Minsk Grubu'nun anlaşmazlığa bir çözüm getirememesinden rahatsız olan Azerbaycan yönetimi ise, 'savaş ihtimalini' dışlamıyor. Nitekim, Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Abiyev, 22 Kasım 2003'te ABD'nin Avrupa'daki Müttefik Kuvvetler Komutanlığı (EUCOM) Komutan Yardımcısı General Charles Wald'ı kabulünde yaptığı konuşmada, "Ermenistan'ın Azeri topraklarını işgal süresi uzadıkça, savaş olasılığının da arttığını" söylüyordu. Abiyev, ayrıca, kendini destekleyenlerin yardımıyla her geçen gün askeri gücünü artıran Ermenistan'ın işgalcilik siyasetini sürdürdükçe bölgedeki gerginliğin azalması ve barışın sağlanmasının mümkün olmadığını kaydediyordu.
Sefer Abiyev, Aralık 2003'ün ilk haftasında AGİT Minsk Grubu eşbaşkanları Amerikalı Rudolf Perina, Fransız Henry Jacoulen, Rus Yuri Merzlakov'u kabulünde yaptığı açıklamada da, benzer ifadeler kullanarak, Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ sorunun çözümü uzadıkça, çatışmaların tekrar başlama ihtimalinin arttığını vurguluyordu. Abiyev, BM'nin bu konuda aldığı kararların uygulanmaması ve Ermenistan'dan uluslararası hukuk kurallarına uyması istenmemesi halinde bir sonuç beklemenin anlamsız olduğuna işaret ederek, Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan'ın saldırgan devlet olarak tanınması gerektiğini bildiriyordu. "Sorun Ermeni silahlı kuvvetlerinin, işgal edilen topraklardan koşulsuz çıkmasını talep eden BM kararına uyulduktan sonra çözülmüş olur" diyen Abiyev, soruna "çifte standart" uygulandığını ifade ederek, şöyle konuşuyordu: "Ermenistan'a silah ve askeri malzeme gönderilmesi hala sona ermedi. Bu silah ve malzemelerin önemli bölümü Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarına yerleştiriliyor. Sonuçta Ermenistan görüşmelerde tutumunu sertleştiriyor. Bu, çözüm sürecini olumsuz etkiliyor."
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de, yukarıda adı geçen şahısları kabulünde, Azerbaycan topraklarındaki Ermeni işgaliyle ilgili sorunun hala çözülememiş olmasının büyük rahatsızlık uyandırdığını belirtiyordu. Aliyev'in şu sözleri de anlamlıydı: "Ermenistan ve Azerbaycan hem bağımsız Devletler Topluluğu'nun, hem de Avrupa Konseyi'nin üyesidir. 21. yüzyılda Avrupa'da bir ülkenin başka bir ülke toprağını işgal altında tutmasına izin verilmemeli, bu duruma derhal son verilmeli". Yaklaşık 10 yıldır iki ülke arasında ateşkes uygulandığını, uluslararası barış gücü olmadan ateşkese uyulduğunu anlatan Aliyev, "geçen sürede AGİT Minsk Grubu'nun çalışmalarının başarısız olduğunun görüldüğünü" kaydediyordu.
Kabule eşbaşkanlar ile katılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Yukarı Karabağ özel temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Vyaçeslav Trubnikov da, Minsk Grubu eşbaşkanlarının ancak uzlaşmaya yardımcı olabileceğini, asıl çözüme tarafların ulaşacağını kaydediyordu.
Trubnikov, Şubat 2004'te yaptığı açıklamada da, ağzındaki baklayı çıkartarak, çözüm sürecine yeni bir yaklaşım gerektiğini belirtti ve bunun için "Doğu Timor"un örnek alınabileceğini söyledi. Nüfusunun büyük çoğunluğu Hıristiyan olan ve zengin petrol kaynaklarına sahip bulunan Doğu Timor, bilindiği gibi büyük güçlerin desteğiyle 1999'da dünyanın en kalabalık İslam ülkesi olan Endonezya'dan kopartılmıştı. Doğu Timor, Eylül 2002'de Birleşmiş Milletler'in 191. üyesi olmuştu. Azerbaycan, Trubnikov'un bu önerisine sert tepki göstererek, teklifi reddetti.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Robet Koçaryan, 11 Aralık 2003'te İsviçre'nin Cenevre kentinden biraraya geldiler. Gündemin başlıca konusu Yukarı Karabağ sorunu idi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İsviçre'de yaptığı bir konuşmada da, "Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ sorununun çözümünde her iki tarafın da barışçı çözümden yana olduğunu" söylemişti.
Aliyev'den ağır sözler
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 20 Ocak 2004'te Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ sorununun çözümünde arabuluculuk üstlenen AGİT Minsk Grubu'nun son dönemdeki faaliyetlerinin başarısız olduğunu belirterek, "Minsk Grubu'nun çalışmalarının kendisini tatmin etmediğini" bildiriyordu. İlham Aliyev'in şu sözleri not etmeye değer: "AGİT Minsk Grubu ve diğer ilgili taraflara Azerbaycan'ın sabrının tükendiğini defalarca söyledim. Azerbaycan mevcut duruma daha ne kadar sabretmeli, çifte standartlara ses çıkarmamalı... Azerbaycan kendi topraklarını istediği zaman gerekli tüm yolları kullanarak kurtarma hakkına sahiptir. Şimdilik görüşmelerin sürdürülmesinin gerekliliğine inanıyorum. Topraklarımızı kurtarmalıyız ve eminim ki kurtaracağız." Sonuçta, Azerbaycan Karabağ konusunda 'söylem olarak' sert bir tutum takınsa da, getirilen önerileri beğenmese de umutlarını şimdilik Minsk Grubu'nun temaslarına bağlıyor.
