Anadolu adeta yangın yeri. Fasit bir cendereye dönüşmüş ülkemizin en sıkıştırılmış, en kötü bölümünde ise Anadolu'nun esnafı, henüz yatırımı öğrenememiş sanayicisi ve işadamı var. Anadolu üretimi unutmuş. Fabrikalar rölantide. Konu komşuya bir şey yapıyormuş görünmek için sabah açılan, akşam kapatılan işyerleri var. En büyüğünden en küçüğüne...
Gaziantep
Gaziantep'te Şubat krizinden bu yana işsiz kalan insan sayısı tam 50 bin. İki büyük fabrika ise kapağı çoktan Bulgaristan'a atmış. Yani o 1.5 milyar dolar için kapı kapı gezdiğimiz kıt sermaye dışarı kaçıyor.
Bir dostumuz bizzat yaşadığı bir olayı anlattı. Hikaye sosyal patlama uyarılarının da ne kadar doğru olduğuna işaret ediyor. Gaziantepliler bilirler: Evlerde meşhur Antep lahmacunu hazırlanır, sonra bu "iç" fırına gönderilerek pişirtilir. İşte dostumuz evinde hazırlanarak, fırında pişirilen lahmacun tepsisini evin çocuğu getirirken yoldan bir insan alıyor ve kaçıyor. Çocuk lahmacunu alanı izliyor ve babasına haber veriyor. Babası polisle birlikte girdiği evde ne görsün!
Ortada 1 tepsi lahmacun; 5 çocuk, anne ve baba karanlık evde lahmacunları katıksız adeta yemeyip yutuyorlar. Dostum bir yanlışlık oldu diyerek gerçek niyetini saklarken size bir yardımımız olsun; un, şeker gönderelim dediğinde adam ağlayarak cevap verir:
Beyim, beyim bize yardım edecekseniz iş verin. 2 aydır işten çıkarıldım. Hanımın ilk bileziğini satıp borçlarımı ödedim. Sonuncusu ise çocukların boğazına harcadım. Şimdi çaresisiz.
Malatya
Organize sanayi bölgesindeyiz. Marangozluk yapan bir atölyeye uğruyoruz. Namazdan henüz çıkan iş yerinin sahibi Cemal Bey hoşbeş ediyor. Sonra yemek geliyor. Yemeğe bakmayın... Ekmek fırınından çıkartılmış biber ve domatesle birlikte bol ekmek. 3-4 işçi dükkan komşuları ve biz domates ekmeğe koyulurken Cemal Bey anlatıyor:
Aslında diyor şu yandaki 3 dükkanda benimdi. Krizden önce burada 400 metre karelik bir alanda çok kere gece vardiyeli çalışırdık. Baktım olmuyor. Dükkanı dörde böldüm üçünü kiraya verdim, birini ben kullanıyorum. Ancak bu dükkana da ne kadar dayanırım; bu domatesi, biberi ne kadar ortaya koyabilirim onu da bilmiyorum.
Kahramanmaraş
Bir benzin istasyonuna uğruyoruz. İstasyon sahibi bizi ayakta karşılıyor. Hoşbeşten sonra Ali Bey başlıyor konuşmaya: Sıkıntının biri bin para... Yaptığı yatırımı anlatıyor. Trafiğe çıkan araçtaki azlıktan bahsediyor, vergilerden muzdarıp, artık 2 kişiye düşürdüğü işçi sayısını bu haliyle dahi kaldıramayacağını söylüyor ve ekliyor.
Kapatacağım ama ne yapabilirim ki. Hanımda evde kavga ederek oturalım mı?.
Kilis'te vira bismillah geziyor, geçiyoruz. Esnafı, sanayici dinliyoruz. Anadolu feryad-ü figan: Yanıyoruz... Yok mu ateşi söndürecek?
BAŞ: Güven Kalesi
Prof. Dr. Haydar Baş bey Anadolu'dan estirdiği rüzgarla işte bu ateşe formüller üretiyor. Kendinden emin: 24 saatte Türkiye'nin sorunlarını çözerim.
