Ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerde krizler birer balon ve sömürü araçlarıdır. Kısa bir geçmiş turuyla günümüze açıklık getirmeye çalışalım. Son 30 yılı baz aldığımızda 1986 krizi kamu harcamaları ve bütçe açıkları ortaya çıkmış, gelir gider dengesizliği oluşmuş, Dolar ve o zamanın popüler parası Batı Alman Markı % 100'ün üstünde değer kazanmıştı. 1994'te krizden önce, yabancı sömürücüler ellerindeki dövizlerini ucuz olan TL'ye çevirmişlerdi. Sonra yapılanmaya başlayan borsada düşük maliyetlerle yatırım yapmışlar, bunun üzerinden kısa bir süre geçince de piyasada yükselen borsadan çıkarak pahalı hale gelen TL yerine Dolara geçmişlerdi. Kriz patlayınca da % 100'ün üzerinde değer kazanan dolarları bozdurarak % 400'e varan faize girmişlerdir. Bu sayede bir iki yıl gibi kısa bir surede % 200 - % 300 borsadan, % 100 dövizden ve % 400 de faizden kazanarak sömürüyü tamamlamış oldular. 2000 yılında ise aynı oyun 1996'da başlamıştı. Yüksek faizden çıkan yabancılar yine aynı oyunun tekrarını uygulamaya başlamışlar en dip diye tabir edilen hisseler alınarak borsa yavaş yavaş suni olarak yükseltilmiş en tepeye geldiğinde ise suni bir gündem oluşturarak borsanın çok kazandıran bir araç olduğu günlerce medyada pompalanmıştı. Yüksek fiyattan hisseler Türk milletine satılmış, buradan gelen paralar o zamana kadar 1,5 yıl sabit kalan Dolar'a ve Mark'a yönlendirilmiş, bir günde kriz ortamı oluşturarak Türk Lirası % 100 devalüe edilmişti. Yabancılar bir gecede % 100 kazanmışlardır. Tabi bununla kalmayıp ellerindeki dövizleri devalüe olmuş TL'ye geçerek faize geçmişler ve gecelik faizlerin % 1000 ile ölçüldüğü bir ortamda yine bir sülük gibi bu milletin kanını canını emmişler ve kazançlarına kazanç katmışlardı.Günümüzde ise aynı oyun biraz daha karmaşık bir sistemle; Faiz, Döviz ve Borsa üçgeninde milletimiz tekrar sömürülmenin eşiğine getirilmiştir. Faizlerle bir aşağı bir yukarı oynanarak Dolar hiç bir sebep yokken yukarı doğru tırmanışa geçirilmiş, borsa ise iki aşağı bir yukarı yapılarak aynı sömürü ortamı oluşturulmaya başlanmıştır. Bu üç faktör bir kumarhanenin ruletleri gibi her seferinde milletimiz için dönmüş ve hep kaybeden Türk milleti olmuştur. Liberal Keynes sistemi kullanan her ülkenin düştüğü durum budur. Global sermaye denilen büyük sermaye grupları renk, dil, din gözetmeksizin bu çarkı sürdürmektedir. Dikkat edilirse dünyanın finansal olarak en güçlü ülkeleri bile trilyonlarca Dolar borç içindeler. Peki, şu sorunun cevabını kimse veremiyor: Dünyanın bütün ülkeleri borç içindeyse alacaklı kim? Alacaklı; sermaye grupları sömürücü sülükler?Bugün yaygaraya hükümeti de alet eden bu güçler Dolara değer kazdırarak borsa ve faizi aşağıya çekerek bunu biraz da tahterevalli yaparak göz boyacılığı yapıyorlar. Oyun aynı oyun, millet aynı millet. Tarih tekerrür ediyor. Ama biz hiç ibret almadığımız için tarihi tekrar tekrar tekerrür ettiriyorlar. Buna bir son verecek Kapitalist sömürücü Keynes sistemini tarihe gömen Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Milli Ekonomi Modeli tezi bu sömürüyü sona erdirecek, borçlanmadan sömürülmeden hızlı ve devamlı büyümeyi sağlayacak bir tez olarak Türk milletinin önündedir. Takdir yüce Türk milletine aittir. Ya uyanıp bu sömürüye dur diyecek ya da sömürülecek bir mülkü kalmadığı için artık bölünüp yok olmanın eşiğine gelecek.
Bahadır Gürlevik / diğer yazıları
- Yalan dolan ve kandırmaca / 13.03.2015