Galaksiler, güneş sistemleri "emre amade" bir şekilde dönüşlerine devam etmekteler.
Kainatın içinde bir nokta mesabesinde olan dünyamız da yaratıldığı günden beri seyr ü seferini sürdürmekte, gece ile gündüzün bir biri ardınca gelmesini sağlamakta ve güneşin etrafındaki tavafı sayesinde de mevsimlerin oluşumuna vesile olmaktadır.
Kaç mevsim değişti, kaçıncı kez mevsimler değişti bilinmez ama bu coğrafyada hayli zamandan beri yolları dört gözle gözlenen bahar bir türlü gelmemektedir.
Uzun zamandan beridir ki bu topraklarda kitlelerin karşısına çıkan her siyasetçi söz konusu baharı müjdeleyerek söze başlamakta, baharı müjdeleyerek işe başlamakta ama, bir türlü gelmeyen, gelemeyen bahara el sallayarak çekip gitmektedirler.
Baharı müjdeleyerek kitlelerden oy toplayan iktidar olan ve bir manada kendi yakın çevrelerine baharı yaşatıp da tarih sayfalarında yerini alanların listesini yapmak dahi mümkün değildir.
Müjdecileri birer birer gidiyor ama müjdeledikleri bahar bir türlü gelmiyor.
Gelen her sonbahar, her hasat mevsimi Arap saçına dönmüş müşkilatlarla beraber geliyor.
Giderler artmış, girdiler artmış ama gelirlerde sürekli bir azalma ve daralma olmuş manzarası hiç değişmiyor.
Hayli zamandan beridir ki bu topraklarda umut alınıp umut satılıyor, hep umut pazarlanıyor ama planla, programla, proje ile, akıl ve bilimle desteklenmeyen umut ne ambarları dolduruyor ne de sofraları donatabiliyor.
Tam tarihini tespit etmek mümkün değil ama sanki bu topraklar uzun zamandan beri asıl sahiplerine suratını asmış, sırtını dönmüş, kaşlarını çatmış da ecnebilere gülücükler dağıtıyor gibi bir manzara var.
Bu konuda söylenecek çok söz var ama, akıllarda kalır umuduyla yıllar evvel aşık Reyhani'nin mısralara döktüğü gerçeklerle şimdilik yetinelim:
"Bir keçe bir çoban bir garip kaval
Yıllar geldi geçti yatar bu dağda
Gündüzü karanlık gecesi zindan
Ne zaman bir sabah atar bu dağda
Bu dağdan bir yolcu ermez menzile
Bu dağın derdi çok her günü çile
Güz gelince kuşlar gider sahile
Vefakar bir karga öter bu dağda
Rüzgarlardır bu dağların postası
Yağmurlardır bu dağların bestesi
Eksik olmaz bu dağların hastası
Bir limon bin cana yeter bu dağda
On bir ay bu dağın kışıyla karı
Senede bir aydır yazı baharı
Çok zengindir bu dağların tüccarı
Sabır alır şükür satar bu dağda
Nedense bu dağlar kalmıyor karsız
Ovasında binalar var imarsız
Hakkı merhum sürgün Emrah mezarsız
Bir gün Reyhani'de yiter bu dağda."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025