Allah’ın rahmetinden bahsedilince kendine gelirdi
Hz. Dâvud'un yanında ölümden Kıyamet Günü'nden söz edildiği zaman, vücudunun organları birbirinden ayrılacak derecede ağlar ve ancak Allah'ın rahmetinden bahsedilince kendine gelirdi
08.03.2024 11:33:00 / Güncelleme: 08.03.2024 11:35:40
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Gazali Hazretleri şöyle anlatıyor:
Hz. İsa'nın yanında ölümden bahsedilirken derisi kanardı.
Hz. Dâvud'un yanında ölümden Kıyamet Günü'nden söz edildiği zaman, vücudunun organları birbirinden ayrılacak derecede ağlar ve ancak Allah'ın rahmetinden bahsedilince kendine gelirdi.
Hasan'ül-Basrî (rahimehullah) buyurur: "Gördüğüm bütün aklı başında kimseler ölümden korkuyor ve ölünün arkasından hüzün duyuyor."
Rebi ibn-i Hasem (rahimehullah) evinde bir kuyu kazmış, her gün birkaç kere içine girer yatarmış, böylelikle ölüm düşüncesini hafızasında canlı tutarmış ve soranlara dermiş ki: "Ölüm duygusu bir an bile kalbimden çıksa hemen kalbim bozulur."
Mutarrif ibn-i Abdülâziz (rahimehullah) buyurur: "Şu ölüm, varlık sahiplerini varlıklarına kanmaktan alıkoydu, o halde ölümsüz bir varlık ve saadet arayınız."
Ebû Süleyman Darani (rahimehullah) der ki: "Ümmü Harun'a, 'Ölmek ister misin?' diye sordum. 'Hayır' dedi. 'Niçin?' diye sordum. Bana, 'Bir insanın emrini kırmış olsam onunla karşılaşmak istemezdim. (Allah (c.c.) ile) nasıl karşılaşmayı isteyebilirim ki, O'nun emrini kırdım' diye cevap verdi."
Ebu Musa el-Temimî anlatıyor:
Meşhur şair Farezdek'in eşi vefat etmişti. Basra şehrinin bütün ileri gelenleri cenazeye gelmişti, aralarında Hasan'ül-Basrî de vardı. Farezdek'e dedi ki: "Yâ Ebû Firas, bugün için ne hazırladın?"
Farezdek, "Altmış yıldan beri tekrarladığım şehadet cümlesini" diye cevap verdi.
Farezdek eşi toprağa verildikten sonra kabrin başına dikilerek bir mersiye söyledi, şu beyitler o mersiyeden alınmıştır:
"Korkarım ki, beni affetmezsen kabrin ötesinde ondan
Daha dar ve daha yakıcı bir yerden yakamı kurtaramam.
Kıyamet Günü bana sert bir güdücü ve Farezdek'i süren bir sürücü geldiği vakit hiç şüphesiz boynu bukali cehenneme yürüyen kimseler Adem oğullarından hayrete uğrarlar."
Kabirde yatanlar hakkında Arap şairleri şöyle demişlerdir:
"Mezarlığın başında dur ve söyle seslen:
Hanginiz karanlığa gömülmüştür.
Hanginize kabri içinde iyi davranılmıştır da
Muhafızları onu emin bir uykuya dalmasına müsaade etmişlerdir."
Mâlik ibn-i Dinar buyurur ki:
Bir gün bir mezarlığın yanından geçerken şu şiiri söyledim:
"Mezarlığa vardım, onlara seslendim:
Hani nerde ulular ve küçümseyenler?
Nerede, büyüklüğüne delil getirenler?
Övündüğü zaman sözleri doğru bulunanlar nerede?"
O sırada mezarlıktan bir ses geldi. Sesi duyuyor fakat sesleneni göremiyordum, şöyle diyordu:
"Yok oldu hepsi, yok haber verecek kimse,
Öldüler hepsi, haber de öldü.
