Anadolu’nun saf, berrak, tertemiz, mert ve yiğit insanına hangi kara vicdanlılar aşıladı ise bu kara sevdayı, yaşadığımız bunca acılar hep bu kara sevda yüzünden.
Son iki asırdan beri gönlümüze çöreklenen, zihnimize çivilenen, ufkumuzu sislere bürüyen batılılaşma sevdası, şekil ve isim değiştirerek her devirde kapımızı çaldı, örfümüzü çaldı, adetimizi çaldı, irfanımızı çaldı ve dik duruşumuzu çaldı.
Bu kara sevda yüzünden son on yılda başımıza gelenler ise daha önce her hangi bir pişmiş tavuğun başına gelmemişti.
Anadolu’nun saf, tertemiz yürekli insanı, dişinden tırnağından artırarak okullar açtı, yurtlar kurdu ve bir İmam-Hatip nesli yetiştirdi ve aklınca gün geldi ülkeyi yönetme emanetini bu sözde ehliyetli kadroya emanet etti.
Bu kadro bu kara sevdaya nereden ve nasıl bulaşmıştı, bu illet İmam-Hatip nesline nerden ve nasıl ulaşmıştı bilinmez, söz konusu kara sevda ne yazık ki gözlerini görmez, kulaklarını da işitmez kılmıştı.
Kendilerine ülkeyi yönetme emaneti devredilen kadronun bu kara sevdası zaman içinde kendilerini seçen millete de sirayet etti.
“Dur bakalım ne olacak, hele şunu da bekleyelim, hele şu tehlikeyi de atlatalım, şu yasa da çıksın, bu kanun da yapılsın” beklentisi ile yıllar geçerken, on yılın sonunda bir de baktık ki seçenlerle seçilenler aynı kara sevdanın kara dumanları arasında debelenip duruyorlar.
Tuttukları iş iş değil, söyledikleri söz söz değil, duruşları duruş değil…
Seçilenler her adımda, her konuşmada çam üstüne çam devirirlerken, pot üstüne pot kırarlarken, seçenler de onların hatalarını hatırlatmak, yanlışlarını düzeltmek yerine, onların yanlışlarını savunmak için çırpınıp duruyorlar.
Bu yok olası kara sevdanın kara dumanları arasında bu ülkenin koca on yılı heba edildi, kaynakları heba edildi, geleceği demek olan nesilleri feda edildi.
Bu kara sevda yüzünden başımıza gelmedik kalmadı.
Ülkeyi yönetme emanetini terör örgütü ile paylaşan bu kadronun savunulacak hiçbir tarafı kalmamış olmasına rağmen, bu kara sevdanın kara dumanları arasından hala çatlak sesler duyuluyor, yapılanları savunma adına…
Ne diyelim, Allah kurtarsın.
Son iki asırdan beri gönlümüze çöreklenen, zihnimize çivilenen, ufkumuzu sislere bürüyen batılılaşma sevdası, şekil ve isim değiştirerek her devirde kapımızı çaldı, örfümüzü çaldı, adetimizi çaldı, irfanımızı çaldı ve dik duruşumuzu çaldı.
Bu kara sevda yüzünden son on yılda başımıza gelenler ise daha önce her hangi bir pişmiş tavuğun başına gelmemişti.
Anadolu’nun saf, tertemiz yürekli insanı, dişinden tırnağından artırarak okullar açtı, yurtlar kurdu ve bir İmam-Hatip nesli yetiştirdi ve aklınca gün geldi ülkeyi yönetme emanetini bu sözde ehliyetli kadroya emanet etti.
Bu kadro bu kara sevdaya nereden ve nasıl bulaşmıştı, bu illet İmam-Hatip nesline nerden ve nasıl ulaşmıştı bilinmez, söz konusu kara sevda ne yazık ki gözlerini görmez, kulaklarını da işitmez kılmıştı.
Kendilerine ülkeyi yönetme emaneti devredilen kadronun bu kara sevdası zaman içinde kendilerini seçen millete de sirayet etti.
“Dur bakalım ne olacak, hele şunu da bekleyelim, hele şu tehlikeyi de atlatalım, şu yasa da çıksın, bu kanun da yapılsın” beklentisi ile yıllar geçerken, on yılın sonunda bir de baktık ki seçenlerle seçilenler aynı kara sevdanın kara dumanları arasında debelenip duruyorlar.
Tuttukları iş iş değil, söyledikleri söz söz değil, duruşları duruş değil…
Seçilenler her adımda, her konuşmada çam üstüne çam devirirlerken, pot üstüne pot kırarlarken, seçenler de onların hatalarını hatırlatmak, yanlışlarını düzeltmek yerine, onların yanlışlarını savunmak için çırpınıp duruyorlar.
Bu yok olası kara sevdanın kara dumanları arasında bu ülkenin koca on yılı heba edildi, kaynakları heba edildi, geleceği demek olan nesilleri feda edildi.
Bu kara sevda yüzünden başımıza gelmedik kalmadı.
Ülkeyi yönetme emanetini terör örgütü ile paylaşan bu kadronun savunulacak hiçbir tarafı kalmamış olmasına rağmen, bu kara sevdanın kara dumanları arasından hala çatlak sesler duyuluyor, yapılanları savunma adına…
Ne diyelim, Allah kurtarsın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025