Bir toplum bağ bozumu yaşayınca, bozguna uğrayınca her tarafı bozuluyor ve tel tel dökülüyor adeta.
Belki de bozulmalar dilden başladı.
Belki de bu toplumun ocağına incir ağacı dikmeyi planlayanlar ilk sıraya bu toplumun dilini bozmayı koydular.
Özellikle bu sanal âlem, sosyal medya dedikleri "delikli demir" icad olduktan sonra dilimize bir haller oldu.
Karşılıklı sohbet halinde iken ağzına almaktan hayâ ettiği, dili sürçse yüzünün kızardığı nice kelimeleri sanal âlemde peş peşe sıralamaktan asla ar etmiyor.
Hâlbuki karşılıklı sohbet halinde iken en fazla o ortamda bulunanlar duyup dinlediği halde sanal âlemde yazılan bir kelime, bir cümle binlerin, on binlerin nazarına sunulmuş oluyor. Birincide bir dikkat gerekiyorsa ikincide binlerce dikkat gerekiyor demektir.
Yolda yürürken gayet nazik, gayet saygılı olanların, kadına, çocuğa yol verenlerin direksiyona geçer geçmez tanınmaz hale gelmesi gibi "klavye kahramanlığına" soyunanlar sanal âlemde tanınmaz hale geliyorlar ve dilleri berbatlaştıkça berbatlaşıyor.
Biz neyledik o tertemiz dilleri?
Karşılıklı konuşurken mutlaka lazım olan edep ve adap kaideleri, nezaket kuralları sanal âlemdeki yazışmalarda ve tartışmalarda geçerli değil mi yani?
İnsan, on binlerin şahit olduğu konuşmasında, tartışmasında nasıl olur da ağzını bozar, dilini çığırından çıkarır ve "uslub-u beyan aynıyla insan" yani kişinin konuşma tarzı aynen kendisidir ölçüsünü nasıl olur da göz ardı eder?
Kimden fetvayı almışlarsa, hangi delile dayanıyorlarsa sanal âlemde tartışmaya giren insanımızın birçoğu "ağzından çıkanı kulağı duymuyor" ve sanal âleme savurdukları cümleleri kimselerin duymadığını zannediyorlar.
Ağzından her kelimenin yazıcı melekler tarafından mutlaka kayda geçtiğine inanan insanların, "şah damarından daha yakın olduğunu" bildiren tek ve kahhar olan Allah inancına sahip olan insanların hangi zaman ve zeminde ve hangi ortamda olursa olsun ölçüyü kaçırmamaları gerekir.
Tutum ve davranışlar ağızdan çıkan sözcüklere ve kurulan cümlelere göre şekillendiklerini düşünürsek "ağızdan çıkanın mutlaka kulaklar tarafından duyulması" gerektiğini de kavramış oluruz.
Sahi, biz neyledik o tertemiz dilleri?
Belki de bozulmalar dilden başladı.
Belki de bu toplumun ocağına incir ağacı dikmeyi planlayanlar ilk sıraya bu toplumun dilini bozmayı koydular.
Özellikle bu sanal âlem, sosyal medya dedikleri "delikli demir" icad olduktan sonra dilimize bir haller oldu.
Karşılıklı sohbet halinde iken ağzına almaktan hayâ ettiği, dili sürçse yüzünün kızardığı nice kelimeleri sanal âlemde peş peşe sıralamaktan asla ar etmiyor.
Hâlbuki karşılıklı sohbet halinde iken en fazla o ortamda bulunanlar duyup dinlediği halde sanal âlemde yazılan bir kelime, bir cümle binlerin, on binlerin nazarına sunulmuş oluyor. Birincide bir dikkat gerekiyorsa ikincide binlerce dikkat gerekiyor demektir.
Yolda yürürken gayet nazik, gayet saygılı olanların, kadına, çocuğa yol verenlerin direksiyona geçer geçmez tanınmaz hale gelmesi gibi "klavye kahramanlığına" soyunanlar sanal âlemde tanınmaz hale geliyorlar ve dilleri berbatlaştıkça berbatlaşıyor.
Biz neyledik o tertemiz dilleri?
Karşılıklı konuşurken mutlaka lazım olan edep ve adap kaideleri, nezaket kuralları sanal âlemdeki yazışmalarda ve tartışmalarda geçerli değil mi yani?
İnsan, on binlerin şahit olduğu konuşmasında, tartışmasında nasıl olur da ağzını bozar, dilini çığırından çıkarır ve "uslub-u beyan aynıyla insan" yani kişinin konuşma tarzı aynen kendisidir ölçüsünü nasıl olur da göz ardı eder?
Kimden fetvayı almışlarsa, hangi delile dayanıyorlarsa sanal âlemde tartışmaya giren insanımızın birçoğu "ağzından çıkanı kulağı duymuyor" ve sanal âleme savurdukları cümleleri kimselerin duymadığını zannediyorlar.
Ağzından her kelimenin yazıcı melekler tarafından mutlaka kayda geçtiğine inanan insanların, "şah damarından daha yakın olduğunu" bildiren tek ve kahhar olan Allah inancına sahip olan insanların hangi zaman ve zeminde ve hangi ortamda olursa olsun ölçüyü kaçırmamaları gerekir.
Tutum ve davranışlar ağızdan çıkan sözcüklere ve kurulan cümlelere göre şekillendiklerini düşünürsek "ağızdan çıkanın mutlaka kulaklar tarafından duyulması" gerektiğini de kavramış oluruz.
Sahi, biz neyledik o tertemiz dilleri?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025