Bu cümlenin Türkiye için taşıdığı önem ortada.
Ankara sorunlar kıskacında adeta kendini boğarken, yeni bir yöntem, uslüp ve içerik aklına bile gelmiyor. IMF'den başka kurtuluş yok. Ankara'nın dediği ve bildiği tek şey bu.
Doğrusu insan inanmakta da zorluk çekiyor. Düşünebiliyor musunuz IMF politikaları Türkiye'yi 250 milyar dolarlık borç yatağına sürüklemiş ve Türkiye iflasın eşiğinde. İktidar bu fotoğrafla tekmili birden yüzde 20'nin altına düşmüş durumda.
Peki bu durumda size siyaset ne yapmalı? En tabii yol IMF politikalarına ve Türkiye'yi bu noktaya getiren sürece hayır demek gerekir değil mi?
Ama hayır. İktidar için her şeyi yapacak ve varoluş gayesi bu olan partiler ne hikmetse Aristo mantığıyla dahi bulunacak alternatif bir yönteme yönelmiyorlar.
Üstelik bu iktidar dahil olduğu gibi muhalefette, umut diye pompalananlar da dahil.
İnsanın aklına doğrusu şu soru geliyor. Ya bu insanlar IMF dışında bir yol ve yöntemi bilmiyorlar yada dışarıya çok fazla bağlılar.
Sizce hangisi acaba?
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin işte yangını 24 saatte çözerim tezi siyasetin Anadolu'ya kulağını tıkadığı, kalbini kapattığı bir vasatta daha da anlamlı, daha da kritik hale geliyor. Baş bunu üstelik aile sohbetlerinde söylüyor. Yarım milyonluk mitinglerde söylüyor. 5000 kişilik işadamları toplantısında da.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Anadolu tüm ümidini yitirmiş adeta bu insanlara güven aşılıyor. Yeniden, yeniden umutsuzluğa aşı yapıyor.
ABD olmadan siyaset yapılamaz, IMF yoksa ekonomi düzelmez diyenlere hodri meydan diyor.
Bunun ne kadar önemli olduğunu Anadolu biliyor ve uyanıyor?
Gerisinin de zaten ne anlamı nede önemi var. Onlar kayıkçı kavgasına devam etsinler.
Gaziantep
Gaziantep'te Şubat krizinden bu yana işsiz kalan insan sayısı tam 50 bin. İki büyük fabrika ise kapağı çoktan Bulgaristan'a atmış. Yani o 1.5 milyar dolar için kapı kapı gezdiğimiz kıt sermaye dışarı kaçıyor.
Bir dostumuz bizzat yaşadığı bir olayı anlattı. Hikaye sosyal patlama uyarılarının da ne kadar doğru olduğuna işaret ediyor. Gaziantepliler bilirler: Evlerde meşhur Antep lahmacunu hazırlanır, sonra bu "iç" fırına gönderilerek pişirtilir. İşte dostumuz evinde hazırlanarak, fırında pişirilen lahmacun tepsisini evin çocuğu getirirken yoldan bir insan alıyor ve kaçıyor. Çocuk lahmacunu alanı izliyor ve babasına haber veriyor. Babası polisle birlikte girdiği evde ne görsün!
Ortada 1 tepsi lahmacun; 5 çocuk, anne ve baba karanlık evde lahmacunları katıksız adeta yemeyip yutuyorlar. Dostum bir yanlışlık oldu diyerek gerçek niyetini saklarken size bir yardımımız olsun; un, şeker gönderelim dediğinde adam ağlayarak cevap verir:
Beyim, beyim bize yardım edecekseniz iş verin. 2 aydır işten çıkarıldım. Hanımın ilk bileziğini satıp borçlarımı ödedim. Sonuncusu ise çocukların boğazına harcadım. Şimdi çaresisiz.
