Bir yandan tebliğ yapıyoruz yalanına sarılan yerli diyalogcular, bir yandan da Hıristiyanları/Hıristiyanlığı, Kur'an ayetlerini bile çarpıtarak meşru ve makul göstermeye çalıyorlar. Bu uğurda en fazla tahrif edilen ayetlerden biri de Al-i İmran Sûresi 64. ayetidir.
Dünyanın tam da bir Vatikan/Papa şovunu yaşadığı bir zamanda bu hizmeti(!) üstleneler tebliğ yapmıyor, sadece Müslüman'ın kalbinde, imanının gereği bulunan "haçlı ruhuna tepkiyi" sıfırlamaya çalışıyor.
Allah'ın müşrik dediğine "rahmet ve mağfiret dilekleri" bu sayede havalarda uçuşuyor.
Ayetin meali şöyle: "(Resulüm!) De ki: Ey Ehl-i Kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahid olun ki biz Müslümanlarız deyiniz" (Al-i İmhan, 3/64).
Birilerinin ısrarla iddia ettiğinin aksine bu ayet-i kerime, adına Ehl-i Kitap denen bir grubu, savunageldikleri yanlışları, diğer bir ifadeyle inanageldikleri bâtılı terk edip, yüce İslam dininin yeryüzüne yerleştirmeyi hedeflediği tevhidi kabule, yani Allah'ın birliğine imana davet ediyor.
İsterseniz önce biz bu ayetle ilgili tefsirlere müracaat edelim ve bakalım müfessirlerin yaptığı izahlarda diyalogla ilgili bir bilgi var mı?
Önce kırık mana verelim:
Kul: De ki; (ey Resulüm)
Ya ehle'l kitab: Ey Kitap Ehli olan (Yahudi ve Hıristiyan)lar! Taberî: Burada umumi bir davet var. Ne Hıristiyanlar Yahudilerden, ne de Yahudiler Hıristiyanlardan az veya çok muhatap kabul edilmişlerdir. Hepsi aynı oranda mesuldür. (Camiü'l Beyan)
Teâlev: Gelin! Taberî: İkbal edin, dönün.
İlâ Kelimetin: Bir söze. (Alûsî: bir kelama.)
Sevain: Ölçü, adil,
İlâ Kelimetin Sevain: Ölçü olan kelimeye. Adil olan kelimeye. Herkes için aynı ölçüde bağlayıcı olan kelimeye. Yani hem Tevrat'ta, hem İncil'de ve hem de Kur'an'da söylenen ve ihtilaf edilmeyen kelimeye. Ya da Allah'ın hiçbir ahkamında zıttı söylenmeyen kelimeye. (Alûsî)
Ebu'l Aliye'den gelen rivayete göre; Kelimetü'n Sevâ: "Lailahe illellah" demektir. (Taberi)
Beynenâ ve beyneküm: Bizimle sizin aranızda.
Bizimle sizin aranızda aynı derecede önem taşıyan, ölçü olan, bizi ve sizi aynı oranda ilgilendiren, şu ana kadar gelmiş olan Allah'ın bütün şeriatlarında zıttı söylenmemiş olan şey nedir?:
- Ella Nabude illellah: Biz ve siz ancak Allah'a tapacağız. (Alûsî: O'na ibadet ederek ve ibadeti sadece O'nun için yaparak birliğine iman ettiğimizi ispat edeceğiz.)
- Vela nüşrike bihi Şey'en: Başka hiç kimseyi ona ortak koşmayacağız.
- Vela yettehıza ba'duna Ba'den erbaben min dünillahi: Ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rableştirmesin.
(Hâzin: Çünkü Hıristiyanlar Allah'tan başkasına, Mesih'e ibadet ettiler ve "Baba", "Oğul" ve "Kutsal Ruh" şeklinde Bir olan Allah'ı üçleyerek şirk koştular. Allah'ı bırakıp din adamlarını ve rahiplerini Rabler edindiler. Şöyle ki; Allah'a ortak koşma noktasında ne emrediyor idi iseler onlara itaat ediyorlardı ve onlara secde ediyorlardı. İşte bunun manası; Allah'ı bırakıp birbirlerini Rab edinmekti. (Mecmeü't Tefasir, Hazin, c.1 s.513).
