İdeal olarak gösterilen, hedef olarak sunulan Avrupa Birliği gerçekten bu kadar kıymetli ve güçlü mü, ayrıca üye devletler huzurlu mu? AB gelecek adına ne vaat ediyor?
Bu konuyu irdelemekte fayda var.
İncelendiği zaman görülecektir ki, AB kendi içinde birçok çelişkileri barındırmaktadır. Bu çelişkilerin her biri AB'nin geleceğinin ne kadar karanlık olduğunu göstermektedir.
Birlik üyeleri stratejik enerji kaynakları açısından son derece fakirdir. Gerek petrol, gerekse yer altı kaynakları açısından dışa bağımlıdır. İleri teknoloji için önem arz eden madenler açısından da dışa bağımlılık gitgide artmaktadır.
Devletlerin ve blokların devamı açısından askeri güç önemlidir. AB askeri açıdan da son derece zayıftır. Üstelik en büyük rakibi olan ABD'nin kontrolündeki NATO'ya muhtaçtır. Yapılanmakta olan güvenlik ve savunma kimliği ile NATO ile ortaklık yapmak zorundadır. İkinci adımda NATO'dan bağımsız bir yapılanma planlansa da buna ABD'nin müsaade etmesi mümkün görülmemektedir.
Gelelim AB'nin ortak para birimine. Euro, amerikan doları karşısında sürekli değer kaybetmektedir. 1.Ocak.1999 da 1 euro=1,17$ iken; 1.Mayıs.2000 tarihinde 1 euro=0,91$ seviyelerine kadar düşmüş durumda. Zaten İngiltere'nin muhalefet şerhi düştüğü euro hakkındaki olumsuz kanaat gitgide artmaktadır.
Avrupa'nın bugün sanayide ulaştığı seviyenin sebebi, insanına teknolojik gelişmeleri hedef olarak göstermesiydi. Belli bir sosyal refah seviyesini yakalayan Avrupalı, kendini bir boşlukta buldu. Avrupa medeniyeti içinde tatmini bulamayan Avrupalı gençlik uyuşturucunun pençesine düştü. Şimdi Avrupa'da insanlar birbirinden kaçmayı tercih ediyorlar, doğum oranları oldukça düşmüş durumda, insanlar çocuk sahibi olmaktansa bir köpek sahibi olmayı tercih ediyorlar. Bırakınız sokakları, çoğu evde bile köpek pisliği artık hayatlarının bir parçası haline gelmiş. Avrupa'daki insan kaynakları iyiden iyiye azalmaya, bir bakıma kurumaya yüz tutmuştur.
Avrupa Birliği, üye ülkelerin egemenliğini devrettiği bir blok. Ülkelerin ortak savunma ve ortak dış politika ürettiği bir birlik. Buna rağmen Avrupa devletleri içerisinde birliği tehdit eden milliyetçilik akımları sürat kazanmıştır. Milliyetçi oylar Fransa'da %15; Danimarka'da %10; Belçika'da %12; Avusturya'da %17 ye yükselmiştir. Globalleşme ve AB karşıtı faaliyetler ve eylemler artış göstermektedir.
Avrupa devletlerinin birliğini engelleyen ve aralarında tartışma sebebi oluşturan bir diğer konu "mezhep" farklılıklarıdır. Tarihte kendi aralarında birçok savaş yaşadıkları gibi, bizzat mezhep farklarından dolayı yaşadıkları 30 yıl savaşları vardır. Fransa'nın Katolik; İngiltere'nin Anglikan; Avusturya'nın Protestan; Yunanistan'ın Ortodoks olduğu düşünülürse konunun önemi anlaşılacaktır. Vatikan'ın açıklaması AB'nin geleceği konusunda önemlidir. "Kurtulmuşluğun yalnız Hıristiyan olmakla yetmeyeceğini bizzat Katolik olmak gerektiğini" ifade eden papalık yakın gelecekteki çatışmaların da sinyalini vermiştir.
Sayılan bu sebepler bile Avrupa Birliğinin ömrünün çok kısa olduğunu göstermektedir.
Bu perspektiften bakarak, ülkeyi yönetenlerin ve yönetmeye talip yeni görüntülü siyasilerin bir hayal uğruna, boşu boşuna tavizler verdiğini, yanlış ufuklara doğru koşarak yorulduklarını görüyoruz.
