Allah'a iman eden her mümin kulun, O'ndan mutlaka birtakım talepleri vardır. Bu ay da duaların kabul olacağı ay olduğuna göre, mümin kullar olarak Allah'tan neyi talep etmeliyiz?
Fertler farklı oldukları gibi, muhakkak ki istekler de farklıdır. Kimi ev ister kimi araba, kimi eş ister kimi aş, kimi evlat ister kimi şifa. Daha doğrusu kimi bu dünyaya ait olan makam ve maddiyat gibi geçici şeylerin peşinden koşarken, kimisi de Allah'ı tanıma, kemalatı yakalama ve maneviyat elde etmek için o tür şeylerin peşinde koşup durur. Her iki durumda da insan bir saplantı içindedir. Kiminin saplanıp kaldığı alan dünyaya ait dünyalık alandır; kimisininki de manevi ve uhrevi alandır. Bir farkla ki biri geçici diğeri ise sonsuzluk alanıdır.
Üçüncü bir kesim de vardır ki, onların talepleri, âşıkların talebidir. Diğer bir ifadeyle; bu kesim insanlar, aşklarını öylesine bir dereceye ulaştırmışlardır ki maşuk ve mahbublarının razı olacağı şeyden başka bir şeye razı olmazlar. Kur'an bu talebe "rızaullah" (Allah'ın razı olduğu şeyler) tabirini kullanır. Bu sınıf kullar, bir şeyi Allah istediği için isterler. Bu ayda (Ramazan'da), Allah'ın mümin kullarından isteği iki şey olacak ki, O'nun Habibi, Resul-i Kibriya Efendimiz (s.a.s) hutbesinde bu iki şeye dikkatimizi çekerek şöyle buyuruyor: "Allah'tan isteyiniz ki sizi bu ayın orucunu tutmaya ve kendi kitabını (Kur'an'ı) okumaya muvaffak eylesin."
Muvaffaklık (tevfik) nedir?
Rakıb İsfahani, "Müfredat" adlı sözlüğünde şöyle der: "Hayrı elde etmek için sebepleri (araçları) ona doğru yönlendirmeye tevfik denir."
Tevfik ve muvaffakiyet (başarı) tüm işlerimizde arzu edilen bir durumdur. Yine tüm işlerimizde bunu (tevfiki) hep Allah'tan temenni ederiz. Bu, bir hayal değildir, ayetlerde, hadislerde, dualarda ve ziyaretlerde hep ondan bahsederiz.
Diğer peygamberler ve ümmetleri de hep bunu Rablerinden talep edip durmuşlardır. Örneğin Şuayb Peygamberin kavmine şöyle dediğini görüyoruz: "(Ey kavmim) Ben, sadece gücüm yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Başarım (tevfikim) da Allah'tandır." (Hûd/88).
Aynı tabiri İmam Ali (a.s)'ın Muaviye'ye yazdığı mektupta da görüyoruz. (Nehcu'l-Belaga, 28).
Koca ile karısı arasındaki barış konusunda da tevfik/başarı tabiri kullanılmıştır. Örenğin Nisa 35'de, "Barış için bir kişi erkek tarafından bir kişi de kadın tarafından devreye girerler de ve aracılık yaparken onları barıştırma niyetinde olurlarsa, onlara Allah tevfik/başarı verir" diye buyurulur.
Ehl-i Beyt İmamlarının altıncısı İmam Ca'fer Sâdık (a.s) şöyle buyuruyor: "Birisi bir şeye niyetlenmekle onu elde edemez veya güçlü olduğu taktirde istediği şeyi ele geçirmede başarılı olamaz, başarılı olan da ona ulaşamaz, ancak niyet, güç, başarı ve ulaşmak bir araya geldiği takdirde mutluluk tamamına ermiş olur." (Bihar, c.3 s.49; Kazi'l-Fevaid'den naklen).
