Ehl-i Beyt’in kurtarıcı nefesine ihtiyacımız var - 3
1710 yılında İngiliz Sömürgeler Bakanlığı’nın emri ile Mısır, Irak, İran, Hicaz ve İstanbul’a ajan olarak gönderilen Humpher, hatıralarını bir kitapta derlemiştir. İngilizlerin kısaca “böl, yok et” şeklindeki düşüncelerini ihtiva eden bu kitaptan bazı maddeleri özetle sunalım:
*Sünni ve Şii Müslümanlar arasında fitne çıkarmalı, mezhebi ihtilafları körüklemeli, Müslümanların cehalet ve bilgisizliği sağlanmalı, her türlü eğitim ve öğretim merkezlerinin kurulması önlenmeli, tembelliği teşvik etmeli, çalışkanlığa mâni olmalıyız.
*Peygamber soyundan gelen ailelere gösterilen saygı ve bağlılık ortadan kaldırılmalıdır. Bunu yapabilmek için bazı ajanları siyah veya yeşil sarık ile giyindirerek Peygamber soyundandır diye tanıtmalıyız. İmam Hüseyin’e matem tutulan merkezler veya medreseler harabeye çevrilmelidir.
*Müslümanların zihinlerine, özgürce düşünme fikrini, niçin ve nedenleri yerleştirmeliyiz. İslam’ın bir kabile dini olduğu vurgulanmalı, Müslümanların elinde bulunan Kur’an’ın gerçek Kur’an olup olmadığı yolunda şüpheler uyandırılmalıdır. Özellikle Yahudi ve Hıristiyanların aleyhine olan ve iyiliği emredip kötülükten alıkoyan ayetler Müslümanların inancından silinmelidir. Diğer önemli bir konu da hadis ve rivayetler hususunda şüphe uyandırmaktır... (Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, Prof. Dr. Haydar Baş, İcmal Yay., s.102–120).
Günümüze gelindiğinde bazı Sünni geçinen kesimlerin ülkemizin ve Müslümanların birliğini teminden ziyade ayrılıkları gündem eden yayınlarına şahit oluyoruz. “Tarih Boyunca İhanetin Değişmeyen Adı: ŞİA” başlığı gündeme taşınabilmektedir. Yine Sünnilik adına bizzat akademisyenler aracılığıyla bir insanın Şii olması, Hıristiyan olmasından daha kötü olduğu ifade edilmektedir. Bunların hurafe olduğunu anlamak için Şii, Alevi veya bir Caferi ile sohbet etmeniz yeterli olacaktır.
İçinde bulunduğumuz bölge siyaseti açısından, bu açıklamaların ne anlama geldiği ortadadır. Müslümanlar birlik oluşturmasın; batılı işgalcilerle bir araya gelinsin diye toplum mühendisliği yapılmaktadır. Ümmeti bölen, parçalayan zihniyet emperyalist zihniyettir. Misyoner ve azınlık çalışmaları ile gayelerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Bir taraftan Allah’ı bir, peygamberi bir, kıblesi bir, kitabı bir olan Müslümanları böleceksin; diğer tarafta haçlının safında yer alacaksın. Dinlerarası diyalog projesi ile ayet-i kerimelere, hadisi şeriflere rağmen Yahudi ve Hıristiyanlar da kurtulmuş diyeceksin. Hatta daha da ileri gideceksin Şii, Hıristiyan’dan kötü diyeceksin sapkın diyeceksin, dinin dışına cennetin dışına iteceksin. Bu zihniyet gayri İslami’dir, gayri millidir. Bu zihniyet devleti ve milleti bölmeye parçalamaya matuf bir zihniyettir.
Başbakan Erdoğan’ın BM Medeniyetler İttifakı İştirakçiler Forumu’ndaki konuşması dinlerarası diyalog ve medeniyetler buluşması açısından mesajlar taşımaktadır. Başbakan, çocukların katledilmesi karşısında sessiz kalacak bir küresel vicdandan bahsederken Irak’ta, Afganistan’da katledilen Müslümanları görmezden geliyor. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olarak bu proje kapsamında bölgemizdeki ne kadar savaş çıktığını, milyonlarca insanın canını kaybettiğini, yüz binlerce kadının namusunun kirletildiğini, bölge çapında bir mağduriyetin gündeme geldiğinden hiç bahsetmiyor. Arap Baharı adı altında, ABD’nin, Arap devletlerini işgalini de görmezden geliyor.
Erdoğan’ın konuşmasında satır aralarını okuduğumuzda ciddi bir ipucu daha var. “Şu anda, Medeniyetler İttifakı, Güneydoğu Avrupa, Akdeniz, Latin Amerika, Orta Doğu, Doğu Asya, Okyanusya (Büyük Okyanus’a dağılmış adaları içine alan ülkelerden ve Avustralya’dan oluşan kıta) gibi bölgelerde yoğun faaliyetler gerçekleştiriyor” ifadesi papalığın milenyumda yani üçüncü bin yılda Asya kıtasını Hıristiyanlaştırma projesi ile örtüşüyor.
Yapılması gereken Müslümanların Ehl-i Beyt ortak paydasında birlik oluşturmalarıdır. Böylece varlığımızı koruyabiliriz. Bundan başka da çözüm yoktur.
