Alnı secdede, kalbi bâtılda
Kul secde eder; zannına göre Allah'a yakınlık kazanır. Hâlbuki bu işteki günahı bulunduğu ülkeye dağılsa cümlesi helak olur. Çünkü o Allah Teâlâ'ya dıştan secde eder ama kalbi boş arzulara, gördüğü şeylere dalar ve bâtıl onu sarar, perişan eder
15.10.2016 00:00:00
İmam Gazali Hazretleri buyurdu k:
Namazda bazı âyetler okuyacaksın, onların birkaçını aşağıya alıyoruz:
"Ben yönümü O'na çevirdim."
"Temiz ve Müslümanım, müşriklerden değilim."
"Namazım, dinî âdetlerim, ölüm ve dirimim Allah içindir."
Bunları dıştan okurken, iç âleminin de uyanmasını sağla. Yalancı olmamak için titiz ol.
Dikkatli ol. Bu sözlerin yalana çıkması yakışmaz. Sonra, helakına sebep olur.
Secde ve rükû hallerinde, Allah Teâlâ'nın büyüklüğünü, ululuğunu düşünmen en uygunudur.
Kendi zayıflığını düşün. Allah Teâlâ merhameti icabı seni münacaatına lâyık kıldı. Bunun için edebin en azından kalp huzuru olmalı; kalbin onun önünde durmalı.
Peygamberimizin (s.a.v.) huzura dair şu hadis-i şerifleri önemlidir: "Namaz kılan; sağa-sola bakmadığı takdirde, İlâhî tecelli ona baht açar. İçini, dışını sağa-sola bakmaktan sakla."
Bir diğer hadis-i şerifte, "Kul namaz kılar ama onun kıldığı namazın ne yarısı, ne üçte biri, ne dörtte biri, ne beşte biri, ne altıda biri, ne de onda biri kabul olunur. İnsana, kıldığı namazdan ayık olarak yaptığı kalır" buyuruldu.
Bir kısım zatlar der ki: "Kul secde eder. Zannına göre Allah'a yakınlık kazanır. Halbuki bu işteki günahı bulunduğu ülkeye dağılsa cümlesi helak olur."
Sebebi sorulunca şöyle dediler: "O, Allah Teâlâ'ya dıştan secde eder. Halbuki kalbi, boş arzulara, gördüğü şeylere daldı ve bâtıl onu sardı, perişan etti."
İmamlık bahsinde de birkaç kelam edelim.
Topluluğun sevmediği kimsenin, imamlık etmesi yakışmaz.
İnsan, müezzinlikle imamlığın ikisini birden seçmemelidir.
İmamlık daha faziletlidir. Peygamberimiz, bu yüzden, daima imamlık yapmıştır.
İmamın namaz vakitlerine dikkat etmesi ve vaktin ilkinde namaz kıldırması iyi olur.
Namaz vakitlerinin evvelinde Allah'ın rızası, sonunda ise affı vardır. Tabii rıza, aftan daha büyüktür.
Aşağıda anlatılan yerlerde hafif durak vermek iyi olur. Peygamberimizden (s.a.v.) böyle rivayet edilmiştir.
Birinci defa, tekbir sonunda okunan dua bitince bir durak verilir. Bu birinci derece tercih taşır.
İkinci defa, Fatiha'yı okuyup, diğer sûreye başlamadan önce bir durak verilir ki, bu birinci durağa nispetle ikincilik taşır.
Üçüncü olarak, sûreyi bitirip rükûa varmadan hafif bir durak verilir. Bu durak, diğerlerine nispetle daha hafif olur.
İmama uyanların, ondan önce rükûa varmaları doğru olmaz. İmam rükûda istikrar bulmadıktan sonra, cemaat rükûa gitmez. Diğer yerlerde de aynı usûle riayet gerekir.
Derler ki: "İnsanlar, namazdan üç kısım olarak çıkar. Bir kısmı, yirmi beş namaz ecri alarak çıkar. Bunlar hem tekbiri, hem de rükû ve diğe erkânı imamın peşinden yapar. Diğer kısmı, tek namaz ecri alarak çıkar. Bunlar da hareketlerini imamla beraber yapar. Geri kalan üçüncü kısım ise, namaz ecri almadan çıkar. Bunlar da, hareketlerini imamdan Önce yaparlar."
