İlk ve ortaokul yıllarında Çanakkale'yi şiir ve ağzı açık dinlediğimiz kahramanlık hikâyelerinden tanımaya başladım. Hemen araya sıkıştırayım, yıllar sonra şehit kanlarıyla kutsallaştırılmış bu toprakları ziyarete gittiğimde rehberimiz, 57. Alayı anlatıyordu. Sonrasını hatırlamıyorum. Arkadaşlar otobüse taşımışlar beni.
Yıllar yılları kovalıyor. Her yıl Mart ayı olunca Çanakkale Şehitlerini rahmet, dua ve şefaat isteyerek anıyoruz.
Evet, o yıllarda şiir ve destanlarla tanıdığımız Çanakkale'yi, İHL yıllarında 'Asımın Nesli' şiiri ile anmaya, anlatmaya başladık. Tabi bu şiir ve mehter marşları bir ideolojinin argümanı yapılmak istenmişti. Yapıldı da!
O günden bugüne gerek Çanakkale olsun ve gerekse tarihimizdeki ne kadar Cumhuriyet dönemi hariç milli bir olay, duruş varsa hepsine Erbakan ile başlayan kuşak sahiplendi. Bu sahiplenmenin fanatikleştirilmesini ise 15 yıldır canlı canlı izliyoruz.
Bu yıl da izledik. Aman Ya Rabbi! Çanakkale için malum ağızlardan ne iltifatlar, ne taltifler dökülüyor. Ne şiirler okunuyor. Neredeyse 'Asımın Nesli' şiiri ile anlatılmak istenen biziz, diyecekler.
Tabi 'Asımın neslini' kim komuta ediyordu, diye sorsanız, cevap vermezler. Çünkü o ulu komutanın heybetinden korkuyorlar, kaçıyorlar. O heybeti zedelemek için yıllardan beri her türlü iftirayı attılar ama tarih o heybeti öyle kalın harflerle kaydetmişti ki, kaybedenler, o heybetin altında kalanlar iftiracılar oldu, Yunan, İngiliz sözcülüğü yapanlar oldu.
Gerçeklere gelelim! Asımın neslini kim komuta ediyordu? Padişahın atadığı Alman komutanlar mı? Resmi olarak evet.
Ama fiiliyatta komuta eden MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'tü. Bundan dolayıdır ki, o gün Atatürksüz bir Çanakkale'yi arzu edenler İngilizlerdi, Fransızlardı. Peki, bugün Çanakkale'de Atatürk'ü anmayanlar, anmak istemeyenler kim?
Bu sorunun cevabı Mehmet Akif'in şiirinde saklı;
"Asım'ın nesli diyordum ya... Nesilmiş gerçek
İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek"
Asımın nesli, kime çiğnetmedi namusunu? İngiliz'e, Fransız'a. Yani haçlı Batı'ya çiğnetmedi. Peki, bugün haçlı Batı ile el ele, kol kola olan, olmak isteyen, yardım dilenen kim, Atatürk mü?
Bakın aynı şiirde M. Akif adeta o günden bugüne zamanı görüyormuşçasına kürsü delikanlılığı yapanlara, laf ebeliği yapanlara nasıl sesleniyor:
"Oturup dil dökecek yerde gidip, döksene ter!
Bin çalış gayen için, bir kazan ömründe yeter."
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 18 Mart'ta gazetemizde çıkan yazısının başlığıyla Çanakkale'yi tek satırda anlattı; "Çanakkale'yi geçilmez kılan Mustafa Kemal'in ve askerlerinin iman gücüdür."
Aklımıza ve vicdanımıza tek soru soralım; Mehmet Akif'in 'Asımın Nesli' olarak tariflendirdiği o nesil kime karşı savaşıyordu? Cevap net ve tektir; Haçlıya karşı.
Bugün 'Asımın Nesli' şiirini okuyarak milleti galeyana getirme çabasında olanlar kime karşı savaşıyor? Kelime-i Şahadet getirenlere. Kiminle beraber? Haçlı ile beraber.
