Ali neredeyse, hak oradadır
Resûlullah (s.a.a.) Gadir-i Hum’da, Hz. Ali hakkında buyurdu ki: “Ben, kimin mevlâsıysam bu Ali, onun mevlâsıdır. Allah’ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu horlayanı horla, nereye yönelirse hakkı onunla beraber kıl”
22.12.2024 11:25:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Muhammed (s.a.a.), hicretin onuncu yılında hacca niyet etti. Bu hacca yetmiş bin kişi katılmıştı. Doksan bin, hatta yüz bin, yüz yirmi dört bin diyenler de olmuştur. İhtimâl, Medine'den yetmiş bin kişiyle çıkmışlar, yolda ve Mekke'de bu topluluğu katılanlarla bu kadar olmuşlardır.
Bunlar arasında Hz. Ali ile gelenler de vardı. Çünkü Hz. Ali Yemen'e gitmişti, yolda, hac kafilesine kavuştu. Hz. Muhammed, arife günü, bir hutbe okuyup hac törenini ashabına bildirdi ve buyurdu: "Ey insanlar, ben ancak beşerim, Rabbimin elçisinin geleceğini ve benim de onun dâvetine icabet edeceğimi umuyorum. Ben, sizin içinizde iki büyük şey, iki paha biçilmez, iki ağır şey bırakıyorum, bu iki şeyin birincisi Allah'ın Kitabıdır, onda hidayet vardır.
Allah'ın Kitabıyla amel edin ve ona yapışın; ikincisi Ehl-i Beyt'imdir; Ehl-i Beyt'im hakkında Allah adına öğüt veriyorum size." Bu son cümleyi, üç kere tekrarladılar. (Bu hadis, Müslim ve Müsned'de Erkam oğlu Zeyd'den tahric edilir). Hz. Muhammed'in (s.a.a.) Veda Haccı'nda arife günü, 632 yılı Mart ayının 7. Cuma gününe rastlamıştı. Hacdan dönerlerken, "Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et, tebliğ hizmetini yapmazsan onun elçiliğini yapmamış olursun mealindeki ayet inmişti.
Bunun üzerine, Mekke'yle Medine arasında Cuhfe denilen yerde Hum denilen kuyunun yanına kondular. Bu kuyuya Hum kuyusu anlamına gelen "Gadir-i Hum" denirdi. Oraya, Zilhicce'nin on sekizinci günü (16. 3. 632) öğleye yakın bir zamanda kondular. Kuyunun yanında ağaçlar vardı. Yükleri, ağaçların altına koydurdular, deve semerlerinden minberimsi bir şey yaptırdılar. Namaz için nidâ ettirdiler. İleri gidenler geriye döndü, geride kalanlar ileriye geldi, herkes toplandı.
Hz. Peygamber (s.a.a.), minberin üstüne çıktı, Hz. Ali'yi de beraber çıkardı. Halka öğütler verdi, sonra buyurdu ki:
"Ey insanlar, ben size Allah'ın Kitabiyle Ehl-i Beyt'imi bırakıyorum, onlara yapışırsanız benden sonra ebediyen sapıklığa düşmezsiniz; bu ikisi, havuz kıyısında bana ulaşıncaya, benimle buluşuncaya dek birbirinden ayrılmaz."
Sonra yüksek sesle buyurdu:
"Ey insanlar, bilmez misiniz ki ben, inananlara, nefislerinden evlâyım ve bilmez misiniz ki her erkek mü'minin ve her kadın mü'minin nefsinden evlâyım?" (Bu hadis, Kur'an-ı Kerim'in, "Peygamber, inananlara, nefislerinden evladır, onların veliyy-i emridir" mealindeki ayetine dayanır. (Ahzab, 6).
Ashabın hepsi birden, "Evet ey Allah'ın Elçisi" dediler. Bunun üzerine sağ elinin şehadet parmağını göğe kaldırıp üç kere, "Allah'ım şahit ol, Allah'ım şahit ol, Allah'ım şahit ol" dediler. Sonra Hz. Ali'nin sağ elini, sağ eliyle tutup, her ikisinin koltuklarının beyazlığı görününceye kadar kaldırarak, "Ben, kimin mevlâsıysam bu Ali, onun mevlâsıdır. Allah'ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu horlayanı horla, nereye yönelirse hakkı onunla beraber kıl" buyurdular. Sonra inip iki rekât namaz kıldılar. Güneş, zevâle gelmişti. Öğle namazı kılındı. Bir müddet çadırlarında dinlendiler. Bu sırada sahabe Hz. Ali'yi tebrik etti, hatta Ömer, "kutlu olsun sana ey Ebu Tâlib oğlu, bugün benim ve kadın- erkek her inananın mevlâsı oldun" dedi. (Geniş bilgi için, Prof. Dr. Haydar Baş, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt ve İmam Ali (a.s.).