"Dışarıdan biri geldikte, imam rükû halinde ise, gelenin kavuşmasını bekler mi, beklemez mi" diye, ihtilâf vardır. Doğrusu bu ki, ihlâsla ve beklemesini pek hissettirmeden yaparsa, zararı olmaz.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Namazda bazı âyetler okuyacaksın, onların birkaçını aşağıya alıyoruz:
"Ben yönümü O'na çevirdim."
"Temiz ve Müslümanım, müşriklerden değilim."
"Namazım, dinî âdetlerim, ölüm ve dirimim Allah içindir."
Bunları dıştan okurken, iç âleminin de uyanmasını sağla. Yalancı olmamak için titiz ol.
Dikkatli ol. Bu sözlerin yalana çıkması yakışmaz. Sonra, helakına sebep olur.
Secde ve rükû hallerinde, Allah Teâlâ'nın büyüklüğünü, ululuğunu düşünmen en uygunudur.
Kendi zayıflığını düşün. Allah Teâlâ merhameti icabı seni münacaatına lâyık kıldı. Bunun için edebin en azından kalp huzuru olmalı; kalbin onun önünde durmalı.
Peygamberimizin (s.a.v.) huzura dair şu hadis-i şerifleri önemlidir: "Namaz kılan; sağa-sola bakmadığı takdirde, İlâhî tecelli ona baht açar. İçini, dışını sağa-sola bakmaktan sakla."
Bir diğer hadis-i şerifte, "Kul namaz kılar ama onun kıldığı namazın ne yarısı, ne üçte biri, ne dörtte biri, ne beşte biri, ne altıda biri, ne de onda biri kabul olunur. İnsana, kıldığı namazdan ayık olarak yaptığı kalır" buyuruldu.
Bir kısım zatlar der ki: "Kul secde eder. Zannına göre Allah'a yakınlık kazanır. Halbuki bu işteki günahı bulunduğu ülkeye dağılsa cümlesi helak olur."
Sebebi sorulunca şöyle dediler: "O, Allah Teâlâ'ya dıştan secde eder. Halbuki kalbi, boş arzulara, gördüğü şeylere daldı ve bâtıl onu sardı, perişan etti."
İmamlık bahsinde de birkaç kelam edelim.
Topluluğun sevmediği kimsenin, imamlık etmesi yakışmaz.
İnsan, müezzinlikle imamlığın ikisini birden seçmemelidir.
İmamlık daha faziletlidir. Peygamberimiz, bu yüzden, daima imamlık yapmıştır.
İmamın namaz vakitlerine dikkat etmesi ve vaktin ilkinde namaz kıldırması iyi olur.
Namaz vakitlerinin evvelinde Allah'ın rızası, sonunda ise affı vardır. Tabii rıza, aftan daha büyüktür.
Aşağıda anlatılan yerlerde hafif durak vermek iyi olur. Peygamberimizden (s.a.v.) böyle rivayet edilmiştir.
Birinci defa, tekbir sonunda okunan dua bitince bir durak verilir. Bu birinci derece tercih taşır.
İkinci defa, Fatiha'yı okuyup, diğer sûreye başlamadan önce bir durak verilir ki, bu birinci durağa nispetle ikincilik taşır.
Üçüncü olarak, sûreyi bitirip rükûa varmadan hafif bir durak verilir. Bu durak, diğerlerine nispetle daha hafif olur.
İmama uyanların, ondan önce rükûa varmaları doğru olmaz. İmam rükûda istikrar bulmadıktan sonra, cemaat rükûa gitmez. Diğer yerlerde de aynı usûle riayet gerekir.
Derler ki: "İnsanlar, namazdan üç kısım olarak çıkar. Bir kısmı, yirmi beş namaz ecri alarak çıkar. Bunlar hem tekbiri, hem de rükû ve diğe erkânı imamın peşinden yapar. Diğer kısmı, tek namaz ecri alarak çıkar. Bunlar da hareketlerini imamla beraber yapar. Geri kalan üçüncü kısım ise, namaz ecri almadan çıkar. Bunlar da, hareketlerini imamdan Önce yaparlar."
"Dışarıdan biri geldikte, imam rükû halinde ise, gelenin kavuşmasını bekler mi, beklemez mi" diye, ihtilâf vardır. Doğrusu bu ki, ihlâsla ve beklemesini pek hissettirmeden yaparsa, zararı olmaz.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.