Bir süreden beri başkentte can sıkan bir iddia dolaşıyor. O da, PKK ile mücadelede Türkiye'ye, gerek Kuzey Irak'taki Kürt gruplarından, gerekse ABD'den, "Kerkük ile ilgili politikandan vazgeç, karşılığında PKK'yı halledelim" yönünde üstü kapalı kirli bir şantajın yapıldığı. Ağızdan ağza dolaşan ve Ankara-Washington-Kuzey Irak ekseninde yaşanan bu iddia gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Kapalı kapılar ardında Ankara'ya hissettirilen şantaj şu temel üzerine oturuyor: "Kerkük, nüfus yoğunluğu açısından Kürtlere aittir. Referandum da bunu gösterecektir. Siz bu şehir üzerindeki sert politikalarınızdan vazgeçin. Bırakın referandum yapılsın. Ondan sonra ortaya çıkacak barışçıl bir ortamda, hem Kürt gruplar, hem de Barzani ve Talabani'yi PKK ile mücadelede yanına çekmede eli rahatlayacak olan Washington size daha iyi yardım edebilsin."Yani, al-ver dengesinde Kerkük'e karşı PKK kozu. Sonrasında da, ver elini Kürdistan planları. Bütün bu örtülü şantajın kayıtlara geçmemesine özellikle dikkat ediliyor. Ancak, Ankara'da diplomatik ve askeri çevreler bunu net olarak hissediyor. Buna rağmen, Türkiye'nin politikası net. Kerkük'te referandumu erteletmek, hem de PKK ile ilgili baskı konusunda taviz vermemek. PKK ile mücadele konusuna gelince çok hassas gelişmeler var. Her ne kadar, "Tamam ben adım atıyorum" dese bile Washington'un, PKK'ya karşı ne yapacağı merakla bekleniyor. ABD'nin, "Kuzey Irak'ta operasyonla binlerce PKK teröristini etkisiz hale getirmesi, hepsini hapislere tıkması veya alıp kelepçeleyip Türkiye'ye vermesi" olası görünmüyor. NE YAPACAKLAR? - Bu yüzden, bazı Türk güvenlik kaynaklarına göre, karlar erimeden ABD'nin kafasında PKK'lıları kendine has yöntemlerle "rehabilite" etmek var. O da, Guam Adası ya da başka bir coğrafya üzerinden sivil hayata kazandırıp bu işe bir son vermek. Bir bölümünü de, "artık kötü çocuk olmayın" diye Türkiye'ye gönderebilmek. Bunu yaparken de, PKK'lılara Irak'ın ortasından oluşturacağı bir korku basıncı ile "sizi yukarı Türkiye'nin kucağına sürerim" diye bir yol izlemek. - Onun haricinde, Türkiye'nin kapsamlı bir hava harekâtının önünün açılması ve bazı lider isimlerin paket servisini Ankara'ya yapmak da bu caydırıcılık taktiğinin içinde yer alıyor. - Bütün bunlar yaşanırken, Türkiye'nin kısa süreli bir sınır ötesi kara operasyonuna önümüzdeki dönemde göz yummak da yine PKK'nın korkutulmasında kullanılacak enstrümanlardan biri. Bu arada, TSK da mengene taktiği ile iç güvenlik harekatlarında kıskacı daraltacak.ABD'nin şimdi tüm sıkıntısı bahar gelmeden bu işi bir şekilde sonlandırmak. PKK saldırıları başlarsa oluşacak gerginliğin boyutları herkesi korkutuyor. Yine de ne olursa, olsun, ABD'nin kafasında Barzani ve Talabani'yi kullanıp, hatta zaman zaman kendi istihbarat elemanları aracılığı ile PKK ile bir şekilde irtibata geçip bunları uygulamak var.Son olarak, Kürt gruplarının, "ABD bizi bırakma" diye yalvarışı da Washington'un avantajlarından biri. Tabii ki, "karlar erimeden" ve ABD Kongresi'nden geçmesi beklenen sözde Ermeni soykırımı tasarısı ile ilgili işler karışmadan önce. Bakmayın siz Barzani'nin Türkiye'nin askeri operasyonuna silahla karşılık vereceği yönündeki tehditlerine. Büyük abisi Amerika ne derse o da onu yapacaktır...Bu çerçevede, Türkiye'nin ABD ile bu konudaki en keskin virajı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün dün başlayan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 11 Şubat'ta start alacak iki Washington gezisi. Biz de orada olacağız. Şimdiden söyleyelim, medyada, "Gül ve Büyükanıt, Türkiye'nin PKK ile rahatsızlığını iletti" yönündeki haberlere itibar etmeyin. Çünkü, iş artık mesaj verme safhasından düğmeye basma dönemine geldi. Bunu iki taraf da çok iyi biliyor. Önümüzdeki üç aya dikkat.
Metehan Demir