O diyarda, Ramazan'ı iple çeken, o Kur'an ayına gün gün yaklaşmanın sevinciyle takvim yapraklarını koparan, şu kadar kaldı, bu kadar kaldı diye, sevincini ev halkıyla paylaşan hacı amcalar vardı, anneler, ablalar ve dedeler vardı.
Maraş ve Hatay'da, Antep ve Adıyaman'da, Diyarbakır ve Kilis'te, Malatya ve Urfa'da, Osmaniye ve Adana'da, yaklaşmakta olan Ramazan ayında, mahalle camisinde teravih için saf tutacağı anları hayal eden amcalar vardı, ev ev, apartman apartman dolaşıp mukabele takip edeceklerinin hayallerini kuran hacı teyzeler, ablalar ve teyzeler vardı.
Erzurum'dan biliyorum, hacı amcalar vardır, Sabah ezanı ile birlikte mahalle camiine koşar, namazdan önce orada okunan cüzü dinler, öğle namazına biraz daha uzak bir camiye gider bir cüz de orada dinler, ikindi namazını bir başka camide kılar, bu sefer namaz öncesinde bir cüz, sonrasında bir cüz olmak üzere iki cüz dinlemiş olur. Bu koşu bir ay boyunca devam eder ve bayrama eriştiğinde 4-5 hatim dinlemiş olur.
Depremi yaşayan illerde de mutlaka böyle abiler, amcalar vardı ama, ne yazık ki, Ramazan'a erişemediler ve gitmeyi hayal ettikleri camilerden de minarelerden de eser kalmadı.
Gözleri duvardaki takvimlerde idi ve Ramazan'a gün sayıyorlardı ki, takvimler 6 Şubat'ta takıldı kaldı.
Beklenen şehr-i siyam, şehr-i Kur'an geldi ama o felaket bölgesinde nice on binler ne yazık ki göremediler.
Deprem her yerde ve her zaman olabilir ve olmaktadır ama, bizde olduğu kadar hiçbir yerde böylesi yıkımlara, böylesi kitlesel ölümlere sebep olmuyor.
Ülkeyi yirmi seneden beri tek başına yöneten iktidar sahipleri ısrarla sorumluluk almaktan kaçınıyorlar, depremin konuşulmasından son derece rahatsız oluyorlar ve ellerinden gelse, insanların ölülerine ağlamalarını yasaklayacaklar.
Saklanamaz bir gerçek var ki, depremin üzerinden bir buçuk ay geçtiği halde hala yakınlarını arayanlar var, ölüsünü de dirisini de bulamayanlar var ve sağ kalanlar da hala çok ciddi barınma sorunları yaşamaya devam ediyorlar.
İşte böyle bir iklimde, böylesi acılarla dopdolu, böylesi kayıplarla dopdolu olduğumuz bir zaman diliminde, on bir ayın sultanı Ramazan'a bir kez daha merhaba diyoruz.
Dertlerimize derman, yaralarımıza merhem olması dilek ve temennisiyle…
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025