Yıl 1994… Hıncahınç dolu olan bir antik tiyatroda "Milli Birlik ve Beraberliğin Temel Unsurları" konulu sempozyumda gökyüzünü titreten ve çeyrek asırdır kulaklarımdan hiç gitmeyen bir sesle tanıştım: Mecnuna gelirler ve 'Uğruna çöllere düştüğün Leyla diyor ki; madem beni bu kadar seviyor, kolunu kessin de bana göndersin' derler. Mecnun alır bıçağı eline, tam kolunu kesecekken bir de ne görsün kol Leyla'nın kolu.
"İşte bu kol benim kolum, benim kolum sizin kolunuzdur."
Hayatı boyunca milletine olan aşkı hep bu boyuttaydı. Öyle kutlu bir sevda ve dava insanıydı ki; O'nun inandığı bu davasına ram edemeyeceği hiç kimse yoktu.
Tek başına kalsa bile asla Hak'tan, hukuktan, adaletten, vatandan, bayraktan, imandan vazgeçmezdi.
Ve bütün ömrü bunun mücadelesi ile geçti.
Gerek seminerleri gerek yazıları, dergi ve gazetedeki mülakatları, televizyon programları ve başlı başına bir insan boyunu geçecek çoklukta olan 70'e yakın eseriyle mücadelesini hep sürdürdü.
Ezber bozan bir liderdi.
Tefrikadan asla hoşlanmazdı. 80'li yıllarda milletin sağ sol diye ayrıştırılmasından nasıl rahatsızlık duyduğunu canlı TV programlarından, en özel sohbetlerine kadar bıkmadan usanmadan her yerde anlattı.
Ve başlatmış olduğu 'Milli Birlik ve Beraberliğin Temel Unsurları' sempozyumları ile sadece Türkiye'de değil Avrupa'da da çok ses getirdi.
İnancından zerre taviz vermedi.
'Kandırılanların' 20 yıl sonra terör örgütü ilan ettiği FETÖ ile mücadelesi 1998 yılında bizatihi F. Gülen'e yazdığı açık mektubuyla başladı. 'Dinlerarası Diyalog' fitnesiyle milletimizin imanını ve bütün değerlerini zedeleyecek bu akıma karşı, imanî bir duruş, bir set oluşturdu.
Yazmış olduğu "Dini ve Mili Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adlı eseri yıllardır İslâm dünyasında süregelen bütün oyunları bugünkü temsilcilerini de içine alarak deşifre etti. Deccal fitnesi olarak nitelendirdiği Dinlerarası Diyalog bataklığındaki kokuşmuşluğa karşı, gül gibi kokan "İcmal Gençliği"ni yetiştirdi. Denilebilir ki sadece bu mücadelesiyle nesillerin imanını kurtardı.
Herkesin tek bir ağızdan 'Ya Avrupa Birliği ya Amerika' dediği günlerde,
"Tam bağımsızlık" ilkesiyle, "Ne AB ne ABD tek çözüm Bağımsız Türkiye" mitingleriyle yeni bir uyanışa önderlik yaptı.
Çözümsüz kalan Türk Milleti'nin tek kurtuluş olarak gördüğü bir Haydar Baş gerçeği vardı. Artık bu gizlenemezdi…
Kendisindeki Allah'a hesap verme şuuru o kadar yüceydi ki, bu sebeple "Bize baş ol" diyenlerin umudu olmuşken, kendini geri çekmedi ve siyaset sahnesinde Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı olarak adını tarihe yazmış oldu.
O ilklerin insanıydı.
İlk defa bir siyasi parti hazırlamış olduğu projelerini noter huzurunda tasdik ettirmiş ve vatandaşına taahhütname dağıtmıştı. Sosyal Devlet Projelerine ve bu projeleri gerçekleştireceği Milli Ekonomi Modeli'ne insanların o kadar inanmasını istedi ki, her şeyi ile bunu taahhüt etti.
Ne hazin tecellidir ki, bu davada yalnız bırakıldı.
Hz Hüseyin gibi mektuplarla çağrıldığı Kûfe'de yapayalnız kaldı.
