Cenab-ı Hak, ayet-i kerimede buyuruyor:
"Rahmetim ise her şeyi (bütün mahlûkatı) kuşatmıştır (kaplamıştır)." (A'râf, 156).
Bir çocuğun dünyaya gelişi, masumiyeti, bir annenin şefkati, tutkunluğunda Allah'ın rahmetinin tecellisi vardır...
Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin:
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Zümer, 53).
Allah'ın rahmeti ve affı büyüktür. Kul bu yönü ile hiçbir zaman, hiçbir durumda ümidini yitirmez.
Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz (s.a.a), âlemlere rahmet olarak gönderildi.
"(Ey Peygamber!) Biz seni, ancak âlemlere (bütün insanlara) bir rahmet vesilesi olman için gönderdik." (Enbiyâ, 107).
Allah Resulü, kudsi hadis-i şeriflerinde buyurur:
"Kim bir hayır işlerse, ona onun on misli vardır veya daha da artırırım. Kim bir kötülük işlerse, ona da onun misli vardır. Ya da tamamen affederim. Kim Bana bir karış yaklaşırsa, Ben ona bir arşın yaklaşırım; kim Bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim Bana yürüyerek gelirse, Ben ona koşarak varırım. Kim Bana hiçbir şeyi ortak koşmamak şartıyla dünya dolusu günahla gelirse, Ben kendisini o kadar mağfiretle karşılarım."
Allah'ın kullarına rahmeti:
"(Bir keresinde) Resûlullah'a (s.a.a) çocuğuna duyduğu özlemden dolayı rastladığı her çocuğu kucaklayan, göğsüne bastırıp emziren bir kadının da aralarında bulunduğu bir esir grubunu getirdiler.
Resûlullah (s.a.a) çevresindekilere, "Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?" diye sordu.
"Aslâ, atmaz" dediler.
Bunun üzerine Hz. Peygamber, "İşte Allah Teâlâ kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha merhametlidir" buyurdu. (Buhârî, Müslim).
Allah Resulü buyurdular:
"Hiç kimseyi ameli cennete girdiremez!"
Ashab, "Seni de mi girdiremez ey Allah'ın Elçisi?" diye sordular.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.a), "Beni bile... Ancak, Allah'ın kendi katından bir ihsanı ve rahmetiyle beni bürümesi müstesnâ. Elinizden geldiği kadarıyla doğru ve istikamet üzere amel etmeye çalışın. Sizden biriniz ölümü temenni etmesin. Zira kişi iyi biri ise, yaşadıkça iyiliğinin artması; günahkâr biri ise, tevbe edip günahlarından arınması umulur." (Buhârî, Müslim).
Allah'ın rahmeti, acıması, koruması, sevgisini bilmek, rahmete layık olmaya çalışmak bize düşendir.
Günah işleyen, günahlara bulaşan kişilere karşı, nasihatlerimizde, davetimizde, hatırlatmalarımızda, dikkatle, yumuşaklıkla, Allah ve Resûlü'nün ölçüsü ile çağırmalıyız. Müslümana düşen budur. Allah ve Resûlü'nün ahlakı böyledir.
Ehl-i Beyt ve Ehl-i Beyt'e gönül veren erler, erenler, veliler; büyük özveriler, alçak gönüllülükler, tatlı diller ile İslam'a davet ettiler. Nicelerini müslüman ettiler. Anadolu Hacı Bektaşlar sayesinde İslam yurdu oldu.
Allah'ın rahmetini bilen, Allah Resûlü ve Ehl-i Beyt'inin, güzide ashabının, ariflerin, mürşid-i kâmillerin ahlakını örnek alanlar hayat verirler. Acırlar, tutarlar. Ebedi bir âlemi kaybetmenin, zararlı çıkmanın büyük bir kayıp olduğunu bilirler. Bu sebeple Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın tesbiti ile; "Kendi hesabına Hak adına" insanı kazanmaya çalışırlar.
Rahmeti bilen, rahmete eren olalım.
FEYYAZ İNANÇ