Dünya ekonomisini tek cümle ile anlatmak gerekirse, bolluk içinde kıtlık yaşandığı söylenebilir. Günümüzde tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar üretim yapılmakta, yani bolluk bulunmaktadır. Buna rağmen milyonlarca insan açlık ve kıtlık çekmektedir. Demek ki, sorun dağıtımdadır.
Batılılar, en son ve en iyi ekonomi modeli olarak tanıttıkları liberalizmi, kıt kaynaklar üzerine kurduklarından, hiçbir zaman kaynakların sınırsızlığını ve bolluğu kabul etmemişlerdir. Aslında liberalizmin temel yanlışı ve çıkmazı da buradadır.
Bu anlayış Batılıları açlık, sefalet, sömürü ve talanı meşrulaştırmaya kadar götürmüştür. Nüfus plânlamasının, hatta terör ve savaşların desteklenmesinin de zihni arka plânında kıt kaynaklar anlayışı yatmaktadır.
Kıt kaynaklar konusunda Galeano şöyle diyor: "Kıt kaynaklar nedeniyle ekmeklerin sayısını arttırmayan liberalizm, insanların sayısını azaltma yoluna gidiyor." İşte dünyaya böyle geçerliliği olmayan bir ekonomi modeli egemen kılınmıştır. O modelin yüzünden insanlık, zulüm altında inim inim inlemektedir.
Werner Sombart, liberalizmin doğuşunun ardında Yahudi inancı olduğunu savunur ve şöyle der; "Bence Yahudilik liberalizm ile aynı öncü fikirleri paylaşıyor. İkisinde de aynı ruhu görüyorum." Werner Sombart'ın sözünü ettiği ruhun tezahürü, Filistin'de kan ve gözyaşı, başka ülkelerde açlık, kıtlık ve sefalet olarak ortaya çıkmaktadır.
Anlaşılan o ki, ekonomi modeli sadece ekonomi ile ilgilidir deyip geçmemek gerekiyor. Çünkü ekonomi modelleri kültür, medeniyet ve inançlarla iç içedir. Bu gerçek hiçbir zaman değişmemiştir, değişmeyecektir de.
Bundan dolayıdır ki, ekonomi modellerinin krizleri, medeniyet krizleri olarak algılanmışlardır. Nitekim 2008 yılında patlak veren ve halen aşılamayan, gittikçe de derinleşen ekonomik kriz, Batı medeniyetin çöküşü olarak görülmektedir.
Ekonomik analist Jim Griffin, 2008 krizi için şunları söylemiştir: "1997 yılındaki sorun, başkalarının sorunuydu ve bizim pantolonumuza kan sıçramıştı. Ancak şimdi bileklerimizden kan kaybediyoruz. Bu krizin kökleri ABD'dedir."
Ekonomik gerçekler, kriz dönemlerinde bütün çıplaklığıyla gözler önüne serilir. 2008 krizinde de aynen öyle olmuştur. O nedenle Batılı ekonomistler, bu krizden ders çıkarmak zorunda olduklarını söylemişlerdir. Peki, ders çıkarabilmişler mi? Ne gezer! Çıkardıkları ders şudur: Ekonomi modelleri her durumda uygulanmaz. O bakımdan modelleri bir tarafa bırakıp tecrübelerimizle hareket edelim.
Gönül isterdi ki, Batılılar, kökü batıl olan ve zulümden başka bir şey getirmeyen liberalizmi terk etsinler, yerine adaletli bir ekonomi modeli getirsinler. Malumdur ki, o model de Milli Ekonomi Modeli'nden başkası değildir.
Milli Ekonomi Modeli'nin uygulamasını Batılılardan önce İslâm ülkelerinden ve özellikle de Türkiye'den beklemek hakkımızdır. Zira Milli Ekonomi Modeli'nin müellifi Prof. Dr. Haydar Baş, her seferinde bu modeli Türkiye için kaleme aldığını ifade etmektedir.
