2017 yılının ülkemize ve dünyamıza çözüm, barış ve huzur getirmesi temennisiyle yazımıza başlayalım.
Ama şu gerçeğin de altını çizelim ki, çözümü doğru adreste ararsak, çözüme meyledersek ve fırsat verirsek, kendimizi düzeltmeye, doğru istikamette düzeltmeye karar verirsek, hayra yönelirsek bu temenni gerçekleşir.
Malum, yeni yılda verilecek olan asgari ücret miktarı belirlendi. Asgari geçim indirimi (agi) ile beraber net asgari ücret 1404 TL olarak belirlendi. Asgari ücrette 104 liralık bir artış oldu. Tabi, bu ücretin 53 TL'si otomatik katılımlı bireysel emeklilik kesintisine gidecek.
Dolayısıyla asgari ücretliye gerçekte yapılacak zam 51 TL olacak.
Hatta dolar kuru, ya da altın gibi başka yatırım unsurları baz alınarak bir hesap yaptığımızda asgari ücretlinin eksiye bile düştüğünü ifade edebiliriz.
1 Temmuz 2016 itibarıyla dolar kuru 2,89 TL idi. 1300 TL'yi dolara çevirdiğimizde 450 dolar yapıyor. 30 Aralık itibarıyla dolar kuru 3,52 TL idi. 1404 TL'yi dolara çevirdiğimizde 399 dolar yapıyor. 104 TL zam olmasına rağmen, asgari ücret Temmuzdan bu yana 51 dolar, yani 179,5 lira azalmış oldu. Asgari ücrete negatif zam!
Türkiye ortalamasına göre bir asgari ücretlinin 3 kişiye bakmakla yükümlü olduğunu dikkate aldığımızda bu 1404 lira kime ve neye yetecek merak konusu?
Türk-İş'in yaptığı çalışmaya göre 2016'nın Aralık ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1432 TL, yoksulluk sınırı ise 4665 TL olarak belirlendi.
Yani tam mesai çalışan bir asgari ücretli, bütün bu emeğinin karşı olarak elde ettiği ücretle sadece mutfak masrafını bile karşılayamıyor; asgari bir sağlıklı yaşamı ifade eden yoksulluk sırının ise çok çok altında bir maaşa talim etmek zorunda kalıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı geçtiğimiz Ramazan ayında fıtır sadakası miktarını en düşük 15 TL olarak belirlemişti.
Diyanet'in internet sitesinde bu miktarın hesaplanması konusunda şu ifadeler yer almaktadır: "Miktar belirlenirken hadis-i şerifler, ülkenin mevcut sosyal-ekonomik hayat şartları ve bir kişinin günlük asgari gıda ihtiyacı göz önüne alınmıştır."
Şimdi sizinle basit bir hesap yapalım. 1 kişinin asgari gıda ihtiyacı 15 lira ise, 4 kişinin toplam 60 TL yapar. Bunu 1 aya genişlettiğimizde 4 kişilik bir ailenin gıda ihtiyacı 1800 TL olur.
1404 liralık bir asgari ücretle çalışan işçinin sadece karnını bile doyuramadığı gerçeği Diyanet'in belirlediği fıtır sadakası ile de açıkça görülmektedir.
Bu gerçekleri ifade ettikten sonra, şu iki soruyu sormak zorundayız:
1) Mevcut şartlarda asgari ücret daha fazla belirlenebilir miydi?
2) Gerçekte olması gereken makul asgari ücret ne olmalıdır?
Mevcut şartlarda asgari ücret daha fazla belirlenemeyeceği gibi, bu yapılan 104 liralık zam bile fazladır. Çünkü bu zam ve buna bağlı vergiler işverenin cebinden çıkmaktadır.
Zaten sürekli artan finans, hammadde, enerji, nakliye, vergi maliyetleriyle boğuşan ve tüketim darlığı sebebiyle de ürün fiyatlarına yeterince zam yapamayan, maliyetle pazar arasında sıkışıp kalan işveren bir de bu istihdam yükü ile mücadele etmek zorundadır.
Birçok işveren bununla mücadele edemediği için, ya kayıtdışına yönelmektedir ya da kepenk indirmektedir.
Olması gereken asgari ücret ise elbette ki, çalışanların rahatlıkla ailelerini geçindirebilecekleri, asgari sağlıklı yaşam standardı olan yoksulluk sınırıdır. Bu da Türk-İş'in rakamlarına göre 4665 TL'dir. Hatta biraz da tasarruf imkanı sunacak 5000 TL'dir.