"Siz benden bir bardak su istediniz oysa ben size okyanusu getirdim, siz anlamadınız." sitemiyle onun projelerinin, fikirlerinin ne kadar üstün ne kadar eşsiz ne kadar benzersiz olduğunu bize anlatmaya çalıştı. Bizzat kendi ifadesiyle
'Bakışına başka insanların yetişmesinin çok zor" olduğu bir liderdi.
"İstisna düşünen bir insandı."
Düzenlenmiş olan Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongreleri ile bütün dünyaya bu model deklare edildi. Rusya DUMA Meclisinde ilk defa bir siyasi lider 6 saatlik bir sunum yaptı. 'Bir Türk dünyaya bedeldir' sözünü yaşattı ve
Kapitalizmi tarihe gömdü.
Türk milleti bu kıymeti bilemese de başta Rusya olmak üzere BRICS ülkelerinin oluşturduğu 4 milyar insan O'nun Milli Ekonomi Modeli ile refaha kavuştu.
Yıllarca Büyük Ortadoğu Projesi'nin İslam ülkelerine vereceği zararı anlattı, oluşturduğu tehditten bahsetti ve yine kendisinin üstün öngörüsü ile Suriye'de müslümanı müslümana öldürtmek isteyenlerin oyununu tek başına bozdu. Başlatmış olduğu Ehl-i Beyt Sempozyumları ile değil sadece Türkiye'de, bütün dünyadaki Şii-Sünni, Alevi-Sünni kardeşliğini ortaya koydu.
"Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt"tir dedi. Yazmış olduğu Ehl-i Beyt külliyatı ile İslam tarihinde "Hz Muhammed (s.a.a), Hz. Fatıma (a.s) , Hz. Ali (a.s) ve onun tertemiz evlatlarından olan 12 imamın tamamının hayatını kaleme alabilen tek insan olarak yine tarihe geçti.
Sadece kaleme almakla kalmayıp bizzat hayatıyla o örnek şahsiyetleri bu dünyada temsil etti.
"Dosdoğru" bir müslümandı. Yedirmediği, giydirmediği, okutmadığı, evlendirmediği bir insan kalmadı. Hepsine iş buldu aş buldu. Her defasında peş peşe hatırlattığı can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini şahsı adına doya doya yaşattı. Şefkati ile, merhameti ile, cömertliği ile, nezaketi ile, misafirperverliği ile Hakkı temsil edişi ile tam bir Ehl-i Beyt ahlakı üzere idi…
Yetmedi, bir hakkı daha teslim etmesi gerekiyordu. Yıllardır bu millete dinsiz diye tanıtılan, annesine iftiralar atılan Atatürk'ün, Ehl-i Beyt soyundan olduğunu, 7 yaşında Kur'an okumayı öğrendiğini, 8 yaşında hafız olduğunu, kâmil manada bir mümin, müslüman olduğunu yazmış olduğu sahasında tek olan "Hoş Geldin Atatürk" eseri ile ortaya koydu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün anıldığı "Atatürk Vatandır" Sempozyumlarını gerçekleştirdi. Bütün tabuları yıktı…
Aslında onun bir ömür verdiği bu mücadele, görüyoruz ki 1300 yıldan fazla bir zamandır süregelen Emevi anlayışının Emevi saltanatının yıkılması demekti. Bu vazifeyi bihakkın eda etti ve bu kutlu mücadelesini mirası olarak kadrosuna, sevenlerine, bize bıraktı, Dar-ül Bekaya rıhlet etti.
Başta kıymetli ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı ile sonsuz sabırlar diliyorum.
Şimdi bize düşen milyonlarca Haydar Baş olarak bu kutlu mirasa sımsıkı sarılmak, O'nun izinden yürümek, fikirlerini yaşatmak ve ölümsüz eserlerini bugünden geleceğe taşımaktır…
"Anlatmakla bitmez,
Hakkın bizde çoktur,
Helal et n'olur.."
"İşte bu kol benim kolum, benim kolum sizin kolunuzdur."
Hayatı boyunca milletine olan aşkı hep bu boyuttaydı. Öyle kutlu bir sevda ve dava insanıydı ki; O'nun inandığı bu davasına ram edemeyeceği hiç kimse yoktu.
Tek başına kalsa bile asla Hak'tan, hukuktan, adaletten, vatandan, bayraktan, imandan vazgeçmezdi.