- Fein tevellev: (Ey Resulüm) Eğer (Ehl-i Kitap bu davetten) yüz çevirirlerse; (Alûsî: Bütün peygamberlerin ve semavi kitapların ittifak ettiği bu hakikatten yüz çevirirlerse) (Hazin: Onlara yaptığın bu davetten yüz çevirirlerse)
- Fe Kûlû: Siz (Alûsî: Ey Resulüm ve müminler) deyiniz ki;
- Eşhedû: Şahid olun! (İbni Abbas: Siz bilin ki)
- Bienna Müslimüm: Biz Müslümanlarız.
(Eşhedû bienna Müslimûn: Nesefî: İtiraf ve kabul edin ki, siz değil, Müslüman olan bizleriz.)
Başka hiçbir tefsire müracaat etmeden bile gayet net olarak manası anlaşılan bu ayetten yola çıkarak, Ehl-i Kitap diye vasıflanan Hıristiyan ve Yahudilerle diyaloğun Kur'an'ın emri olduğunu söylemek için insanın ciddi manada bir gaflet içinde olması gerekir.
Bunun yanında yukarıdaki ayet-i kerimeyi tek başına ele almak bizi sağlıklı bir neticeye ulaştırmaz. Al-i İmran 64. ayetini, devamı ayetlerden bağımsız ele almak ve hiç de ilgisi olmayan bir mana ile izaha kalkışmak kasıt taşısa gerektir. Birbiriyle bağlantılı olan ayetleri ancak beraber mütalaa ettiğimiz zaman ancak murad-ı ilahiyi anlayabiliriz. Aksi durumda hem biz yanılırız hem de başkalarını yanıltmış oluruz. Bu ayette, Müslümanlara Ehl-i Kitapla diyalog içinde olmak emrediliyor diyebilmemiz için müteakip ayetlerin de bu fikri desteklemesi ya da, 64. ayette ele alınan konunun dışında, tamamen ayrı bir hükmü taşıması gerekir. (Devamı yarın)
Dünyanın tam da bir Vatikan/Papa şovunu yaşadığı bir zamanda bu hizmeti(!) üstleneler tebliğ yapmıyor, sadece Müslüman'ın kalbinde, imanının gereği bulunan "haçlı ruhuna tepkiyi" sıfırlamaya çalışıyor.
Allah'ın müşrik dediğine "rahmet ve mağfiret dilekleri" bu sayede havalarda uçuşuyor.
Ayetin meali şöyle: "(Resulüm!) De ki: Ey Ehl-i Kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahid olun ki biz Müslümanlarız deyiniz" (Al-i İmhan, 3/64).
Birilerinin ısrarla iddia ettiğinin aksine bu ayet-i kerime, adına Ehl-i Kitap denen bir grubu, savunageldikleri yanlışları, diğer bir ifadeyle inanageldikleri bâtılı terk edip, yüce İslam dininin yeryüzüne yerleştirmeyi hedeflediği tevhidi kabule, yani Allah'ın birliğine imana davet ediyor.
İsterseniz önce biz bu ayetle ilgili tefsirlere müracaat edelim ve bakalım müfessirlerin yaptığı izahlarda diyalogla ilgili bir bilgi var mı?
Önce kırık mana verelim:
Kul: De ki; (ey Resulüm)
Ya ehle'l kitab: Ey Kitap Ehli olan (Yahudi ve Hıristiyan)lar! Taberî: Burada umumi bir davet var. Ne Hıristiyanlar Yahudilerden, ne de Yahudiler Hıristiyanlardan az veya çok muhatap kabul edilmişlerdir. Hepsi aynı oranda mesuldür. (Camiü'l Beyan)
Teâlev: Gelin! Taberî: İkbal edin, dönün.
İlâ Kelimetin: Bir söze. (Alûsî: bir kelama.)