Bunlar arasında Hz. Ali ile gelenler de vardı. Çünkü Hz. Ali Yemen'e gitmişti, yolda, hac kafilesine kavuştu. Hz. Muhammed, arife günü, bir hutbe okuyup hac törenini ashabına bildirdi ve buyurdu: "Ey insanlar, ben ancak beşerim, Rabbimin elçisinin geleceğini ve benim de onun dâvetine icabet edeceğimi umuyorum. Ben, sizin içinizde iki büyük şey, iki paha biçilmez, iki ağır şey bırakıyorum, bu iki şeyin birincisi Allah'ın Kitabıdır, onda hidayet vardır.
Allah'ın Kitabıyla amel edin ve ona yapışın; ikincisi Ehl-i Beyt'imdir; Ehl-i Beyt'im hakkında Allah adına öğüt veriyorum size." Bu son cümleyi, üç kere tekrarladılar. (Bu hadis, Müslim ve Müsned'de Erkam oğlu Zeyd'den tahric edilir). Hz. Muhammed'in (s.a.a.) Veda Haccı'nda arife günü, 632 yılı Mart ayının 7. Cuma gününe rastlamıştı. Hacdan dönerlerken, "Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et, tebliğ hizmetini yapmazsan onun elçiliğini yapmamış olursun mealindeki ayet inmişti.
Bunun üzerine, Mekke'yle Medine arasında Cuhfe denilen yerde Hum denilen kuyunun yanına kondular. Bu kuyuya Hum kuyusu anlamına gelen "Gadir-i Hum" denirdi. Oraya, Zilhicce'nin on sekizinci günü (16. 3. 632) öğleye yakın bir zamanda kondular. Kuyunun yanında ağaçlar vardı. Yükleri, ağaçların altına koydurdular, deve semerlerinden minberimsi bir şey yaptırdılar. Namaz için nidâ ettirdiler. İleri gidenler geriye döndü, geride kalanlar ileriye geldi, herkes toplandı.
Hz. Peygamber (s.a.a.), minberin üstüne çıktı, Hz. Ali'yi de beraber çıkardı. Halka öğütler verdi, sonra buyurdu ki:
"Ey insanlar, ben size Allah'ın Kitabiyle Ehl-i Beyt'imi bırakıyorum, onlara yapışırsanız benden sonra ebediyen sapıklığa düşmezsiniz; bu ikisi, havuz kıyısında bana ulaşıncaya, benimle buluşuncaya dek birbirinden ayrılmaz."
Sonra yüksek sesle buyurdu:
"Ey insanlar, bilmez misiniz ki ben, inananlara, nefislerinden evlâyım ve bilmez misiniz ki her erkek mü'minin ve her kadın mü'minin nefsinden evlâyım?" (Bu hadis, Kur'an-ı Kerim'in, "Peygamber, inananlara, nefislerinden evladır, onların veliyy-i emridir" mealindeki ayetine dayanır. (Ahzab, 6).
Ashabın hepsi birden, "Evet ey Allah'ın Elçisi" dediler. Bunun üzerine sağ elinin şehadet parmağını göğe kaldırıp üç kere, "Allah'ım şahit ol, Allah'ım şahit ol, Allah'ım şahit ol" dediler. Sonra Hz. Ali'nin sağ elini, sağ eliyle tutup, her ikisinin koltuklarının beyazlığı görününceye kadar kaldırarak, "Ben, kimin mevlâsıysam bu Ali, onun mevlâsıdır. Allah'ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu horlayanı horla, nereye yönelirse hakkı onunla beraber kıl" buyurdular. Sonra inip iki rekât namaz kıldılar. Güneş, zevâle gelmişti. Öğle namazı kılındı. Bir müddet çadırlarında dinlendiler. Bu sırada sahabe Hz. Ali'yi tebrik etti, hatta Ömer, "kutlu olsun sana ey Ebu Tâlib oğlu, bugün benim ve kadın- erkek her inananın mevlâsı oldun" dedi. (Geniş bilgi için, Prof. Dr. Haydar Baş, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt ve İmam Ali (a.s.).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.