Başka söze hacet var mı? Bir de şöyle bir mısra var şiirde:
"Herifin sofrada şampanyası hâlâ, ayran,
Bari yirminci asırdan sıkıl artık hayvan!"
Yıllar yılları kovalıyor. Her yıl Mart ayı olunca Çanakkale Şehitlerini rahmet, dua ve şefaat isteyerek anıyoruz.
Evet, o yıllarda şiir ve destanlarla tanıdığımız Çanakkale'yi, İHL yıllarında 'Asımın Nesli' şiiri ile anmaya, anlatmaya başladık. Tabi bu şiir ve mehter marşları bir ideolojinin argümanı yapılmak istenmişti. Yapıldı da!
O günden bugüne gerek Çanakkale olsun ve gerekse tarihimizdeki ne kadar Cumhuriyet dönemi hariç milli bir olay, duruş varsa hepsine Erbakan ile başlayan kuşak sahiplendi. Bu sahiplenmenin fanatikleştirilmesini ise 15 yıldır canlı canlı izliyoruz.
Bu yıl da izledik. Aman Ya Rabbi! Çanakkale için malum ağızlardan ne iltifatlar, ne taltifler dökülüyor. Ne şiirler okunuyor. Neredeyse 'Asımın Nesli' şiiri ile anlatılmak istenen biziz, diyecekler.
Tabi 'Asımın neslini' kim komuta ediyordu, diye sorsanız, cevap vermezler. Çünkü o ulu komutanın heybetinden korkuyorlar, kaçıyorlar. O heybeti zedelemek için yıllardan beri her türlü iftirayı attılar ama tarih o heybeti öyle kalın harflerle kaydetmişti ki, kaybedenler, o heybetin altında kalanlar iftiracılar oldu, Yunan, İngiliz sözcülüğü yapanlar oldu.
Gerçeklere gelelim! Asımın neslini kim komuta ediyordu? Padişahın atadığı Alman komutanlar mı? Resmi olarak evet.
Ama fiiliyatta komuta eden MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'tü. Bundan dolayıdır ki, o gün Atatürksüz bir Çanakkale'yi arzu edenler İngilizlerdi, Fransızlardı. Peki, bugün Çanakkale'de Atatürk'ü anmayanlar, anmak istemeyenler kim?
Bu sorunun cevabı Mehmet Akif'in şiirinde saklı;
"Asım'ın nesli diyordum ya... Nesilmiş gerçek
İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek"
Asımın nesli, kime çiğnetmedi namusunu? İngiliz'e, Fransız'a. Yani haçlı Batı'ya çiğnetmedi. Peki, bugün haçlı Batı ile el ele, kol kola olan, olmak isteyen, yardım dilenen kim, Atatürk mü?
Bakın aynı şiirde M. Akif adeta o günden bugüne zamanı görüyormuşçasına kürsü delikanlılığı yapanlara, laf ebeliği yapanlara nasıl sesleniyor:
"Oturup dil dökecek yerde gidip, döksene ter!
Bin çalış gayen için, bir kazan ömründe yeter."
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 18 Mart'ta gazetemizde çıkan yazısının başlığıyla Çanakkale'yi tek satırda anlattı; "Çanakkale'yi geçilmez kılan Mustafa Kemal'in ve askerlerinin iman gücüdür."
Aklımıza ve vicdanımıza tek soru soralım; Mehmet Akif'in 'Asımın Nesli' olarak tariflendirdiği o nesil kime karşı savaşıyordu? Cevap net ve tektir; Haçlıya karşı.
Bugün 'Asımın Nesli' şiirini okuyarak milleti galeyana getirme çabasında olanlar kime karşı savaşıyor? Kelime-i Şahadet getirenlere. Kiminle beraber? Haçlı ile beraber.
Başka söze hacet var mı? Bir de şöyle bir mısra var şiirde:
"Herifin sofrada şampanyası hâlâ, ayran,
Bari yirminci asırdan sıkıl artık hayvan!"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025