Sevain: Ölçü, adil,
İlâ Kelimetin Sevain: Ölçü olan kelimeye. Adil olan kelimeye. Herkes için aynı ölçüde bağlayıcı olan kelimeye. Yani hem Tevrat'ta, hem İncil'de ve hem de Kur'an'da söylenen ve ihtilaf edilmeyen kelimeye. Ya da Allah'ın hiçbir ahkamında zıttı söylenmeyen kelimeye. (Alûsî)
Ebu'l Aliye'den gelen rivayete göre; Kelimetü'n Sevâ: "Lailahe illellah" demektir. (Taberi)
Beynenâ ve beyneküm: Bizimle sizin aranızda.
Bizimle sizin aranızda aynı derecede önem taşıyan, ölçü olan, bizi ve sizi aynı oranda ilgilendiren, şu ana kadar gelmiş olan Allah'ın bütün şeriatlarında zıttı söylenmemiş olan şey nedir?:
- Ella Nabude illellah: Biz ve siz ancak Allah'a tapacağız. (Alûsî: O'na ibadet ederek ve ibadeti sadece O'nun için yaparak birliğine iman ettiğimizi ispat edeceğiz.)
- Vela nüşrike bihi Şey'en: Başka hiç kimseyi ona ortak koşmayacağız.
- Vela yettehıza ba'duna Ba'den erbaben min dünillahi: Ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rableştirmesin.
(Hâzin: Çünkü Hıristiyanlar Allah'tan başkasına, Mesih'e ibadet ettiler ve "Baba", "Oğul" ve "Kutsal Ruh" şeklinde Bir olan Allah'ı üçleyerek şirk koştular. Allah'ı bırakıp din adamlarını ve rahiplerini Rabler edindiler. Şöyle ki; Allah'a ortak koşma noktasında ne emrediyor idi iseler onlara itaat ediyorlardı ve onlara secde ediyorlardı. İşte bunun manası; Allah'ı bırakıp birbirlerini Rab edinmekti. (Mecmeü't Tefasir, Hazin, c.1 s.513).
- Fein tevellev: (Ey Resulüm) Eğer (Ehl-i Kitap bu davetten) yüz çevirirlerse; (Alûsî: Bütün peygamberlerin ve semavi kitapların ittifak ettiği bu hakikatten yüz çevirirlerse) (Hazin: Onlara yaptığın bu davetten yüz çevirirlerse)
- Fe Kûlû: Siz (Alûsî: Ey Resulüm ve müminler) deyiniz ki;
- Eşhedû: Şahid olun! (İbni Abbas: Siz bilin ki)
- Bienna Müslimüm: Biz Müslümanlarız.
(Eşhedû bienna Müslimûn: Nesefî: İtiraf ve kabul edin ki, siz değil, Müslüman olan bizleriz.)
Başka hiçbir tefsire müracaat etmeden bile gayet net olarak manası anlaşılan bu ayetten yola çıkarak, Ehl-i Kitap diye vasıflanan Hıristiyan ve Yahudilerle diyaloğun Kur'an'ın emri olduğunu söylemek için insanın ciddi manada bir gaflet içinde olması gerekir.
Bunun yanında yukarıdaki ayet-i kerimeyi tek başına ele almak bizi sağlıklı bir neticeye ulaştırmaz. Al-i İmran 64. ayetini, devamı ayetlerden bağımsız ele almak ve hiç de ilgisi olmayan bir mana ile izaha kalkışmak kasıt taşısa gerektir. Birbiriyle bağlantılı olan ayetleri ancak beraber mütalaa ettiğimiz zaman ancak murad-ı ilahiyi anlayabiliriz. Aksi durumda hem biz yanılırız hem de başkalarını yanıltmış oluruz. Bu ayette, Müslümanlara Ehl-i Kitapla diyalog içinde olmak emrediliyor diyebilmemiz için müteakip ayetlerin de bu fikri desteklemesi ya da, 64. ayette ele alınan konunun dışında, tamamen ayrı bir hükmü taşıması gerekir. (Devamı yarın)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024