Malatya
Organize sanayi bölgesindeyiz. Marangozluk yapan bir atölyeye uğruyoruz. Namazdan henüz çıkan iş yerinin sahibi Cemal Bey hoşbeş ediyor. Sonra yemek geliyor. Yemeğe bakmayın... Ekmek fırınından çıkartılmış biber ve domatesle birlikte bol ekmek. 3-4 işçi dükkan komşuları ve biz domates ekmeğe koyulurken Cemal Bey anlatıyor:
Aslında diyor şu yandaki 3 dükkanda benimdi. Krizden önce burada 400 metre karelik bir alanda çok kere gece vardiyeli çalışırdık. Baktım olmuyor. Dükkanı dörde böldüm üçünü kiraya verdim, birini ben kullanıyorum. Ancak bu dükkana da ne kadar dayanırım; bu domatesi, biberi ne kadar ortaya koyabilirim onu da bilmiyorum.
Kahramanmaraş
Bir benzin istasyonuna uğruyoruz. İstasyon sahibi bizi ayakta karşılıyor. Hoşbeşten sonra Ali Bey başlıyor konuşmaya: Sıkıntının biri bin para... Yaptığı yatırımı anlatıyor. Trafiğe çıkan araçtaki azlıktan bahsediyor, vergilerden muzdarıp, artık 2 kişiye düşürdüğü işçi sayısını bu haliyle dahi kaldıramayacağını söylüyor ve ekliyor.
Kapatacağım ama ne yapabilirim ki. Hanımda evde kavga ederek oturalım mı?.
Kilis'te vira bismillah geziyor, geçiyoruz. Esnafı, sanayici dinliyoruz. Anadolu feryad-ü figan: Yanıyoruz... Yok mu ateşi söndürecek?
BAŞ: Güven Kalesi
Prof. Dr. Haydar Baş bey Anadolu'dan estirdiği rüzgarla işte bu ateşe formüller üretiyor. Kendinden emin: 24 saatte Türkiye'nin sorunlarını çözerim.
Bu cümlenin Türkiye için taşıdığı önem ortada.
Ankara sorunlar kıskacında adeta kendini boğarken, yeni bir yöntem, uslüp ve içerik aklına bile gelmiyor. IMF'den başka kurtuluş yok. Ankara'nın dediği ve bildiği tek şey bu.
Doğrusu insan inanmakta da zorluk çekiyor. Düşünebiliyor musunuz IMF politikaları Türkiye'yi 250 milyar dolarlık borç yatağına sürüklemiş ve Türkiye iflasın eşiğinde. İktidar bu fotoğrafla tekmili birden yüzde 20'nin altına düşmüş durumda.
Peki bu durumda size siyaset ne yapmalı? En tabii yol IMF politikalarına ve Türkiye'yi bu noktaya getiren sürece hayır demek gerekir değil mi?
Ama hayır. İktidar için her şeyi yapacak ve varoluş gayesi bu olan partiler ne hikmetse Aristo mantığıyla dahi bulunacak alternatif bir yönteme yönelmiyorlar.
Üstelik bu iktidar dahil olduğu gibi muhalefette, umut diye pompalananlar da dahil.
İnsanın aklına doğrusu şu soru geliyor. Ya bu insanlar IMF dışında bir yol ve yöntemi bilmiyorlar yada dışarıya çok fazla bağlılar.
Sizce hangisi acaba?
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin işte yangını 24 saatte çözerim tezi siyasetin Anadolu'ya kulağını tıkadığı, kalbini kapattığı bir vasatta daha da anlamlı, daha da kritik hale geliyor. Baş bunu üstelik aile sohbetlerinde söylüyor. Yarım milyonluk mitinglerde söylüyor. 5000 kişilik işadamları toplantısında da.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Anadolu tüm ümidini yitirmiş adeta bu insanlara güven aşılıyor. Yeniden, yeniden umutsuzluğa aşı yapıyor.
ABD olmadan siyaset yapılamaz, IMF yoksa ekonomi düzelmez diyenlere hodri meydan diyor.
Bunun ne kadar önemli olduğunu Anadolu biliyor ve uyanıyor?
Gerisinin de zaten ne anlamı nede önemi var. Onlar kayıkçı kavgasına devam etsinler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021