Ancak Azerbaycan liderliği, zayıf bir ihtimal olsa da, son kertede ekonomisini kalkındırdıktan sonra "meseleyi askeri açıdan çözmek için" harekete geçebilir.
Sefer Abiyev, Aralık 2003'ün ilk haftasında AGİT Minsk Grubu eşbaşkanları Amerikalı Rudolf Perina, Fransız Henry Jacoulen, Rus Yuri Merzlakov'u kabulünde yaptığı açıklamada da, benzer ifadeler kullanarak, Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ sorunun çözümü uzadıkça, çatışmaların tekrar başlama ihtimalinin arttığını vurguluyordu. Abiyev, BM'nin bu konuda aldığı kararların uygulanmaması ve Ermenistan'dan uluslararası hukuk kurallarına uyması istenmemesi halinde bir sonuç beklemenin anlamsız olduğuna işaret ederek, Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan'ın saldırgan devlet olarak tanınması gerektiğini bildiriyordu. "Sorun Ermeni silahlı kuvvetlerinin, işgal edilen topraklardan koşulsuz çıkmasını talep eden BM kararına uyulduktan sonra çözülmüş olur" diyen Abiyev, soruna "çifte standart" uygulandığını ifade ederek, şöyle konuşuyordu: "Ermenistan'a silah ve askeri malzeme gönderilmesi hala sona ermedi. Bu silah ve malzemelerin önemli bölümü Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarına yerleştiriliyor. Sonuçta Ermenistan görüşmelerde tutumunu sertleştiriyor. Bu, çözüm sürecini olumsuz etkiliyor."
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de, yukarıda adı geçen şahısları kabulünde, Azerbaycan topraklarındaki Ermeni işgaliyle ilgili sorunun hala çözülememiş olmasının büyük rahatsızlık uyandırdığını belirtiyordu. Aliyev'in şu sözleri de anlamlıydı: "Ermenistan ve Azerbaycan hem bağımsız Devletler Topluluğu'nun, hem de Avrupa Konseyi'nin üyesidir. 21. yüzyılda Avrupa'da bir ülkenin başka bir ülke toprağını işgal altında tutmasına izin verilmemeli, bu duruma derhal son verilmeli". Yaklaşık 10 yıldır iki ülke arasında ateşkes uygulandığını, uluslararası barış gücü olmadan ateşkese uyulduğunu anlatan Aliyev, "geçen sürede AGİT Minsk Grubu'nun çalışmalarının başarısız olduğunun görüldüğünü" kaydediyordu.
Kabule eşbaşkanlar ile katılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Yukarı Karabağ özel temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Vyaçeslav Trubnikov da, Minsk Grubu eşbaşkanlarının ancak uzlaşmaya yardımcı olabileceğini, asıl çözüme tarafların ulaşacağını kaydediyordu.
Trubnikov, Şubat 2004'te yaptığı açıklamada da, ağzındaki baklayı çıkartarak, çözüm sürecine yeni bir yaklaşım gerektiğini belirtti ve bunun için "Doğu Timor"un örnek alınabileceğini söyledi. Nüfusunun büyük çoğunluğu Hıristiyan olan ve zengin petrol kaynaklarına sahip bulunan Doğu Timor, bilindiği gibi büyük güçlerin desteğiyle 1999'da dünyanın en kalabalık İslam ülkesi olan Endonezya'dan kopartılmıştı. Doğu Timor, Eylül 2002'de Birleşmiş Milletler'in 191. üyesi olmuştu. Azerbaycan, Trubnikov'un bu önerisine sert tepki göstererek, teklifi reddetti.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Robet Koçaryan, 11 Aralık 2003'te İsviçre'nin Cenevre kentinden biraraya geldiler. Gündemin başlıca konusu Yukarı Karabağ sorunu idi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İsviçre'de yaptığı bir konuşmada da, "Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ sorununun çözümünde her iki tarafın da barışçı çözümden yana olduğunu" söylemişti.
Aliyev'den ağır sözler
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 20 Ocak 2004'te Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ sorununun çözümünde arabuluculuk üstlenen AGİT Minsk Grubu'nun son dönemdeki faaliyetlerinin başarısız olduğunu belirterek, "Minsk Grubu'nun çalışmalarının kendisini tatmin etmediğini" bildiriyordu. İlham Aliyev'in şu sözleri not etmeye değer: "AGİT Minsk Grubu ve diğer ilgili taraflara Azerbaycan'ın sabrının tükendiğini defalarca söyledim. Azerbaycan mevcut duruma daha ne kadar sabretmeli, çifte standartlara ses çıkarmamalı... Azerbaycan kendi topraklarını istediği zaman gerekli tüm yolları kullanarak kurtarma hakkına sahiptir. Şimdilik görüşmelerin sürdürülmesinin gerekliliğine inanıyorum. Topraklarımızı kurtarmalıyız ve eminim ki kurtaracağız." Sonuçta, Azerbaycan Karabağ konusunda 'söylem olarak' sert bir tutum takınsa da, getirilen önerileri beğenmese de umutlarını şimdilik Minsk Grubu'nun temaslarına bağlıyor.
Ancak Azerbaycan liderliği, zayıf bir ihtimal olsa da, son kertede ekonomisini kalkındırdıktan sonra "meseleyi askeri açıdan çözmek için" harekete geçebilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.