ABD, tarihinde ilk kez, İngiltere ise yeniden Ortadoğu bölgesine çöreklenmek üzere. Özellikle İngiltere'nin yıllardan beri sömürdüğü Ortadoğu'ya yeniden konuşlanacak olması, çevre ülkelerinin yeni komplolara, yeni ihanetlere, yeni emperyal çıkarlara yelken açacağı sonucunu veriyor.
İşgal ikilisi ABD ve İngiltere, uzun süredir kolkola uluslararası arenada yürüyorlar. Kendisini, süpergüç olarak telakki edilen ABD'nin kanatları altında muhafaza eden İngiltere'nin, Avrupa kıtasında uyguladığı politikalar, mensubu olduğu Avrupa Birliği ve birlik dışı ülkeler tarafından yoğun eleştiri alıyor.
Özellikle son yıllarda İngiltere'nin dış politikalarına AB'nin kurucu 6 üyesinden en güçlüsü olan Almanya ve Fransa'nın tepkileri sert.
Almanya ve Fransa her ne kadar birlik olsalar da İngiltere'ye şüpheyle yaklaşıyorlar. İngiltere'nin üye olduğu 73 yılından önceki Avrupa'daki pozisyonuna baktığınızda İngilizler'in adalarında yalnız kaldığını görürsünüz.
Ama; devlet politikalarını "denge politikası'' adı altında denizaşırı geliştiren İngilizler asla statik olmadılar, sürekli bir sömürü, sürekli işgalle ellerini güçlendirmeye çalıştılar ve bunda da başarılı oldular.
Bu çalışmaların son semeresi ise
Irak oldu.
ABD'nin koluna girerek Irak krizi sırasında AB'yi ortadan çatırdatan İngiltere'ye, İhtiyar Kıta Avrupası
( Fransalmanya ) büyük hakaret yağdırdı. İngilizleri "ABD'nin Avrupa'daki fahişe kızı'' olarak tanımlayan Fransızlar, Irak pastasından İngilizler'in de pay almasından büyük kaygı duyuyorlar.
Avrupa Birliği Konvansiyonu'nca Birlik Anayasası'nın şekillendirilmek üzere olduğu bir süreçte, İngilizler'in birlik dışı bölgelerde etkinliğe kalkışması birliği endişeye sevkediyor. Fransalmanya, İngiltere'nin ABD ile sarmaşdolaş olmasına hazmedemiyor. Irak'a düzenlenen işgal operasyonu sırasında İngilizler'e karşı duyulan tepkiler de bunun birer yansımasıydı.
İşgal koalisyonunun zaman zaman içerisinde olduğunu ima eden, zaman zaman dışarıda olduğu mesajını veren Türkiye'nin pozisyonu ise oldukça tuhaf.
Savaş öncesi bulunduğu zemini tam olarak tanımlayamayan Türkiye, İngilizler, Amerikalılar, hatta en azından İspanyollar'ın bölgedeki etkinliği kadar Irak başta olmak üzere Ortadoğu ekseninde alan kazanmak zorunda.
Dolara endekslediği dış politik önceliğini ABD'ye kaydıran Türkiye, bu etkinliği sırf hafriyat hizmetleriyle geçiştirmemeli. Bu kompozisyon Türkiye'nin onuruna yakışmayacaktır.
Amerika, güneyde komşumuz olurken bizim de komşularımızla adilane ilişkilerde bulunmamız kadar doğal bir davranış olamaz. Ama bu ilişkilerin eşit hak ve mübadeleye dayandığı ölçüde.
Amerika'nın Irak'a çöreklendiği bu süreçte Türkiye içerisinde bulunduğu konjonktürün anlamı kadar,tarihi sorumluluğunun da bilinciyle hareket etmeli.
İngiltere ve Amerika'nın Türkiye'nin güney komşusu olması demek; Türkiye'nin zorlu olduğu kadar sorunlu geçecek bir dönemle karşı karşıya kalacağının göstergesi demektir. Türkiye içerisine düştüğü/düşürüldüğü bu durumu iyi tanımlamalı. Asıl sorunlar Türkiye için yeni başlıyor çünkü....