Ve bütün ömrü bunun mücadelesi ile geçti.
Gerek seminerleri gerek yazıları, dergi ve gazetedeki mülakatları, televizyon programları ve başlı başına bir insan boyunu geçecek çoklukta olan 70'e yakın eseriyle mücadelesini hep sürdürdü.
Ezber bozan bir liderdi.
Tefrikadan asla hoşlanmazdı. 80'li yıllarda milletin sağ sol diye ayrıştırılmasından nasıl rahatsızlık duyduğunu canlı TV programlarından, en özel sohbetlerine kadar bıkmadan usanmadan her yerde anlattı.
Ve başlatmış olduğu 'Milli Birlik ve Beraberliğin Temel Unsurları' sempozyumları ile sadece Türkiye'de değil Avrupa'da da çok ses getirdi.
İnancından zerre taviz vermedi.
'Kandırılanların' 20 yıl sonra terör örgütü ilan ettiği FETÖ ile mücadelesi 1998 yılında bizatihi F. Gülen'e yazdığı açık mektubuyla başladı. 'Dinlerarası Diyalog' fitnesiyle milletimizin imanını ve bütün değerlerini zedeleyecek bu akıma karşı, imanî bir duruş, bir set oluşturdu.
Yazmış olduğu "Dini ve Mili Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adlı eseri yıllardır İslâm dünyasında süregelen bütün oyunları bugünkü temsilcilerini de içine alarak deşifre etti. Deccal fitnesi olarak nitelendirdiği Dinlerarası Diyalog bataklığındaki kokuşmuşluğa karşı, gül gibi kokan "İcmal Gençliği"ni yetiştirdi. Denilebilir ki sadece bu mücadelesiyle nesillerin imanını kurtardı.
Herkesin tek bir ağızdan 'Ya Avrupa Birliği ya Amerika' dediği günlerde,
"Tam bağımsızlık" ilkesiyle, "Ne AB ne ABD tek çözüm Bağımsız Türkiye" mitingleriyle yeni bir uyanışa önderlik yaptı.
Çözümsüz kalan Türk Milleti'nin tek kurtuluş olarak gördüğü bir Haydar Baş gerçeği vardı. Artık bu gizlenemezdi…
Kendisindeki Allah'a hesap verme şuuru o kadar yüceydi ki, bu sebeple "Bize baş ol" diyenlerin umudu olmuşken, kendini geri çekmedi ve siyaset sahnesinde Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı olarak adını tarihe yazmış oldu.
O ilklerin insanıydı.
İlk defa bir siyasi parti hazırlamış olduğu projelerini noter huzurunda tasdik ettirmiş ve vatandaşına taahhütname dağıtmıştı. Sosyal Devlet Projelerine ve bu projeleri gerçekleştireceği Milli Ekonomi Modeli'ne insanların o kadar inanmasını istedi ki, her şeyi ile bunu taahhüt etti.
Ne hazin tecellidir ki, bu davada yalnız bırakıldı.
Hz Hüseyin gibi mektuplarla çağrıldığı Kûfe'de yapayalnız kaldı.
"Siz benden bir bardak su istediniz oysa ben size okyanusu getirdim, siz anlamadınız." sitemiyle onun projelerinin, fikirlerinin ne kadar üstün ne kadar eşsiz ne kadar benzersiz olduğunu bize anlatmaya çalıştı. Bizzat kendi ifadesiyle
'Bakışına başka insanların yetişmesinin çok zor" olduğu bir liderdi.
"İstisna düşünen bir insandı."
Düzenlenmiş olan Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongreleri ile bütün dünyaya bu model deklare edildi. Rusya DUMA Meclisinde ilk defa bir siyasi lider 6 saatlik bir sunum yaptı. 'Bir Türk dünyaya bedeldir' sözünü yaşattı ve
Kapitalizmi tarihe gömdü.
Türk milleti bu kıymeti bilemese de başta Rusya olmak üzere BRICS ülkelerinin oluşturduğu 4 milyar insan O'nun Milli Ekonomi Modeli ile refaha kavuştu.