Makul olan, adil olan, olması gereken asgari ücret budur. Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Asgari ücret 5000 TL olmalıdır" derken gerekçesi bu bilimsel gerçektir.
Her zaman ifade ediyoruz, mevcut ekonomik koşullarda bir asgari ücretliye 5000 TL maaş verebilmek mümkün değildir, bunun için şartların değiştirilmesi zaruridir.
Peki, ne yapılması lazım?
Mevcut koşullar ABD'nin Türkiye'ye dayattığı kapitalizmin şartlarıdır, Türkiye olarak bu cendereden bir an önce kurtulmalı, özümüze uygun, bilimsel gerçeklerle örtüşen, bizi tam bağımsız kılacak, gelir adaletini sağlayacak, devletin ve milletin elini güçlendirecek "vatansever" bir modele doğru geçmek zorundayız.
Bunun adı da Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan, dünyada BRICS kapsamında 4 milyar insanın karnını doyurduğu, sırtını giydirdiği Milli Ekonomi Modeli'dir.
Model, asgari ücretin 5000 TL olması gerektiğini ifade ederken, bunu işverenin sırtına yıkmamaktadır. 1000 TL'si işverene ait olacak, kalan 4000 TL'sini ise devlet sübvanse edecek. Üstelik asgari ücret sebebiyle işveren ya da işçiden bir kuruş istihdam vergisi de alınmayacak.
Modelde bunun kaynakları da açıklanmaktadır:
1) Milletin emek ve üretimi karşılığı basılan senyoraj geliri: 2 trilyon lira.
2) 3 katrilyon dolar madenimizin karşılığı her yıl basılacak olan 2 trilyon dolar: 7 trilyon TL.
3) Yeni enerji kaynaklarından elde edilecek gelir: 260 milyar TL
4) Vergi gelirleri: 500 milyar TL.
Bu gelir kaynaklarını devreye soktuğumuzda asgari ücretliye bırakın 5000 TL'yi, 10.000 TL bile vermek mümkündür.
Yeter ki, millet olarak önyargı cehaletinden bir an önce kurtulalım, 2017 yılında aklımızı başımıza alarak içimizden çıkan ve dünyayı aydınlatan çözüme fırsat verelim.
Ama şu gerçeğin de altını çizelim ki, çözümü doğru adreste ararsak, çözüme meyledersek ve fırsat verirsek, kendimizi düzeltmeye, doğru istikamette düzeltmeye karar verirsek, hayra yönelirsek bu temenni gerçekleşir.
Malum, yeni yılda verilecek olan asgari ücret miktarı belirlendi. Asgari geçim indirimi (agi) ile beraber net asgari ücret 1404 TL olarak belirlendi. Asgari ücrette 104 liralık bir artış oldu. Tabi, bu ücretin 53 TL'si otomatik katılımlı bireysel emeklilik kesintisine gidecek.
Dolayısıyla asgari ücretliye gerçekte yapılacak zam 51 TL olacak.
Hatta dolar kuru, ya da altın gibi başka yatırım unsurları baz alınarak bir hesap yaptığımızda asgari ücretlinin eksiye bile düştüğünü ifade edebiliriz.
1 Temmuz 2016 itibarıyla dolar kuru 2,89 TL idi. 1300 TL'yi dolara çevirdiğimizde 450 dolar yapıyor. 30 Aralık itibarıyla dolar kuru 3,52 TL idi. 1404 TL'yi dolara çevirdiğimizde 399 dolar yapıyor. 104 TL zam olmasına rağmen, asgari ücret Temmuzdan bu yana 51 dolar, yani 179,5 lira azalmış oldu. Asgari ücrete negatif zam!
Türkiye ortalamasına göre bir asgari ücretlinin 3 kişiye bakmakla yükümlü olduğunu dikkate aldığımızda bu 1404 lira kime ve neye yetecek merak konusu?
Türk-İş'in yaptığı çalışmaya göre 2016'nın Aralık ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1432 TL, yoksulluk sınırı ise 4665 TL olarak belirlendi.
Yani tam mesai çalışan bir asgari ücretli, bütün bu emeğinin karşı olarak elde ettiği ücretle sadece mutfak masrafını bile karşılayamıyor; asgari bir sağlıklı yaşamı ifade eden yoksulluk sırının ise çok çok altında bir maaşa talim etmek zorunda kalıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı geçtiğimiz Ramazan ayında fıtır sadakası miktarını en düşük 15 TL olarak belirlemişti.
