Sömürgeci güçlerin, yeni dünya düzeni adı altında sahneye koydukları ve maalesef bizim hükümetlerimizin de koşar adımlarla takip ettikleri küreselleşmenin hastalıkları, devletlerin siyasi, ekonomik, kültürel hemen her alanda başına bela olmaya başlamıştır. Başlangıçta, sömürü düzenini hazırlayanların rahatı için düşünülen, çağdaş sömürgecilik fikriyatı olan "küreselleşme"; milletleri kendi şartlarında çözüm üretme konumundan çıkarıp, belli güçlerin çemberine sokarak yönetmek, sömürmek, maksadıyla hazırlanan bir tezgahtır. Milletlerin kendi kültür ve inançlarından soyutlanarak, haçlı batının kültür ve inancında yok edilmeye de çalışıldığı bu süreç, milletlerin bünyelerinde hastalıklar oluşturdu. Ekmeğini tarımdan elde edenlerin elinden tarımları, ekmeğini hayvancılıktan elde edenlerin elinden hayvancılıkları, velhasıl milletlerin ellerinden küresel bahanelerle ekmekleri alındı. Haklının değil güçlünün kazandığı, haksızların haksızlıklarını devam ettirmek için de ellerinden gelen her türlü zulüm ve işkenceyi diğerlerine reva gördükleri bir düzen oluştu. Bunun adına da "küreselleşme" dediler. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Sosyal Devlet Milli Devlet" adlı eserinde küresel tuzağı şu şekilde dile getirmektedir;"Her geçen gün, özellikle de gelişmiş ülkeler, kendi iç pazarlarını korumada ve yabancı ülkelerin pazarlarını ele geçirmede daha acımasız ve agresif bir tutum takınmaktadırlar. Bunun en temel sebebi, kapitalist modelin yanlış kabulleri ve sonuçlarıdır. Liberal- kapitalist temeller üzerine oturan goabalizim (küreselleşme), her geçen gün üretimde daralmaya neden olduğu için; ülkeler, daralan iç pazarlarını korumada daha ısrarlı olurken, yeterli olmayan iç pazarlarının açığını kapatma üzere de dış pazarları ele geçirmeye uğraşmaktadırlar. Doğal olarak da gücü yeten her ülke, bu adımları atmaya başladığında, bugünkü gözlemlediğimiz "içinden çıkılmaz tablo" kendini göstermektedir." (a.g.e./sayfa;41)Şöyle bir hafızalarınızı zorlarsanız; ülkemiz, on günde on yasa, on beş günde on beş yasa paketleri ile AB tarafından dayatılarak çıkarılan ve ısrarla uygulamalarının devam ettirildiği; tütün yasası, şeker yasası, buğday yasası, tohum yasası gibi tarımda kota anlamına gelen tahdit yasaları ile küresel güçlerin oyununa getirildi. Şimdi de bu ayıbı kapatmak adına küresel kuraklıklardan, küresel kıtlıklardan bahsediliyor. Çözüm diye başımıza bela edilen küreselleşme, sosyal hayatın her şubesinde kendini göstermeye başlamıştır. Küreselleşme beladır; başımızın belası?Sebep olanlar utansın?!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Gençler güçlerini doğru adreste birleştirmelidir / 28.04.2025
- Gençlik mutlaka siyasetle uğraşmalıdır / 27.04.2025
- Her baba evladına bakmakla mükelleftir / 26.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gençlik mutlaka siyasetle uğraşmalıdır / 27.04.2025
- Her baba evladına bakmakla mükelleftir / 26.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025