Yıllarca Büyük Ortadoğu Projesi'nin İslam ülkelerine vereceği zararı anlattı, oluşturduğu tehditten bahsetti ve yine kendisinin üstün öngörüsü ile Suriye'de müslümanı müslümana öldürtmek isteyenlerin oyununu tek başına bozdu. Başlatmış olduğu Ehl-i Beyt Sempozyumları ile değil sadece Türkiye'de, bütün dünyadaki Şii-Sünni, Alevi-Sünni kardeşliğini ortaya koydu.
"Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt"tir dedi. Yazmış olduğu Ehl-i Beyt külliyatı ile İslam tarihinde "Hz Muhammed (s.a.a), Hz. Fatıma (a.s) , Hz. Ali (a.s) ve onun tertemiz evlatlarından olan 12 imamın tamamının hayatını kaleme alabilen tek insan olarak yine tarihe geçti.
Sadece kaleme almakla kalmayıp bizzat hayatıyla o örnek şahsiyetleri bu dünyada temsil etti.
"Dosdoğru" bir müslümandı. Yedirmediği, giydirmediği, okutmadığı, evlendirmediği bir insan kalmadı. Hepsine iş buldu aş buldu. Her defasında peş peşe hatırlattığı can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini şahsı adına doya doya yaşattı. Şefkati ile, merhameti ile, cömertliği ile, nezaketi ile, misafirperverliği ile Hakkı temsil edişi ile tam bir Ehl-i Beyt ahlakı üzere idi…
Yetmedi, bir hakkı daha teslim etmesi gerekiyordu. Yıllardır bu millete dinsiz diye tanıtılan, annesine iftiralar atılan Atatürk'ün, Ehl-i Beyt soyundan olduğunu, 7 yaşında Kur'an okumayı öğrendiğini, 8 yaşında hafız olduğunu, kâmil manada bir mümin, müslüman olduğunu yazmış olduğu sahasında tek olan "Hoş Geldin Atatürk" eseri ile ortaya koydu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün anıldığı "Atatürk Vatandır" Sempozyumlarını gerçekleştirdi. Bütün tabuları yıktı…
Aslında onun bir ömür verdiği bu mücadele, görüyoruz ki 1300 yıldan fazla bir zamandır süregelen Emevi anlayışının Emevi saltanatının yıkılması demekti. Bu vazifeyi bihakkın eda etti ve bu kutlu mücadelesini mirası olarak kadrosuna, sevenlerine, bize bıraktı, Dar-ül Bekaya rıhlet etti.
Başta kıymetli ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı ile sonsuz sabırlar diliyorum.
Şimdi bize düşen milyonlarca Haydar Baş olarak bu kutlu mirasa sımsıkı sarılmak, O'nun izinden yürümek, fikirlerini yaşatmak ve ölümsüz eserlerini bugünden geleceğe taşımaktır…
"Anlatmakla bitmez,
Hakkın bizde çoktur,
Helal et n'olur.."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem / diğer yazıları
- FATIMA MELEK ÖZYER: Haydar Baş: Bir davanın adı / 15.04.2025
- ÇİĞDEM PALA: Açık mektup / 14.04.2025
- SEÇİL DAMLA KAYAALP - Öğrenme / 08.03.2025
- BURHAN BORAN: Deprem / 27.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Maarif yüzyılı mı, masallar yüzyılı mı? / 20.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Parayı kim basarsa düzeni o kurar / 19.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Petro-Dolar Tuzağından Kurtuluş: Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Vizyonu / 18.02.2025
- AYŞE ZIVALI: Hoca Atatürk / 08.02.2025
- OZANCAN DERNEK /Efendi kim, köle kim? / 17.01.2025
- MELEK KERESTECİ: Birlik ve beraberlik üzerine / 23.12.2024
- ÇİĞDEM PALA: Açık mektup / 14.04.2025
- SEÇİL DAMLA KAYAALP - Öğrenme / 08.03.2025
- BURHAN BORAN: Deprem / 27.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Maarif yüzyılı mı, masallar yüzyılı mı? / 20.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Parayı kim basarsa düzeni o kurar / 19.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Petro-Dolar Tuzağından Kurtuluş: Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Vizyonu / 18.02.2025
- AYŞE ZIVALI: Hoca Atatürk / 08.02.2025
- OZANCAN DERNEK /Efendi kim, köle kim? / 17.01.2025
- MELEK KERESTECİ: Birlik ve beraberlik üzerine / 23.12.2024