Ez cümle Milli Ekonomi Modeli uygulanmadığı sürece, ne Türkiye'nin, ne de dünyanın bolluk içinde kıtlık çekmekten kurtulması mümkün olacaktır.
Batılılar, en son ve en iyi ekonomi modeli olarak tanıttıkları liberalizmi, kıt kaynaklar üzerine kurduklarından, hiçbir zaman kaynakların sınırsızlığını ve bolluğu kabul etmemişlerdir. Aslında liberalizmin temel yanlışı ve çıkmazı da buradadır.
Bu anlayış Batılıları açlık, sefalet, sömürü ve talanı meşrulaştırmaya kadar götürmüştür. Nüfus plânlamasının, hatta terör ve savaşların desteklenmesinin de zihni arka plânında kıt kaynaklar anlayışı yatmaktadır.
Kıt kaynaklar konusunda Galeano şöyle diyor: "Kıt kaynaklar nedeniyle ekmeklerin sayısını arttırmayan liberalizm, insanların sayısını azaltma yoluna gidiyor." İşte dünyaya böyle geçerliliği olmayan bir ekonomi modeli egemen kılınmıştır. O modelin yüzünden insanlık, zulüm altında inim inim inlemektedir.
Werner Sombart, liberalizmin doğuşunun ardında Yahudi inancı olduğunu savunur ve şöyle der; "Bence Yahudilik liberalizm ile aynı öncü fikirleri paylaşıyor. İkisinde de aynı ruhu görüyorum." Werner Sombart'ın sözünü ettiği ruhun tezahürü, Filistin'de kan ve gözyaşı, başka ülkelerde açlık, kıtlık ve sefalet olarak ortaya çıkmaktadır.
Anlaşılan o ki, ekonomi modeli sadece ekonomi ile ilgilidir deyip geçmemek gerekiyor. Çünkü ekonomi modelleri kültür, medeniyet ve inançlarla iç içedir. Bu gerçek hiçbir zaman değişmemiştir, değişmeyecektir de.
Bundan dolayıdır ki, ekonomi modellerinin krizleri, medeniyet krizleri olarak algılanmışlardır. Nitekim 2008 yılında patlak veren ve halen aşılamayan, gittikçe de derinleşen ekonomik kriz, Batı medeniyetin çöküşü olarak görülmektedir.
Ekonomik analist Jim Griffin, 2008 krizi için şunları söylemiştir: "1997 yılındaki sorun, başkalarının sorunuydu ve bizim pantolonumuza kan sıçramıştı. Ancak şimdi bileklerimizden kan kaybediyoruz. Bu krizin kökleri ABD'dedir."
Ekonomik gerçekler, kriz dönemlerinde bütün çıplaklığıyla gözler önüne serilir. 2008 krizinde de aynen öyle olmuştur. O nedenle Batılı ekonomistler, bu krizden ders çıkarmak zorunda olduklarını söylemişlerdir. Peki, ders çıkarabilmişler mi? Ne gezer! Çıkardıkları ders şudur: Ekonomi modelleri her durumda uygulanmaz. O bakımdan modelleri bir tarafa bırakıp tecrübelerimizle hareket edelim.
Gönül isterdi ki, Batılılar, kökü batıl olan ve zulümden başka bir şey getirmeyen liberalizmi terk etsinler, yerine adaletli bir ekonomi modeli getirsinler. Malumdur ki, o model de Milli Ekonomi Modeli'nden başkası değildir.
Milli Ekonomi Modeli'nin uygulamasını Batılılardan önce İslâm ülkelerinden ve özellikle de Türkiye'den beklemek hakkımızdır. Zira Milli Ekonomi Modeli'nin müellifi Prof. Dr. Haydar Baş, her seferinde bu modeli Türkiye için kaleme aldığını ifade etmektedir.
Ez cümle Milli Ekonomi Modeli uygulanmadığı sürece, ne Türkiye'nin, ne de dünyanın bolluk içinde kıtlık çekmekten kurtulması mümkün olacaktır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018