1710 yılında İngiliz Sömürgeler Bakanlığı’nın emri ile Mısır, Irak, İran, Hicaz ve İstanbul’a ajan olarak gönderilen Humpher, hatıralarını bir kitapta derlemiştir. İngilizlerin kısaca “böl, yok et” şeklindeki düşüncelerini ihtiva eden bu kitaptan bazı maddeleri özetle sunalım:
*Sünni ve Şii Müslümanlar arasında fitne çıkarmalı, mezhebi ihtilafları körüklemeli, Müslümanların cehalet ve bilgisizliği sağlanmalı, her türlü eğitim ve öğretim merkezlerinin kurulması önlenmeli, tembelliği teşvik etmeli, çalışkanlığa mâni olmalıyız.
*Peygamber soyundan gelen ailelere gösterilen saygı ve bağlılık ortadan kaldırılmalıdır. Bunu yapabilmek için bazı ajanları siyah veya yeşil sarık ile giyindirerek Peygamber soyundandır diye tanıtmalıyız. İmam Hüseyin’e matem tutulan merkezler veya medreseler harabeye çevrilmelidir.
*Müslümanların zihinlerine, özgürce düşünme fikrini, niçin ve nedenleri yerleştirmeliyiz. İslam’ın bir kabile dini olduğu vurgulanmalı, Müslümanların elinde bulunan Kur’an’ın gerçek Kur’an olup olmadığı yolunda şüpheler uyandırılmalıdır. Özellikle Yahudi ve Hıristiyanların aleyhine olan ve iyiliği emredip kötülükten alıkoyan ayetler Müslümanların inancından silinmelidir. Diğer önemli bir konu da hadis ve rivayetler hususunda şüphe uyandırmaktır... (Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, Prof. Dr. Haydar Baş, İcmal Yay., s.102–120).
Günümüze gelindiğinde bazı Sünni geçinen kesimlerin ülkemizin ve Müslümanların birliğini teminden ziyade ayrılıkları gündem eden yayınlarına şahit oluyoruz. “Tarih Boyunca İhanetin Değişmeyen Adı: ŞİA” başlığı gündeme taşınabilmektedir. Yine Sünnilik adına bizzat akademisyenler aracılığıyla bir insanın Şii olması, Hıristiyan olmasından daha kötü olduğu ifade edilmektedir. Bunların hurafe olduğunu anlamak için Şii, Alevi veya bir Caferi ile sohbet etmeniz yeterli olacaktır.
İçinde bulunduğumuz bölge siyaseti açısından, bu açıklamaların ne anlama geldiği ortadadır. Müslümanlar birlik oluşturmasın; batılı işgalcilerle bir araya gelinsin diye toplum mühendisliği yapılmaktadır. Ümmeti bölen, parçalayan zihniyet emperyalist zihniyettir. Misyoner ve azınlık çalışmaları ile gayelerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Bir taraftan Allah’ı bir, peygamberi bir, kıblesi bir, kitabı bir olan Müslümanları böleceksin; diğer tarafta haçlının safında yer alacaksın. Dinlerarası diyalog projesi ile ayet-i kerimelere, hadisi şeriflere rağmen Yahudi ve Hıristiyanlar da kurtulmuş diyeceksin. Hatta daha da ileri gideceksin Şii, Hıristiyan’dan kötü diyeceksin sapkın diyeceksin, dinin dışına cennetin dışına iteceksin. Bu zihniyet gayri İslami’dir, gayri millidir. Bu zihniyet devleti ve milleti bölmeye parçalamaya matuf bir zihniyettir.
Başbakan Erdoğan’ın BM Medeniyetler İttifakı İştirakçiler Forumu’ndaki konuşması dinlerarası diyalog ve medeniyetler buluşması açısından mesajlar taşımaktadır. Başbakan, çocukların katledilmesi karşısında sessiz kalacak bir küresel vicdandan bahsederken Irak’ta, Afganistan’da katledilen Müslümanları görmezden geliyor. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olarak bu proje kapsamında bölgemizdeki ne kadar savaş çıktığını, milyonlarca insanın canını kaybettiğini, yüz binlerce kadının namusunun kirletildiğini, bölge çapında bir mağduriyetin gündeme geldiğinden hiç bahsetmiyor. Arap Baharı adı altında, ABD’nin, Arap devletlerini işgalini de görmezden geliyor.
Erdoğan’ın konuşmasında satır aralarını okuduğumuzda ciddi bir ipucu daha var. “Şu anda, Medeniyetler İttifakı, Güneydoğu Avrupa, Akdeniz, Latin Amerika, Orta Doğu, Doğu Asya, Okyanusya (Büyük Okyanus’a dağılmış adaları içine alan ülkelerden ve Avustralya’dan oluşan kıta) gibi bölgelerde yoğun faaliyetler gerçekleştiriyor” ifadesi papalığın milenyumda yani üçüncü bin yılda Asya kıtasını Hıristiyanlaştırma projesi ile örtüşüyor.
Yapılması gereken Müslümanların Ehl-i Beyt ortak paydasında birlik oluşturmalarıdır. Böylece varlığımızı koruyabiliriz. Bundan başka da çözüm yoktur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025