Zararın neresinden dönülürse kârdır, mantığıyla AB'ye taraf olanların bir kez daha düşünmelerinde "milletimiz" ve "devletimiz" adına fayda vardır.
Bu konuyu irdelemekte fayda var.
İncelendiği zaman görülecektir ki, AB kendi içinde birçok çelişkileri barındırmaktadır. Bu çelişkilerin her biri AB'nin geleceğinin ne kadar karanlık olduğunu göstermektedir.
Birlik üyeleri stratejik enerji kaynakları açısından son derece fakirdir. Gerek petrol, gerekse yer altı kaynakları açısından dışa bağımlıdır. İleri teknoloji için önem arz eden madenler açısından da dışa bağımlılık gitgide artmaktadır.
Devletlerin ve blokların devamı açısından askeri güç önemlidir. AB askeri açıdan da son derece zayıftır. Üstelik en büyük rakibi olan ABD'nin kontrolündeki NATO'ya muhtaçtır. Yapılanmakta olan güvenlik ve savunma kimliği ile NATO ile ortaklık yapmak zorundadır. İkinci adımda NATO'dan bağımsız bir yapılanma planlansa da buna ABD'nin müsaade etmesi mümkün görülmemektedir.
Gelelim AB'nin ortak para birimine. Euro, amerikan doları karşısında sürekli değer kaybetmektedir. 1.Ocak.1999 da 1 euro=1,17$ iken; 1.Mayıs.2000 tarihinde 1 euro=0,91$ seviyelerine kadar düşmüş durumda. Zaten İngiltere'nin muhalefet şerhi düştüğü euro hakkındaki olumsuz kanaat gitgide artmaktadır.
Avrupa'nın bugün sanayide ulaştığı seviyenin sebebi, insanına teknolojik gelişmeleri hedef olarak göstermesiydi. Belli bir sosyal refah seviyesini yakalayan Avrupalı, kendini bir boşlukta buldu. Avrupa medeniyeti içinde tatmini bulamayan Avrupalı gençlik uyuşturucunun pençesine düştü. Şimdi Avrupa'da insanlar birbirinden kaçmayı tercih ediyorlar, doğum oranları oldukça düşmüş durumda, insanlar çocuk sahibi olmaktansa bir köpek sahibi olmayı tercih ediyorlar. Bırakınız sokakları, çoğu evde bile köpek pisliği artık hayatlarının bir parçası haline gelmiş. Avrupa'daki insan kaynakları iyiden iyiye azalmaya, bir bakıma kurumaya yüz tutmuştur.
Avrupa Birliği, üye ülkelerin egemenliğini devrettiği bir blok. Ülkelerin ortak savunma ve ortak dış politika ürettiği bir birlik. Buna rağmen Avrupa devletleri içerisinde birliği tehdit eden milliyetçilik akımları sürat kazanmıştır. Milliyetçi oylar Fransa'da %15; Danimarka'da %10; Belçika'da %12; Avusturya'da %17 ye yükselmiştir. Globalleşme ve AB karşıtı faaliyetler ve eylemler artış göstermektedir.
Avrupa devletlerinin birliğini engelleyen ve aralarında tartışma sebebi oluşturan bir diğer konu "mezhep" farklılıklarıdır. Tarihte kendi aralarında birçok savaş yaşadıkları gibi, bizzat mezhep farklarından dolayı yaşadıkları 30 yıl savaşları vardır. Fransa'nın Katolik; İngiltere'nin Anglikan; Avusturya'nın Protestan; Yunanistan'ın Ortodoks olduğu düşünülürse konunun önemi anlaşılacaktır. Vatikan'ın açıklaması AB'nin geleceği konusunda önemlidir. "Kurtulmuşluğun yalnız Hıristiyan olmakla yetmeyeceğini bizzat Katolik olmak gerektiğini" ifade eden papalık yakın gelecekteki çatışmaların da sinyalini vermiştir.
Sayılan bu sebepler bile Avrupa Birliğinin ömrünün çok kısa olduğunu göstermektedir.
Bu perspektiften bakarak, ülkeyi yönetenlerin ve yönetmeye talip yeni görüntülü siyasilerin bir hayal uğruna, boşu boşuna tavizler verdiğini, yanlış ufuklara doğru koşarak yorulduklarını görüyoruz.
Zararın neresinden dönülürse kârdır, mantığıyla AB'ye taraf olanların bir kez daha düşünmelerinde "milletimiz" ve "devletimiz" adına fayda vardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025