"Domuzdan post, gavurdan dost olmaz" atasözümüz, tarih ispatlıdır. Ama ne hazindir ki, gerek Osmanlı ve gerekse Cumhuriyet yıllarında ne halkımız, ne de idarecilerimiz bu gerçeği görmedi, görmek istemedi. Dün vatanımızı işgale gelenlerle dost olduklarını hem de kadim dost olduklarını açıkladılar. Yetmedi, 'müttefikiz' dediler. Stratejik ortak olduklarını bile iddia etti yöneticilerimiz. Oysa gerçek, Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi "bugüne kadar ABD ve AB, bizi (ülkemizi) eşek edip sürdü, at edip bindi." İsterseniz Sayın Baş'ın haklılığını tarihle belgeleyeyim?Osmanlı dönemiTürk-Amerikan ilişkileri, ABD'nin George Washington firkateyninin 9 Kasım 1800'de İstanbul'a gelmesiyle başlar. 7 Mayıs 1830 yılında Osmanlı Devleti, ABD ile Seyr-i Sefâin ticaret antlaşması imzalar.ABD, 1895 yılında hiçbir Amerikalının yaşamadığı Erzurum'a konsolosluk açmak ister. Amacı bölgede fazlaca nüfusu bulunan Ermenileri kışkırtmaktır. Osmanlı ilk başta kabul etmese de 1897 yılında konsolosluk açmasına izin verir. Milli Mücadele yıllarında ABD ABD, 1918 yılında Wilson Prensipleri adı altında Türk yurdunu manda altına almak için harekete geçmişti. Bir heyet gönderip Padişah Vahdettin ile görüşüp, 4 Ocak 1919'da İstanbul'da Wilson Prensipleri Cemiyeti kurdular.Cemiyetin kurucuları arasına aldıkları zamanın ünlü Türk aydınları "Şerrin Ehveni" (En az kötü) düşüncesi ile ABD mandasının kabul edilmesi gerektiğini savunuyorlar ve Milli Mücadeleyi başlatan Mustafa Kemal'e bu mealde baskı yapıyorlardı. 1919'da Padişahla görüşen Amerikan heyetinde birçok Ermeni asıllı da vardı ve bu heyet 1914-1918 arası bir milyon Ermeni'nin öldürüldüğü iddialarını o günden dile getirerek adeta bugünün alt yapısını hazırlıyordu. Padişah ile muhatap olan ABD'ye, Ankara Hükümeti, Ocak 1921'de "Türkiye'nin siyasal ve ekonomik bağımsızlığının tanınması ve kapitülâsyonların kaldırılması şartı ile tekrar iyi ilişkiler kurmak istediğini" belirtmiş fakat ABD yanıt vermemiştir. Lozan Konferansında ABDOsmanlı ile savaşmadığı için Lozan'a asli üye olarak katılamayan ABD, gözlemci sıfatıyla görüşmelere katılmıştı. Çünkü Konferans gündeminde, Amerika'nın "çıkarlarını" ilgilendiren Ermeni meselesi, Amerikan okulları, petrol ve diğer ekonomik siyasi ve sosyal konu başlıkları vardı. Gözlemci olarak katıldığı konferansta ABD, itilaf devletleri tarafında yer almıştı. Hatta o günden bu güne ABD güney sınırlarımızı tanımamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti ve ABDABD, Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkileri, 1927'de büyükelçi atamasıyla tekrar başlamıştır. İki ülke arasında 1 Ekim 1929 yılında Ticaret ve Seyrisefain Anlaşması imzalandı. Cumhuriyet'in ilanından sonra onurlu ve karşılıklı çıkarlara dayanan Türkiye-ABD ilişkileri 30'lu yılların sonlarına kadar bu şekilde devam etti.2. Dünya Savaşında Türkiye, ABD1. Dünya Savaşında, Türkiye savaşa taraf olmak istememiştir. Artı, İsmet Paşa Almanya ile saldırmazlık anlaşması imzalamıştı. Bu anlaşma sonrası ABD, Türkiye'ye yaptığı askeri yardımları kesmişti. Tabi bunun yanında baskıların ardı arkası kesilmemiş ve nihayetinde (savaşın sonlarında) ABD yanında savaşa girmiştik. 1946 tarihinde ABD ile yaptığımız 10 milyon dolarlık anlaşma ile ABD'nin elde kalmış, üretimi durmuş, fabrikaları kapanmış savaş malzemelerini aldık. Bunların birçoğunu kullanamadığımız gibi diğerlerinin yedek parçaları için daha büyük paralar ödedik.Soğuk savaş yıllarıCIA'nın kurucusu ABD başkanı Truman, Türkiye'yi ABD'nin ileri karakolu olarak görüyordu. Komünizme karşı Türkiye'yi kullanmak isteyen ABD ilk olarak 1946'da Truman doktrini altında imzalanan anlaşma ile 100 milyon dolar vermiş, 1948'deki Marshall yardımı ile Türkiye'yi kendisine bağlamıştı. Bu bağlılık bizimle alakası olmayan Kore Savaşına (1950) ABD'nin isteğiyle girmemize sebep olmuş, yüzlerce askerimiz ölmüş, binlercesi sakat kalmıştı. Kan bedeli olsa gerek ABD, 18 Şubat 1952'de NATO'ya girmemize izin vermişti. NATO'ya girdikten sonra ülkemizin her tarafı NATO şemsiyesi altında ABD üstleriyle donatılmış, milletimizden gizli birçok anlaşmalar yapılmıştı. Adeta ABD'nin hizmet eri olmuştuk. Bu siyaset mantığı bizi, komşumuz Rusya ile karşı karşıya getirmişti. (Devam edecek)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025