İşgal ikilisi ABD ve İngiltere, uzun süredir kolkola uluslararası arenada yürüyorlar. Kendisini, süpergüç olarak telakki edilen ABD'nin kanatları altında muhafaza eden İngiltere'nin, Avrupa kıtasında uyguladığı politikalar, mensubu olduğu Avrupa Birliği ve birlik dışı ülkeler tarafından yoğun eleştiri alıyor.
Özellikle son yıllarda İngiltere'nin dış politikalarına AB'nin kurucu 6 üyesinden en güçlüsü olan Almanya ve Fransa'nın tepkileri sert.
Almanya ve Fransa her ne kadar birlik olsalar da İngiltere'ye şüpheyle yaklaşıyorlar. İngiltere'nin üye olduğu 73 yılından önceki Avrupa'daki pozisyonuna baktığınızda İngilizler'in adalarında yalnız kaldığını görürsünüz.
Ama; devlet politikalarını "denge politikası'' adı altında denizaşırı geliştiren İngilizler asla statik olmadılar, sürekli bir sömürü, sürekli işgalle ellerini güçlendirmeye çalıştılar ve bunda da başarılı oldular.
Bu çalışmaların son semeresi ise
Irak oldu.
ABD'nin koluna girerek Irak krizi sırasında AB'yi ortadan çatırdatan İngiltere'ye, İhtiyar Kıta Avrupası
( Fransalmanya ) büyük hakaret yağdırdı. İngilizleri "ABD'nin Avrupa'daki fahişe kızı'' olarak tanımlayan Fransızlar, Irak pastasından İngilizler'in de pay almasından büyük kaygı duyuyorlar.
Avrupa Birliği Konvansiyonu'nca Birlik Anayasası'nın şekillendirilmek üzere olduğu bir süreçte, İngilizler'in birlik dışı bölgelerde etkinliğe kalkışması birliği endişeye sevkediyor. Fransalmanya, İngiltere'nin ABD ile sarmaşdolaş olmasına hazmedemiyor. Irak'a düzenlenen işgal operasyonu sırasında İngilizler'e karşı duyulan tepkiler de bunun birer yansımasıydı.
İşgal koalisyonunun zaman zaman içerisinde olduğunu ima eden, zaman zaman dışarıda olduğu mesajını veren Türkiye'nin pozisyonu ise oldukça tuhaf.
Savaş öncesi bulunduğu zemini tam olarak tanımlayamayan Türkiye, İngilizler, Amerikalılar, hatta en azından İspanyollar'ın bölgedeki etkinliği kadar Irak başta olmak üzere Ortadoğu ekseninde alan kazanmak zorunda.
Dolara endekslediği dış politik önceliğini ABD'ye kaydıran Türkiye, bu etkinliği sırf hafriyat hizmetleriyle geçiştirmemeli. Bu kompozisyon Türkiye'nin onuruna yakışmayacaktır.
Amerika, güneyde komşumuz olurken bizim de komşularımızla adilane ilişkilerde bulunmamız kadar doğal bir davranış olamaz. Ama bu ilişkilerin eşit hak ve mübadeleye dayandığı ölçüde.
Amerika'nın Irak'a çöreklendiği bu süreçte Türkiye içerisinde bulunduğu konjonktürün anlamı kadar,tarihi sorumluluğunun da bilinciyle hareket etmeli.
İngiltere ve Amerika'nın Türkiye'nin güney komşusu olması demek; Türkiye'nin zorlu olduğu kadar sorunlu geçecek bir dönemle karşı karşıya kalacağının göstergesi demektir. Türkiye içerisine düştüğü/düşürüldüğü bu durumu iyi tanımlamalı. Asıl sorunlar Türkiye için yeni başlıyor çünkü....
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005




















































