Cabir b. Abdullah Ensari, Ehl-i Beyt İmamlarının beşincisi olan İmam Muhammed Bâkır (a.s)'dan, "La havle vela kuvvet illa billahilaliyyil azim/Yüce Allah'tan başka hiç kimsenin gücü ve kuvveti yoktur" kelimesinin manasını sorduğunda İmam (a.s.) şöyle cevap verdi: "O sözün manası şudur; biz Allah'a karşı bir günahı terk etmek istersek, O'nun yardımı olmadan terk edemeyiz ve yine biz Allah'ın emirlerine itaat etmek istersek, O'nun yardımı olmaksızın yine O'na itaat edemeyiz!" (Sefinetu'l-Bihar, c.2, s.675).
Yine Ehl-i Beyt İmamlarının sekizincisi olan İmam Muhammed Cevad (a.s) şöyle buyuruyor: "Mümin bir kulun üç şeye ihtiyacı vardır: Allah tarafından tevfik'e (başarıya), kendisinden bir vaize ve ona nasihatte bulunanın nasihatini kabule." (Munteha'l-Amal, c.2, s.229).
Bu konuyla ilgili bir hayli rivayetler naklolunmuştur. Şayet büyük dinî şahsiyetlerin hayatlarını inceler ya da hayatta olanlarla direkt irtibat kurma şansına sahip olursak, bu durumu onlarda da görebiliriz. O büyük şahsiyetler, bütün ilerleyiş ve başarılarını Allah'tan bilmişler, kendilerini bir hiç mesabesinde görmüşler, kendilerinden övgüyle bahsedildiğinde de hep şunu söylemişler: "Bizim her şeyimiz ve yaptığımız her iş Allah'tandır. Allah istediği için bunlar olmuştur."
Gerçek de öyledir. Şayet yüce Allah istemezse kim bir şey yapma gücüne sahip olabilir ki? Varlık âleminin tüm zerreleri (atom parçacıkları) O'ndandır. O istemediği takdirde varlık âleminde bir zerre (atom çekirdeği) dahi var olamaz! Yerinden hareket edemez ve bir yere varamaz!
İşte bu ayda istememiz gereken şeylerden birisi de, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) işaret buyurdukları "tevfik/başarı"dır. Rabbim tüm insan ve Müslüman olabilenleri başarılı kılsın.
Fertler farklı oldukları gibi, muhakkak ki istekler de farklıdır. Kimi ev ister kimi araba, kimi eş ister kimi aş, kimi evlat ister kimi şifa. Daha doğrusu kimi bu dünyaya ait olan makam ve maddiyat gibi geçici şeylerin peşinden koşarken, kimisi de Allah'ı tanıma, kemalatı yakalama ve maneviyat elde etmek için o tür şeylerin peşinde koşup durur. Her iki durumda da insan bir saplantı içindedir. Kiminin saplanıp kaldığı alan dünyaya ait dünyalık alandır; kimisininki de manevi ve uhrevi alandır. Bir farkla ki biri geçici diğeri ise sonsuzluk alanıdır.
Üçüncü bir kesim de vardır ki, onların talepleri, âşıkların talebidir. Diğer bir ifadeyle; bu kesim insanlar, aşklarını öylesine bir dereceye ulaştırmışlardır ki maşuk ve mahbublarının razı olacağı şeyden başka bir şeye razı olmazlar. Kur'an bu talebe "rızaullah" (Allah'ın razı olduğu şeyler) tabirini kullanır. Bu sınıf kullar, bir şeyi Allah istediği için isterler. Bu ayda (Ramazan'da), Allah'ın mümin kullarından isteği iki şey olacak ki, O'nun Habibi, Resul-i Kibriya Efendimiz (s.a.s) hutbesinde bu iki şeye dikkatimizi çekerek şöyle buyuruyor: "Allah'tan isteyiniz ki sizi bu ayın orucunu tutmaya ve kendi kitabını (Kur'an'ı) okumaya muvaffak eylesin."
Muvaffaklık (tevfik) nedir?
Rakıb İsfahani, "Müfredat" adlı sözlüğünde şöyle der: "Hayrı elde etmek için sebepleri (araçları) ona doğru yönlendirmeye tevfik denir."
