Gazete sayfaları tozduman... Televizyon ekranları tozduman... Terör uzmanları, istihbarat uzmanları yorum üstüne yorum yapıyor... Gündeme bomba düştü. Gündeme gölge düştü, gündem yoğun sır bulutları altında, göz gözü görmüyor.
Atalarımız asırlık tecrübeleri ile ne demişlerdi:
Kurt dumanlı günü sever.
Oluşturulan bu dumanlı günün kurtları kimlerse, en yetkili kişilerden sıradan vatandaşa kadar herkes gözlerini oğuştururken malı götürecekler kimlerse, gözü dönmüş katilleri de o çevrelerde aramak daha doğru olur herhalde.
Çoğu dışardan kumandalı basınımızın yaptığı şu; içerde kaybettiği yüzüğü, daha kolay oluyor diye dışarda arayan Nasreddin Hoca tavrı. Bu ise, hedef saptırmaktan, teröristlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramıyor. Niyet ve görev; kamuoyunun dikkatini başka tarafa çekmek, bu vesile ile "vurun abalıya" vaziyetini almak olunca binbir çeşit manşet, binbir çeşit köşe yazısı ve televizyon programı tozduman ortamın iyice arapsaçına dönmesine yardımcı oluyor. Mal bulmuş mağribi gibi terörist saldırıları fırsat bilip; İslam'la terör kelimesini yanyana yazma, ikisini bir arada sunma yarışına girenlerin sürüsüne bereket olduğunu görüyoruz. 11 Eylül saldırılarını organize edip, gerçekliştirip sonra da İslam alemine karşı "Haçlı Seferi" başlatan zihniyetin, anlayışın, yorumcuların, güya uzmanların işbaşında olduğuna yine şahit oluyoruz.
Katliam bizim ülkemizde, İstanbulumuz'da olmuş, ölenler bizim vatandaşlarımız, sönen ocaklar bizim ocaklarımız, havaya uçan, buharlaşan bizim milli servetimiz, şok üzerine şok yaşayan bizim insanımız; mazlum, mağdur, zarara uğramış olarak takdim edilen İsrail. Yetmiş milyonda yedi kişilik uzman yokmuş da, 3-4 milyonluk İsrail'den uzmanların, istihbaratçıların İstanbul'a akın etmesi... Bu gelişmeler dumanlı ortamı iyice gözgözü görmez hale getiren gelişmelerdir.
Terörün, teröristin, teröristliğin her çeşidi melundur, lanetlenmiştir, kabul edilemez. Terörizmi bahane ederek masum insanları, masum çevreleri hedef tahtası yapmak da lanetlenmeye müstehak bir davranıştır.
İstanbul saldırılarından zarar gören taraf çok açık; Türk milleti, Türk devleti ve bu aziz milletin baştacı ettiği İslamiyet. Bundan ötesi; kim ne derse desin, taşı atanlardır, kuşları toplayanlardır.
Bir taş atmışlardır, kırılası elleri ile şimdi etrafa saçılan kuşları toplama gayretindedirler.
Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin ittifakla en geçimsiz, en terörist devlet olarak ilan ettiği İsrail, bu vesile ile mazlum, masum olarak takdim edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde ilk defa bir Başbakan Hahambaşının ayağına gitmiş, adeta özür dilemiştir. Bu olay bahanesi ile uzman ekipler adı altında söz konusu ülkenin ajanları İstanbul'a dolmaya başlamıştır. Bu kâr listesini uzatmak mümkün.
Kuşları kim, kimler topluyorsa, taşı atan kırılası elleri de o çevrelerde aramak lazım diye düşünüyoruz.
Bir kez daha can düşmanlarımız, canevimizden vurdular.
Geçmiş olsun.
Atalarımız asırlık tecrübeleri ile ne demişlerdi:
Kurt dumanlı günü sever.
Oluşturulan bu dumanlı günün kurtları kimlerse, en yetkili kişilerden sıradan vatandaşa kadar herkes gözlerini oğuştururken malı götürecekler kimlerse, gözü dönmüş katilleri de o çevrelerde aramak daha doğru olur herhalde.
Çoğu dışardan kumandalı basınımızın yaptığı şu; içerde kaybettiği yüzüğü, daha kolay oluyor diye dışarda arayan Nasreddin Hoca tavrı. Bu ise, hedef saptırmaktan, teröristlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramıyor. Niyet ve görev; kamuoyunun dikkatini başka tarafa çekmek, bu vesile ile "vurun abalıya" vaziyetini almak olunca binbir çeşit manşet, binbir çeşit köşe yazısı ve televizyon programı tozduman ortamın iyice arapsaçına dönmesine yardımcı oluyor. Mal bulmuş mağribi gibi terörist saldırıları fırsat bilip; İslam'la terör kelimesini yanyana yazma, ikisini bir arada sunma yarışına girenlerin sürüsüne bereket olduğunu görüyoruz. 11 Eylül saldırılarını organize edip, gerçekliştirip sonra da İslam alemine karşı "Haçlı Seferi" başlatan zihniyetin, anlayışın, yorumcuların, güya uzmanların işbaşında olduğuna yine şahit oluyoruz.
Katliam bizim ülkemizde, İstanbulumuz'da olmuş, ölenler bizim vatandaşlarımız, sönen ocaklar bizim ocaklarımız, havaya uçan, buharlaşan bizim milli servetimiz, şok üzerine şok yaşayan bizim insanımız; mazlum, mağdur, zarara uğramış olarak takdim edilen İsrail. Yetmiş milyonda yedi kişilik uzman yokmuş da, 3-4 milyonluk İsrail'den uzmanların, istihbaratçıların İstanbul'a akın etmesi... Bu gelişmeler dumanlı ortamı iyice gözgözü görmez hale getiren gelişmelerdir.
Terörün, teröristin, teröristliğin her çeşidi melundur, lanetlenmiştir, kabul edilemez. Terörizmi bahane ederek masum insanları, masum çevreleri hedef tahtası yapmak da lanetlenmeye müstehak bir davranıştır.
İstanbul saldırılarından zarar gören taraf çok açık; Türk milleti, Türk devleti ve bu aziz milletin baştacı ettiği İslamiyet. Bundan ötesi; kim ne derse desin, taşı atanlardır, kuşları toplayanlardır.
Bir taş atmışlardır, kırılası elleri ile şimdi etrafa saçılan kuşları toplama gayretindedirler.
Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin ittifakla en geçimsiz, en terörist devlet olarak ilan ettiği İsrail, bu vesile ile mazlum, masum olarak takdim edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde ilk defa bir Başbakan Hahambaşının ayağına gitmiş, adeta özür dilemiştir. Bu olay bahanesi ile uzman ekipler adı altında söz konusu ülkenin ajanları İstanbul'a dolmaya başlamıştır. Bu kâr listesini uzatmak mümkün.
Kuşları kim, kimler topluyorsa, taşı atan kırılası elleri de o çevrelerde aramak lazım diye düşünüyoruz.
Bir kez daha can düşmanlarımız, canevimizden vurdular.
Geçmiş olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025