Milletimizin kırmızıçizgisidir rahmetli Atatürk. Bir 10 Kasım'da daha onu rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkelerine bağlı kalarak, açtığı yolda yürümek, yediden yetmişe her Türk evladının olmazsa olmazıdır. Osmanlı'nın çöküş döneminde maalesef milletimiz çok çileler, yokluklar çekmiş, canını malını, namusunu, asırlar boyu vatanı olan topraklarını kaybetmiş, terk etmek zorunda kalmıştır. Bütün cephelerdeki savaşlara, Anadolu'dan, Türk analarının kucağından milyonlarca Mehmetçikler gitti. Canlar gitti. Gitti de çoğu geri gelmedi.
Hele Balkanlar, ah ne acı! Osmanlı'dan öncesinden beri, Alperenlerin önderliğinde Türk kültür ve medeniyetiyle yoğrularak vatan edinilen, sökülemeyen köklerimiz olan Balkan toprakları. Osmanlı devletinin bağ bozumu, Balkan Savaşlarıyla milyonlarca Türk soykırıma uğradı, öz vatanlarından tehcir edilerek sürüldü. Namusu, malı, mülkü, canı her şeyi ellerinden alındı.
Sonrasında Çanakkale Destanı ve fakat yine yüz binlerce şehit. Bütün cephelerde Türk milleti vazifesini kat be kat yapmasına rağmen, Osmanlı sarayı fedakâr Türk milletini, vatanını, dinini, kültürünü, namusunu, canını, malını koruyamadı. En sonunda yalnızca kendisi ve saray şürekâsını düşünerek, Sevr antlaşmasını imzalayarak, bu necip Türk milletini gâvurların insafına bıraktı. Uçurumun kenarına getirerek teslim etti. Sevr'in maddeleri ve tarih buna şahittir.
Ah ana kucağı Anadolu! Tarihten beri Türk yurdu. Bin yıldır da Türk İslam kültürünü, Alperenler vasıtasıyla Ehl-i Beyt yolu ve nefesiyle her zerresine perçinlenen öz yurdumuz Anadolu. Türk milletinin sığınağı Anadolu. Bu kutlu millet kurtarıcı atasını 19 Mayıs 1919'da Samsun'da karşılayarak, bağrına bastı. Gazi Paşa'sını canından can bildi. Kendi canını feda eti, atasını korudu, kolladı. Kurtuluşa giden yolda, Kurtarıcı bildiği atasından gelen tüm emirleri, hiç tereddütsüz yerine getirdi.
Mehmetler, dedelerimiz cepheye ölümüne koştu. Mehmetlerin anneleri, eşleri Fatma annelerimiz de onlara cephane taşıdı. Hem de ne taşıma. Cephane ıslanmasın diye çocuğunun üstündeki, kendi sırtındaki örtüyü cephaneye sardı. Kendi dondu, çocuğu dondu, cephaneyi cepheye ulaştırdı. Anadolu'nun her tarafı, Kastamonu Küre dağları, bu Fatma anaların izine, vatan için çilesine şahittir.
Gazi Mustafa Kemal Paşanın izinde, emirlerini bihakkın yerine getirip, diğer mazlum milletlerin de örnek aldığı kahramanlıklar, destanlar yazdılar. Ben rahmetli halamdan duydum: "Oğlum Atatürk vatanımızı, dinimizi, namusumuzu kurtardı. Siz o günleri bilmezsiniz biz yaşadık. Namusumuzu, canımızı korumak için, çirkin görünelim diye yüzümüze kömre (hayvan pisliği) sürerdik. Sakın kandırılıp da Atatürk'e dil uzatmayın Allah Atatürk'e dil uzatanı çarpar." Bu öğüt Türk milletinin kulağına küpedir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde milletimiz, vatanı kurtardıktan sonra da Türkiye Cumhuriyeti devletimizi kurarken ve sonrasındaki tüm adımlarında baştan beri canından can bilip, koruduğu Atatürk'ün izinde ilke ve ülküsüne sadık kalarak yürüdü.
O da milletini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak efendi yaptı. Çağdaş adımlar atarak, yaşam kalitesini yükseltti, Türk kültür ve medeniyetini hurafelerden kurtararak, arı duru bir şekilde yaşanması için gerekli kurumları oluşturarak adımlar attı.
Milletinin sevgisini ve bağlılığını her yönüyle kazanmış olan bu kutlu insanı Türk ulusunun nezdinde itibarsızlaştırmak, varlığını armağan ettiği milletinden uzaklaştırmak için iç ve dış düşmanlar Atatürk'ün sağlığında başlamak üzere onu din düşmanı tanıtmak için her türlü propagandayı yaptılar. Özellikle vefatından sonra İngiliz ve Yunan işbirlikçilerinin beşinci kol faaliyetleri meyvelerini vermeye başladı. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Yeni Mesaj gazetemizde çarşamba günü yayımlanan makalesinde yazdığı gibi:
"Yapılması gereken; Kemalist Cumhuriyetin hem din düşmanı hem de Kürt düşmanı olduğu temasını ortaya atıp işlemektir." Buradan 'dinsiz Atatürk' yalanının henüz ata hayatta iken, 1930'larda ortaya atıldığı görülür.
Dinsiz gösterilmek istenmiş zira eğer devletin kurucusu dinsiz olursa onun arkasındaki millet de dinsiz yapılabilir."
Bu oyunların hepsini "Hoş Geldin Atatürk" eseriyle Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, kudurmuş İngiliz Muhipler Cemiyeti artıklarını darmadağın ederek bertaraf etti.
Burada vazife Atamızın güvendiği Türk gencindedir. Türk milletinin de siyasetteki duruşu ise "Atatürk kırmızıçizgimizdir, onun ilke ve inkılapları yolumuzu aydınlatıyor. Ey Türk Genci! Sen ben olacaksın, biz olacağız. Ve bunu başaracağız.
Atatürk'ün bize emanet ettiği bu toprakları, Atamızın bize emanet ettiği Cumhuriyeti en yükseklere hep beraber biz taşıyacağız. Gün gelecek ve o gün gelecek bütün dünya sana imrenerek bakacak" diyen BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın yanında olmak, onu desteklemek, Atatürk'e olan vefa borcunu yerine getirmektir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Türk milletine armağan ettiği veciz sözü;
"Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk tam bağımsızlıktır, Atatürk birleştirici harçtır" diyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ebediyete irtihalinin 84. yılında bir kez daha rahmet anıyorum.
Ömer Turan / diğer yazıları
- AKP yasa çıkardı, ‘evime, mülküme çökme’ / 06.12.2023
- Eğitim ve adalet / 29.11.2023
- BOP mu, Atatürk’ün Ortadoğu projesi mi? / 21.11.2023
- Kaybolan değerlerimiz / 15.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 13.11.2023
- 10 Kasım’da okuduğum Hutbe / 12.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 10.11.2023
- Anayasal düzen / 08.11.2023
- Cumhuriyetimizin 100. yılı / 01.11.2023
- Onsuz onunla olmak / 14.04.2023
- Eğitim ve adalet / 29.11.2023
- BOP mu, Atatürk’ün Ortadoğu projesi mi? / 21.11.2023
- Kaybolan değerlerimiz / 15.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 13.11.2023
- 10 Kasım’da okuduğum Hutbe / 12.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 10.11.2023
- Anayasal düzen / 08.11.2023
- Cumhuriyetimizin 100. yılı / 01.11.2023
- Onsuz onunla olmak / 14.04.2023