Belçika 30.528 kilometrekare alanda yaklaşık 12 milyon insanın yaşadığı, ülkemiz ve İslam düşmanlarının yuvalandığı bir Avrupa ülkesi.
Bu ülkede enflasyon oranı % 2,4. Kişi başı milli geliri 50 bin103 dolar (2021 IMF). Belçika'da asgari ücret ise 1.650 Euro.
Türkiye ise 783.562 km² büyüklüğünde doğasıyla, tabiatıyla, tarihiyle, dağıyla, taşıyla, coğrafi konumuyla her türlü kaynağın, zenginliğin fışkırdığı bir ülke.
Kişi başı milli gelirimiz Belçika'nın 5'te biri kadar. Enflasyon oranımız ise resmi rakamlara göre Belçika'dan 25 kat fazla. Asgari ücret ise Belçika'nın beşte biri. (383 Euro)
Neden böyle bir kaba tablo çizdim?
Medyada, ilgili bakanlığın verdiği bilgiler doğrultusunda, AKP iktidarlarının yabancılara Belçika büyüklüğünde toprak sattığı, haberleri yapılıyor. Doğru ama daha vahimi var.
Evet, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, satışa sunduğu denize kıyısı olan bölgelerdeki hazine arazilerinin büyüklüğü 30,668 kilometrekare. Bu arazilerin büyük bölümünü yabancılar aldı ve daha yok mu, diye soruyorlar.
Daha vahim olan ise AKP'den önce tarım yapılan ama AKP döneminde ise terkedilen tarım arazi miktarımız 30 bin 528 kilometrekarenin üzerinde.
Yani iki Belçika'yı ya satmışız ya da heba etmişiz. Bilselerdi kıskanırlardı!
Belçika'nın ihracatı 2022 yaklaşık 602 milyar Euro. Belçika'nın cari fazlası ise 18 milyar Euro civarında.
İki Belçika kurulamaz mıydı?
Merhum Mustafa Kemal Atatürk her şeyini kaybetmiş ama ruhunu kaybetmemiş milletimiz ile o zamanın şartlarında bir devlet kurdu. Öyle bir devlet ki, 10 yıl sonra uçak üretip, satmaya başladı. Artı Osmanlı'dan kalan borçları da ödedi.
2 bin yılının imkanlarıyla 21 yıllık AKP iktidarı sattığı ve devre dışı bıraktığı topraklarımıza iki tane Belçika kuramaz mıydı?
AKP'yi bilmem ama idealist, donanımlı, cesur bir lider eliyle bırak Belçika'yı, ABD'den daha güçlü bir devlet olurduk.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, siyaset sahnesinde ülkemizin sahip olduğu zenginlikleri tek tek anlatıp, 'Bağımsız Türkiye Partisi'ni iktidara getirin 1 yılda Avrupa'yı, 2 yılda ABD'yi geçeriz' diyordu.
Ama maalesef insanımız basiretsiz muhalefetten ve her bulduğunu satan iktidardan yana tercihini kullandı. Geldiğimiz nokta ortada.
Türkler göçe zorlanıp yerlerine yabancılar getiriliyor
Devlet ve millet olarak getirildiğimiz noktayı yurt gezilerini sürdüren Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, getirildiğimiz noktayı Niğde'den şöyle özetledi:
"Bir memurun, bir esnafın, bir işçinin ev tutup kira ödemesi mümkün değil. İstanbul'da, Ankara'da, Bursa'da, İzmir'de, Antalya'da, Trabzon'da bir memur ev tutacak, bu evin kirasını ödeyecek, ödeyemez.
Bir araba alayım dese alamaz, faturalarını zar zor öder. Hayatını idame ettiremediği bir noktada insanımız Türkiye'de.
Dolayısıyla, 'ben nerede hayatımı idame ettiririm, nerede yaşamımı devam ettirebilirim oraya gideyim' diye plan yapmaya başlıyor.
Yani ülkeyi bizim insanımız terk etmek zorunda kalıyor. Boşalan yerleri de yabancılara toprak satışları şeklinde elimizden çıkarıyorlar.
Bunun bir benzerini bundan yaklaşık 70 - 80 yıl önce Filistin yaşadı. Topraklarını sattılar İsraillilere ve bugün yaşanan durumlar ortada.
Kendi vatanını para karşılığı devredenler şu anda yaşayacak vatan bulamaz hale geldi.
Hepsi için üzülüyoruz, hepsi için biz de gayret ediyoruz. Tamam, çok güzel ama olayı biz de yaşamayalım diye sebeplerini de masaya yatırıp anlamamız gerekiyor.
Türkiye'ye baktığınızda bundan çok da farklı olmayan, bunlara çok benzer bir durumla karşı karşıyayız, eş anlamlı bir süreci yaşıyoruz diyebiliriz…
İnsanımıza gerçekleri anlatmak bir tercih değil mecburiyettir, başka şansımız yoktur. Aksi halde bu vatanın elimizden nasıl kayıp gittiğini hepimiz izleriz oturduğumuz yerden.
1900'lü yılların başında Osmanlı'daki herhangi bir vatandaşa bu devlet yıkılacak, yok olacak, parçalanacak deseydiniz, o da size, 'Hadi oradan' derdi.
Bak bu işler hiç anlamazsınız! Ufaktan ufaktan gelir, gelir, gelir bir bakmışsınız ne olduğunu bilmediğiniz bir sonuç…
Aliya İzzetbegoviç, savaşçı mücadeleci bir insan, 'devlet denen şeyin kıymetini, o kelimenin kıymetini, onu kaybettiğiniz zaman anlıyorsunuz' diyor.
Böyle bir şey elimizde ama bu tehdit altında, bu kaybedilebilir! Bunun bekçisi kim, bunun mücadelecisi kim?
Bizler olacağız ve bu mücadeleyi yaparsanız şunu göreceksiniz; Türk tarihte hiçbir zaman yenilmemiştir biz bu mücadeleyi yine kazanacağız."
Kazanacağız…
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025