetler tarafından başarıya ulaştırılamayan Kara Hakimiyet Teorisinin yerine "Amerikalı" Spykman'a ait "Kenar Kuşak Teorisi" uygulamadadır.
Ve bu teori; teknolojinin ulaştığı uç noktasındaki, uçak gemileri, kruvazörler, destroyerler, firkateynler, nükleer denizaltılarla şekil bulan "deniz hakimiyeti teorisinin" desteğini de almış durumdadır.
Ve artık bugün sorun, Sovyetler tarafından denenen "Kara Hakimiyet Teorisinin" başarılı olamadığı gibi, ABD ve Avrupa Birliği tarafından uygulanmakta olan teorilerin başarılı olup olamayacağı ile ilgilidir.
Ve artık bir şey daha var.
Klasik harp doktrinlerinin çoktan değiştiğini, sütre gerisinde kaldıklarını ve bu doktrinlerin gelecek bir gün de eski popülaritelerini kavuşmayı beklediklerini düşünüyoruz. Günümüz dünyasında beslenmekte olan orduların çok daha farklı şekillerde ve çok daha aktif kullanılmakta olduğunu görüyoruz.
Ve her milletin sivil olsun asker olsun kendi evlatlarını ve kandırdıklarını nasıl da birer asker gibi kullandığını...
Ve bir de; bizim içimizde sivil-asker ayrımının nasıl körüklendiğini düşünüyoruz.
Ve yanı başımızdaki acı savaşı sadece bekliyoruz.
Abdullah A?ARO?LU
Hatta demek istemiştik ki; içten taşıyıcı kolanları kırılmaya çalışılan Türkiye'nin, dıştan yaslanmalarla devrilmek istendiğine atıfta bulunmuştuk.
Ve artık siz dünya üzerinde kopup gitmekte olan siyasi, ekonomik, kültürel, askeri, demografik (nüfus) savaşları ve bunların hangisinin gelişmekte olduğunu ve hangisinin "tespit" edildiğini düşünürseniz sanırım, ABD'nin savaşmakla "hangi durumu geliştirmeyi" amaçlamış olduğunu fark edersiniz.
Şimdi dilerseniz dünya hakimiyetine oynanan ve gerektiğinde süper güçleri bile güdüleyebilen, Birleşik Güç Unsurlarının neye göre hareket ettiklerine bir bakalım.
Bunlardan ilki; 1905'de coğrafya profesörü İngliiz H. Mackinder tarafından kaleme alınan ve ancak 1918 yılında açıklanan "Kara Hakimiyet Teorisidir". Bu teoriye göre Asya, Avrupa ve Afrika, "Dünya Adası" olarak adlandırılmıştır. Avrasya-Avrupa Rusya'sı olan bölgeyi de "Kalpgah (heartland-merkez bölgesi)" olarak tanımlamıştır. Buna göre; Kalpgah'a hakim olan dünya adasını kontrol eder. Dünya adasına hakim olan dünyanın hakimi olur.
Dikkat edilirse bu teori, eskinin komünist Rusya'sının pratiğe geçirmeye çalıştığı teoridir.
Diğer bir teori ise "Kenar Kuşak Teorisidir" ve Amerikalı Nicholas J. Spykman'a aittir. Bu teoriye göre ise; Dünya Adasına hakim olmak ancak merkez bölgesini çeviren ve kaynakları daha geniş olan kenar kuşağa hükmetmekle mümkündür. Kenar kuşak ise "az çok tahmin edebileceğiniz üzere"; Avrupa, Türkiye, Irak, İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Doğu Sibirya, Kore ve Çin olarak tanımlanmaktadır.
Sanırım bu ülke isimleri bile size şu andaki yapılanmayla ilgili bir fikir vermektedir.
Bu iki teoriye ilave olarak bir deniz teorisi vardır ki kısaca; "denizlere hakim olan ana karaya, ana karaya hakim olan da dünyaya hakim olur" demektedir.
Dikkat edilirse günümüz dünyasında Mackinder'e ait bir Sovyetler tarafından başarıya ulaştırılamayan Kara Hakimiyet Teorisinin yerine "Amerikalı" Spykman'a ait "Kenar Kuşak Teorisi" uygulamadadır.
Ve bu teori; teknolojinin ulaştığı uç noktasındaki, uçak gemileri, kruvazörler, destroyerler, firkateynler, nükleer denizaltılarla şekil bulan "deniz hakimiyeti teorisinin" desteğini de almış durumdadır.
Ve artık bugün sorun, Sovyetler tarafından denenen "Kara Hakimiyet Teorisinin" başarılı olamadığı gibi, ABD ve Avrupa Birliği tarafından uygulanmakta olan teorilerin başarılı olup olamayacağı ile ilgilidir.
Ve artık bir şey daha var.
Klasik harp doktrinlerinin çoktan değiştiğini, sütre gerisinde kaldıklarını ve bu doktrinlerin gelecek bir gün de eski popülaritelerini kavuşmayı beklediklerini düşünüyoruz. Günümüz dünyasında beslenmekte olan orduların çok daha farklı şekillerde ve çok daha aktif kullanılmakta olduğunu görüyoruz.
Ve her milletin sivil olsun asker olsun kendi evlatlarını ve kandırdıklarını nasıl da birer asker gibi kullandığını...
Ve bir de; bizim içimizde sivil-asker ayrımının nasıl körüklendiğini düşünüyoruz.
Ve yanı başımızdaki acı savaşı sadece bekliyoruz.
Abdullah A?ARO?LU
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.