Tevfik ve muvaffakiyet (başarı) tüm işlerimizde arzu edilen bir durumdur. Yine tüm işlerimizde bunu (tevfiki) hep Allah'tan temenni ederiz. Bu, bir hayal değildir, ayetlerde, hadislerde, dualarda ve ziyaretlerde hep ondan bahsederiz.
Diğer peygamberler ve ümmetleri de hep bunu Rablerinden talep edip durmuşlardır. Örneğin Şuayb Peygamberin kavmine şöyle dediğini görüyoruz: "(Ey kavmim) Ben, sadece gücüm yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Başarım (tevfikim) da Allah'tandır." (Hûd/88).
Aynı tabiri İmam Ali (a.s)'ın Muaviye'ye yazdığı mektupta da görüyoruz. (Nehcu'l-Belaga, 28).
Koca ile karısı arasındaki barış konusunda da tevfik/başarı tabiri kullanılmıştır. Örenğin Nisa 35'de, "Barış için bir kişi erkek tarafından bir kişi de kadın tarafından devreye girerler de ve aracılık yaparken onları barıştırma niyetinde olurlarsa, onlara Allah tevfik/başarı verir" diye buyurulur.
Ehl-i Beyt İmamlarının altıncısı İmam Ca'fer Sâdık (a.s) şöyle buyuruyor: "Birisi bir şeye niyetlenmekle onu elde edemez veya güçlü olduğu taktirde istediği şeyi ele geçirmede başarılı olamaz, başarılı olan da ona ulaşamaz, ancak niyet, güç, başarı ve ulaşmak bir araya geldiği takdirde mutluluk tamamına ermiş olur." (Bihar, c.3 s.49; Kazi'l-Fevaid'den naklen).
Cabir b. Abdullah Ensari, Ehl-i Beyt İmamlarının beşincisi olan İmam Muhammed Bâkır (a.s)'dan, "La havle vela kuvvet illa billahilaliyyil azim/Yüce Allah'tan başka hiç kimsenin gücü ve kuvveti yoktur" kelimesinin manasını sorduğunda İmam (a.s.) şöyle cevap verdi: "O sözün manası şudur; biz Allah'a karşı bir günahı terk etmek istersek, O'nun yardımı olmadan terk edemeyiz ve yine biz Allah'ın emirlerine itaat etmek istersek, O'nun yardımı olmaksızın yine O'na itaat edemeyiz!" (Sefinetu'l-Bihar, c.2, s.675).
Yine Ehl-i Beyt İmamlarının sekizincisi olan İmam Muhammed Cevad (a.s) şöyle buyuruyor: "Mümin bir kulun üç şeye ihtiyacı vardır: Allah tarafından tevfik'e (başarıya), kendisinden bir vaize ve ona nasihatte bulunanın nasihatini kabule." (Munteha'l-Amal, c.2, s.229).
Bu konuyla ilgili bir hayli rivayetler naklolunmuştur. Şayet büyük dinî şahsiyetlerin hayatlarını inceler ya da hayatta olanlarla direkt irtibat kurma şansına sahip olursak, bu durumu onlarda da görebiliriz. O büyük şahsiyetler, bütün ilerleyiş ve başarılarını Allah'tan bilmişler, kendilerini bir hiç mesabesinde görmüşler, kendilerinden övgüyle bahsedildiğinde de hep şunu söylemişler: "Bizim her şeyimiz ve yaptığımız her iş Allah'tandır. Allah istediği için bunlar olmuştur."
Gerçek de öyledir. Şayet yüce Allah istemezse kim bir şey yapma gücüne sahip olabilir ki? Varlık âleminin tüm zerreleri (atom parçacıkları) O'ndandır. O istemediği takdirde varlık âleminde bir zerre (atom çekirdeği) dahi var olamaz! Yerinden hareket edemez ve bir yere varamaz!
İşte bu ayda istememiz gereken şeylerden birisi de, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) işaret buyurdukları "tevfik/başarı"dır. Rabbim tüm insan ve Müslüman olabilenleri başarılı kılsın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Kanaatlı / diğer yazıları
- Neden yazıyoruz / 16.01.2018
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017