Toprağın kızları gece gündüz demeden,
O vücutların güzelliklerini mahvediyor.
Ey göçüp gidenleri soran kişi.
Gördüklerinden ibret almıyor musun?"
(Mukaşefetü'l-Kulüb'den…)
Hz. İsa'nın yanında ölümden bahsedilirken derisi kanardı.
Hz. Dâvud'un yanında ölümden Kıyamet Günü'nden söz edildiği zaman, vücudunun organları birbirinden ayrılacak derecede ağlar ve ancak Allah'ın rahmetinden bahsedilince kendine gelirdi.
Hasan'ül-Basrî (rahimehullah) buyurur: "Gördüğüm bütün aklı başında kimseler ölümden korkuyor ve ölünün arkasından hüzün duyuyor."
Rebi ibn-i Hasem (rahimehullah) evinde bir kuyu kazmış, her gün birkaç kere içine girer yatarmış, böylelikle ölüm düşüncesini hafızasında canlı tutarmış ve soranlara dermiş ki: "Ölüm duygusu bir an bile kalbimden çıksa hemen kalbim bozulur."
Mutarrif ibn-i Abdülâziz (rahimehullah) buyurur: "Şu ölüm, varlık sahiplerini varlıklarına kanmaktan alıkoydu, o halde ölümsüz bir varlık ve saadet arayınız."
Ebû Süleyman Darani (rahimehullah) der ki: "Ümmü Harun'a, 'Ölmek ister misin?' diye sordum. 'Hayır' dedi. 'Niçin?' diye sordum. Bana, 'Bir insanın emrini kırmış olsam onunla karşılaşmak istemezdim. (Allah (c.c.) ile) nasıl karşılaşmayı isteyebilirim ki, O'nun emrini kırdım' diye cevap verdi."
Ebu Musa el-Temimî anlatıyor:
Meşhur şair Farezdek'in eşi vefat etmişti. Basra şehrinin bütün ileri gelenleri cenazeye gelmişti, aralarında Hasan'ül-Basrî de vardı. Farezdek'e dedi ki: "Yâ Ebû Firas, bugün için ne hazırladın?"
Farezdek, "Altmış yıldan beri tekrarladığım şehadet cümlesini" diye cevap verdi.
Farezdek eşi toprağa verildikten sonra kabrin başına dikilerek bir mersiye söyledi, şu beyitler o mersiyeden alınmıştır:
"Korkarım ki, beni affetmezsen kabrin ötesinde ondan
Daha dar ve daha yakıcı bir yerden yakamı kurtaramam.
Kıyamet Günü bana sert bir güdücü ve Farezdek'i süren bir sürücü geldiği vakit hiç şüphesiz boynu bukali cehenneme yürüyen kimseler Adem oğullarından hayrete uğrarlar."
Kabirde yatanlar hakkında Arap şairleri şöyle demişlerdir:
"Mezarlığın başında dur ve söyle seslen:
Hanginiz karanlığa gömülmüştür.
Hanginize kabri içinde iyi davranılmıştır da
Muhafızları onu emin bir uykuya dalmasına müsaade etmişlerdir."
Mâlik ibn-i Dinar buyurur ki:
Bir gün bir mezarlığın yanından geçerken şu şiiri söyledim:
"Mezarlığa vardım, onlara seslendim:
Hani nerde ulular ve küçümseyenler?
Nerede, büyüklüğüne delil getirenler?
Övündüğü zaman sözleri doğru bulunanlar nerede?"
O sırada mezarlıktan bir ses geldi. Sesi duyuyor fakat sesleneni göremiyordum, şöyle diyordu:
"Yok oldu hepsi, yok haber verecek kimse,
Öldüler hepsi, haber de öldü.
Toprağın kızları gece gündüz demeden,
O vücutların güzelliklerini mahvediyor.
Ey göçüp gidenleri soran kişi.
Gördüklerinden ibret almıyor musun?"
(Mukaşefetü'l-Kulüb'den…)