Bir şairin başına gelenler! Abdurrahman Şerkavi'nin Düşün Yayınları arasında çıkan "Özgürlük Peygamberi" ve Prof. Dr. İbrahim Sarıçam'ın DİB yayınları arasında neşrolunan "Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı" kitaplarından istifade ederek Hz. Peygamber döneminin en ünlü şairinin Cennetin kenarından Cehennemin dibine yuvarlanışının hazin öyküsünü aktaracağız.. Yesrib, Hz. Muhammed'in gelişi ile Medine olunca, piyasa da canlandı. Ticaretin canlı olduğu yerde kültür de neşv ü nema bulmaya başlar, nitekim öyle de oldu. Medine pazarı şairler için de cazibe merkezi haline geldi. Şair, kabilenin tarihçisi gibiydi. O, sihirli sözleri ile kabilesini diğer kabileler arasında yüceltir, onun söylediği şiirler beyinlere işlenerek kuşaklar boyunca dilden dile aktarılırdı. Bütün Araplar tarafından tanınan ve saygı duyulan dev şairlerden biri, Medine pazarına gelse ve Allah Resulü'nün tebliğ ettiği dine girse, yeni dinin bütün Arap Yarımadasında yayılmasını sağlardı. Allah Resulü de bunun bilincinde idi. Nitekim Şair Sabit oğlu Hassan'ı himayesi altına almıştı. Hassan'a başka şairlerin katılmasını canı gönülden istiyordu. Amma Mekkeli, Medineli Yahudi ve Mekkeli tacirler Allah Resulüne karşı açtıkları savaşta şairlerin ne kadar önemli olduğunu bildikleri için şairlerin Hz. Muhammed'e ulaşmasını engellemek için her yolu deniyordu. Medineli Yahudilerin bütün yaptıklarını bilen Hz. Muhammed sabrediyordu amma şairler için yaptıklarına tahammül edemiyordu. Medine'de görmek istediği şairlerin başında Salt oğlu Ümeyye geliyordu. Amma o, kendisini kovan Sakifoğulları'nın yaşadığı Taif'teydi. Zübeyr oğlu Malik de Medine'de olsun istiyordu. En çok istediği şair ise A'şa'ydı. Şiirleri zil sesleriyle bütün Arap Yarımadasında dolaşan bu adam Medine'ye gelir İslâm ile şereflenirse bâkireler perde arkalarında, cariyeler eğlence yuvalarında, silahşörler savaş meydanlarında onun mısralarını mırıldanırlardı. Amma Kureyş, şairlerinin Medine'ye gitmesini istemiyor, onları paraya boğuyordu. Şairler arasında parayla satın alınamayanlar da vardı tabii. Mesela Salt oğlu Ümeyye bunlardan biriydi. Amma gururuna yediremediği için Allah Resulü'nün ayağına gitmeyi istemiyordu. Züheyr oğlu Malik ise İslâm'ı daha baştan reddetmişti. Şiirlerinde Müslümanları aşağılıyor, karşılığını da Medine Yahudileri ve Mekke tüccarlarından altın olarak bol bol alıyordu. Amma A'şa İslâm'ın kaygılarını bir nebze de olsa azaltacağı düşüncesindeydi. Çok güçlü bir şairdi. Halk onun şiirleri ile coşardı. Kendisini karşılamak ve ağırlamak için birbirleri ile yarışan eşraftan yüklü hediyeler alırdı. Bir diyardan bir diyara gider bir kadından başka bir kadına gider, gittiği yerlerde yıllanmış değerli(!) şarapları yudumlayarak huzur ve gönül rahatlığı peşinde koşardı. Tam bir kadın ve şarap tutkunu olmuş çıkmıştı. Bu gezilerinden birinde Allah Resulü ve Medine pazarı hakkında söylenenleri duymuş, 628 yılında arkadaşlarının öve öve bitiremedikleri Muhammed'e gitmeye karar vermişti. Ve bir gün bir kaside yazarak "Muhammed'le karşılaşıncaya kadar" devesine acımayacağına dair yemin etmişti. Kureyş bunu haber alır almaz hemen elçilerini göndererek onu vazgeçirmeye çalışmışlardı. Hatta devesinin yularına yapışmışlar, o da onlardan uzaklaşmıştı. Onları azarlamış, "Yesrib'le randevusu" olduğunu söylemişti. Onu parayla satın almaya çalıştılar. Para işe yaramadı. Sonunda onu vazgeçirmek için hileye başvurdular. İçlerinden Ebu Sufyan yumuşak bir dille konuşmaya başladı: "Ey Ebu Besir, O, 'zinaya haram' demektedir!" Yeni dine girmesi hakkında düşeceği mahrumiyetleri abarta abarta anlatmaya koşuldu. "Bir dosttan bir dosta gitmek yok, sadece karınla yetineceksin" diyordu. A'şa "Zaten o işler artık bana göre değil, artık kendi hanımlarıma bağlı kalabilirim" dedi. "Ama O, şarabı da yasaklıyor ey Ebu Basir" deyine A'şa donup kaldı. Devesinin yularını geriye doğru çevirerek şöyle dedi: "Şaraba gelince; bu nefsin hâlâ tadacağı bir miktar var. Şimdi geri dönüyorum. Bu yıl şaraba doyayım da O'na sonra gider Müslüman olurum." Ama A'şa Allah Resulüne hiç gidemedi. Şaraptan ebediyen mahrum olacağına dair delice bir duygu ile sürekli şarap içti ve hastalanarak öldü. Bir başka rivayet ise şöyledir: Müşrikler Müslümanları yakında mağlup etmelerinin ihtimal dâhilinde olduğunu şaire söyler. Şayet Müslümanları mağlup edemezlerse bir yıl sonra tekrar gelebileceğini söyler ve bunun karşılığında kendisine 100 deve hediye ederek geri gönderirler. Aşa 100 deve ile geri döner, fakat köyüne yaklaştığında atından düşerek ölür. Demek ki, ne yapacaksan bir an önce yapacaksın. Şarabı, kadını, deveyi, makamı, adrese teslim ihaleleri hakikate tercih eder, biraz daha nemalanayım diye bir an önce terk etmezsen vazgeçmediğin şey seni Şair A'şa'nın akıbeti ile baş başa bırakacaktır. "Kafana akıl koy!"
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015