"İşçi-köylü birleşsin. İktidara yerleşsin.
Topraklar köylüye. Üreten Türkiye
Üreten biziz, yöneten de biz olacağız!
Boyun eğme, memlekete sahip çık.
İşçi olsun patron olsun. Ama en önce insan olsun.
Tüm farkı yaratan emektir.
Emek olmadan hiçbir şey yetişmez
İşçi olmayı ben seçmedim, Ne olursam olayım insanlıktan vazgeçmedim…
Ezene dur deriz. Alın teri olsun kafi, kuru ekmek bile olsa yeriz…
Gençliğin ateşi sermayeyi yakacak!
Hiçbirimiz, hepimizden daha güçlü değiliz!
1 Mayıs işçi bayramı, Bir sor var mı ki içecek ayranı?
Hey gidi! Neydi o günler! Hiç bir şeyin değişmeyeceğini çok iyi bilseler de 1 Mayıs geldiğinde etkinlikler düzenleniyor, hak, adalet, emek vs. vurguları yapılır. Laf ile hükümete gözdağı veriliyordu.
Gösteri ve yürüyüşlerde, slogan atmada, hükümetlere gözdağı verme de sol anlayış her zaman en öndedir.
Solcuların bu duruşuna sağcılar ve ülkücüler bir taraftan yan hatta kin gözüyle bakarken diğer taraftan da şu söyledikleri gerçekleşse, hükümetin gözü korksa da biraz insanca gelire sahip olsak, diye kalplerinden geçirirlerdi.
Her şey laf olsa da, olsun yine de güzel günlerdi. En azından insanının psikolojisi rahatlıyordu. Şimdi o da tarih oldu.
Peki, işçi bayramının tarihini merak ettiniz mi?
Kısaca 1800'lü yıllarda zamanın ağaları, toprak sahipleri, zenginleri insanları gün doğumundan gün batımına kadar çalıştırıyor ve bunun karşılığında çok az bir ücret veriyorlarmış.
Birkaç kişinin liderliğinde işçiler ayaklanıyor ve çalışma saatlerinin 12 saate düşürülmesini ve ücretlerinin arttırılmasını istiyorlar. Ağalar, patronlar kabul ediyor. Daha sonraki süreçlerde çalışma saatleri 10 ve 8'e düşürülüyor.
Ülkemizde ise yasal olarak işçi bayramı ilk kez 1 Mayıs 1975'te kutlanıyor. 1976'da da yine ilk kez toplu kutlamalar yapılıyor.
Ve 1977. Kimse açıkça söylemese de ABD ajanları Taksim Meydanında vatandaşımıza kurşun yağdırıyor. 36 insanımızı kaybediyoruz. Asıl suçluyu bulmak yerine başlıyoruz birbirimizi kırmaya. ABD'nin ise planı tutmuş, keyfi yerinde.
Sağ-sol çatışmaları, darbe yılları, Özal'ın ülkemiz kaynaklarını batının talanına açışı derken ilk yasal 1 Mayıs kutlaması 1988'de yapılıyor. Sonraki yıllarda yapılan kutlamalarda her daim provokatörlerin gölgesi altında geçti.
Sonuç? İşçi hakkını alabildi mi? Onurunu koruyabildi mi? Çalışma şartlarında bir değişiklik oldu mu? Sosyal haklarından haberi var mı?
Değişen hiçbir şey yok. 1850 yılında işçi ne ise 2020 yılında da işçi aynıdır. Yine az bir kesim sefa içinde yaşarken büyük çoğunluk bu sefanın devam etmesi için alın terini, emeğini feda ediyor.
Ey benim işçi kardeşim! Ey benim emekçi kardeşim! Ey benim hak, adalet, özgürlük diyen kardeşim! Ey benim bağımsız Türkiye diyen kardeşim! Ey benim AB'ye, ABD'ye hayır diyen kardeşim! Bir aynaya bak, birde gittiğin yola bak. Nerdesin sen, nerdesin?
Bu ülkedeki zenginler vicdanları rahat, kazançları temiz olmasını istiyorsa Milli Ekonomi Modeline evet, demleri şarttır.
Bu ülkenin işçisi, memuru, özel sektörü, çalışanı, çalışmayanı hem doğuştan gelen haklarını, hem de emeğinin hakkını almak istiyorsa Milli Ekonomi Modeline evet, demeleri kaçınılmazdır.
(Allah'ın selamı üzerine olsun) Prof. Dr. Haydar Baş modelini hem insanımıza, hem de dünyaya anlattı. Anlamadım, diyen ya yalan söylüyor ya da IQ sorunu vardır.
Evet, Milli Ekonomi Modelinin sahibi aramızdan ayrıldı. Ama Onun eleğinden geçmiş, oy birliği ile BTP'nin genel başkanı olmuş Hüseyin Baş beyefendi ve de kadrosu var.
1 Mayısları Haydar Baş ile bayram yapamadık. Ama Hüseyin Baş ile milletin bayramı yapabiliriz. Var mısınız!
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025