Sekiz bilinmeyenli denklem gibi bir başlık oldu.
Varsın olsun.
Ser’siz beden ne olur?
Leş.
Ser’siz toplum ne olur?
Kalleş.
Tarihimiz ‘ser’ine, yani ‘Baş’ına, amirine, kumandanına, hatta aşığına bir fiske dokunmasına bin ‘ser’ini/baş’ını fedâ eden kahramanlarla doludur.
Onların piridir Zeyd bin Desîne (Allah O’ndan razı olsun).
Müşriklerin hilesi sonucu esir alınır ve satılır. Mekke müşriklerinden biri O’nu, Müslümanlarla yapılan savaşta öldürülen oğlunun intikamını almak için satın alır.
Kölesine, onu Mekke’nin dışında bir yere götürmesini söyler. İdam edilecektir o kutlu sahabe.
Henüz Müslüman olmayan Ebû Süfyân Hazret-i Desîne’ye şöyle der: “İster miydin, şimdi sen, çocuklarının yanında olsan da, Muhammed de senin yerine burada olsa?”
Yüreği Allah Resûlü’nün aşkıyla dopdolu Zeyd’in cevabı şöyle olur: “Resûlüllah’ın, değil burada bizim yerimizde olmasına, bulunduğu yerde ayağına diken batmasına bile gönlümüz razı olmaz.”
Bu söz karşısında şaşkına dönen Ebû Süfyân şu hakikati dillendirir:
“Ben o kadar kral, hükümdar gördüm. Ama hiç birinin Muhammed kadar sevildiğini görmedim.”
‘Ser’ine bin ‘ser’ini feda eden nice başka kahramanlar var tarihimizde Hazret-i Desîne’den müfeyyez.
Bayraklı Babanın Hikayesi. (molla Google’dan).
Karaca bey ve arkadaşları düşman tarafından kuşatılır. Bir kısmı şehit düşer bir kısmı esir alınır. Karaca Bey elinde bayrağı ile düşmana direnmiş, şehit veya tutsak olması durumunda bayrak düşmanın eline geçeceğinden bayrağı düşmana teslim etmek istememektedir. O anda aklına bir fikir gelir. Bayrağı küçük parçalara böler ve yutar, sonra da düşmana saldırır, yaralanır ve yere düşer. Yaralı olarak bulunduğunda arkadaşları tarafından kendisine bayrağın nerede olduğu sorulur. Düşmana teslim etmemek için yuttuğunu söyler. Komutanı bu sözlere inanmaz. Dürüst ve yiğit biri olan Karaca Bey bunu ispat etmek için keskin palası ile karnını yarar ve yuttuğu bayrak parçaları karnından dışarıya kanlarla beraber çıkar. Gerçeği ispatlaması ve mutluluğu içinde yere yığılır. Son sözü şu olur: “Benim mezarımdan hiçbir zaman bayrak eksik etmeyin.”
İşte o gün bu gündür türbesinden bayrak eksik olmaz.
Tam da, uğruna her şeyden geçtiğimiz AB mavalına hiç de uygun düşmeyen bir menkıbe.
Din ve medeniyet.
Dinsizlik ve deniyyet.
Küçük bir dünyevî rahatlığı kaybetme endişesi anında hem ser’ini hem de eserini fedaya hazır bir anlayışın canlı misallerini yaşadığımız günümüze ışık tutar ümidiyle yazdım.
Varsın olsun.
Ser’siz beden ne olur?
Leş.
Ser’siz toplum ne olur?
Kalleş.
Tarihimiz ‘ser’ine, yani ‘Baş’ına, amirine, kumandanına, hatta aşığına bir fiske dokunmasına bin ‘ser’ini/baş’ını fedâ eden kahramanlarla doludur.
Onların piridir Zeyd bin Desîne (Allah O’ndan razı olsun).
Müşriklerin hilesi sonucu esir alınır ve satılır. Mekke müşriklerinden biri O’nu, Müslümanlarla yapılan savaşta öldürülen oğlunun intikamını almak için satın alır.
Kölesine, onu Mekke’nin dışında bir yere götürmesini söyler. İdam edilecektir o kutlu sahabe.
Henüz Müslüman olmayan Ebû Süfyân Hazret-i Desîne’ye şöyle der: “İster miydin, şimdi sen, çocuklarının yanında olsan da, Muhammed de senin yerine burada olsa?”
Yüreği Allah Resûlü’nün aşkıyla dopdolu Zeyd’in cevabı şöyle olur: “Resûlüllah’ın, değil burada bizim yerimizde olmasına, bulunduğu yerde ayağına diken batmasına bile gönlümüz razı olmaz.”
Bu söz karşısında şaşkına dönen Ebû Süfyân şu hakikati dillendirir:
“Ben o kadar kral, hükümdar gördüm. Ama hiç birinin Muhammed kadar sevildiğini görmedim.”
‘Ser’ine bin ‘ser’ini feda eden nice başka kahramanlar var tarihimizde Hazret-i Desîne’den müfeyyez.
Bayraklı Babanın Hikayesi. (molla Google’dan).
Karaca bey ve arkadaşları düşman tarafından kuşatılır. Bir kısmı şehit düşer bir kısmı esir alınır. Karaca Bey elinde bayrağı ile düşmana direnmiş, şehit veya tutsak olması durumunda bayrak düşmanın eline geçeceğinden bayrağı düşmana teslim etmek istememektedir. O anda aklına bir fikir gelir. Bayrağı küçük parçalara böler ve yutar, sonra da düşmana saldırır, yaralanır ve yere düşer. Yaralı olarak bulunduğunda arkadaşları tarafından kendisine bayrağın nerede olduğu sorulur. Düşmana teslim etmemek için yuttuğunu söyler. Komutanı bu sözlere inanmaz. Dürüst ve yiğit biri olan Karaca Bey bunu ispat etmek için keskin palası ile karnını yarar ve yuttuğu bayrak parçaları karnından dışarıya kanlarla beraber çıkar. Gerçeği ispatlaması ve mutluluğu içinde yere yığılır. Son sözü şu olur: “Benim mezarımdan hiçbir zaman bayrak eksik etmeyin.”
İşte o gün bu gündür türbesinden bayrak eksik olmaz.
Tam da, uğruna her şeyden geçtiğimiz AB mavalına hiç de uygun düşmeyen bir menkıbe.
Din ve medeniyet.
Dinsizlik ve deniyyet.
Küçük bir dünyevî rahatlığı kaybetme endişesi anında hem ser’ini hem de eserini fedaya hazır bir anlayışın canlı misallerini yaşadığımız günümüze ışık tutar ümidiyle yazdım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024