Diyanet'in internet sitesinde bu miktarın hesaplanması konusunda şu ifadeler yer almaktadır: "Miktar belirlenirken hadis-i şerifler, ülkenin mevcut sosyal-ekonomik hayat şartları ve bir kişinin günlük asgari gıda ihtiyacı göz önüne alınmıştır."
Şimdi sizinle basit bir hesap yapalım. 1 kişinin asgari gıda ihtiyacı 15 lira ise, 4 kişinin toplam 60 TL yapar. Bunu 1 aya genişlettiğimizde 4 kişilik bir ailenin gıda ihtiyacı 1800 TL olur.
1404 liralık bir asgari ücretle çalışan işçinin sadece karnını bile doyuramadığı gerçeği Diyanet'in belirlediği fıtır sadakası ile de açıkça görülmektedir.
Bu gerçekleri ifade ettikten sonra, şu iki soruyu sormak zorundayız:
1) Mevcut şartlarda asgari ücret daha fazla belirlenebilir miydi?
2) Gerçekte olması gereken makul asgari ücret ne olmalıdır?
Mevcut şartlarda asgari ücret daha fazla belirlenemeyeceği gibi, bu yapılan 104 liralık zam bile fazladır. Çünkü bu zam ve buna bağlı vergiler işverenin cebinden çıkmaktadır.
Zaten sürekli artan finans, hammadde, enerji, nakliye, vergi maliyetleriyle boğuşan ve tüketim darlığı sebebiyle de ürün fiyatlarına yeterince zam yapamayan, maliyetle pazar arasında sıkışıp kalan işveren bir de bu istihdam yükü ile mücadele etmek zorundadır.
Birçok işveren bununla mücadele edemediği için, ya kayıtdışına yönelmektedir ya da kepenk indirmektedir.
Olması gereken asgari ücret ise elbette ki, çalışanların rahatlıkla ailelerini geçindirebilecekleri, asgari sağlıklı yaşam standardı olan yoksulluk sınırıdır. Bu da Türk-İş'in rakamlarına göre 4665 TL'dir. Hatta biraz da tasarruf imkanı sunacak 5000 TL'dir.
Makul olan, adil olan, olması gereken asgari ücret budur. Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Asgari ücret 5000 TL olmalıdır" derken gerekçesi bu bilimsel gerçektir.
Her zaman ifade ediyoruz, mevcut ekonomik koşullarda bir asgari ücretliye 5000 TL maaş verebilmek mümkün değildir, bunun için şartların değiştirilmesi zaruridir.
Peki, ne yapılması lazım?
Mevcut koşullar ABD'nin Türkiye'ye dayattığı kapitalizmin şartlarıdır, Türkiye olarak bu cendereden bir an önce kurtulmalı, özümüze uygun, bilimsel gerçeklerle örtüşen, bizi tam bağımsız kılacak, gelir adaletini sağlayacak, devletin ve milletin elini güçlendirecek "vatansever" bir modele doğru geçmek zorundayız.
Bunun adı da Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan, dünyada BRICS kapsamında 4 milyar insanın karnını doyurduğu, sırtını giydirdiği Milli Ekonomi Modeli'dir.
Model, asgari ücretin 5000 TL olması gerektiğini ifade ederken, bunu işverenin sırtına yıkmamaktadır. 1000 TL'si işverene ait olacak, kalan 4000 TL'sini ise devlet sübvanse edecek. Üstelik asgari ücret sebebiyle işveren ya da işçiden bir kuruş istihdam vergisi de alınmayacak.
Modelde bunun kaynakları da açıklanmaktadır:
1) Milletin emek ve üretimi karşılığı basılan senyoraj geliri: 2 trilyon lira.
2) 3 katrilyon dolar madenimizin karşılığı her yıl basılacak olan 2 trilyon dolar: 7 trilyon TL.
3) Yeni enerji kaynaklarından elde edilecek gelir: 260 milyar TL
4) Vergi gelirleri: 500 milyar TL.
Bu gelir kaynaklarını devreye soktuğumuzda asgari ücretliye bırakın 5000 TL'yi, 10.000 TL bile vermek mümkündür.
Yeter ki, millet olarak önyargı cehaletinden bir an önce kurtulalım, 2017 yılında aklımızı başımıza alarak içimizden çıkan ve dünyayı aydınlatan çözüme fırsat verelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025