Afyon'dayım. Yakıcı bir Ağustos günü. Pazar, öğle sonrası. Kocatepe'deyim. Şanlı, gururlu, yiğit Kocatepe'de. Bütün siperleri ve Afyon'u kuşbakışı seyrettiğim Kocatepe'de. Ahmet anlatıyor:"26 Ağustos 1922 günü saat 4.30. Henüz taarruz emri verilmemiş. Fevzi Çakmak iki rekât namaz kılıp, Gazi'ye "Paşam, Resul'ün hadisinde zikrettiği "Konstantinepol'u fetheden kumandan, ne güzel kumandan" övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmet Han gibi, Rabbim bize de vatanı düşmandan alıp, fethetmeyi nasip etsin." Amin! Mustafa Kemal Paşa, taarruz emrini veriyor."Bunları Ahmet anlatıyor. 90 yıl öncesini yaşıyormuşçasına, sesi titreyerek heyecanla anlatıyor. Afyon şivesiyle tepelere nasıl çıkıldığını, Atatürk'ün hangi yollardan geçtiğini, savaş için düşmanın nasıl şaşırtıldığını, hangi taktiğin uygulandığını anlatıyor. Türk askerinin ayak seslerini duyar gibi oluyorum orada."Ahmet kardeş! Sen ne iş yaparsın? Nerde çalışırsın?" diye soruyorum.Ahmet bir tezgâh kurmuş Kocatepe'ye. Orada kendi bahçesinde ürettiği mahsullerinden, kiraz, vişne v.b meyveler getirmiş, kraker, çay satıp üç beş kuruş kazanıp günlük ekmeğini çıkarmaya çalışıyor. Maksat evde çoluk çocuk aç kalmasın. Zamanında iş bulmak için birçok kapıyı çalmış. Bilek gücüyle, emeğiyle, tecrübesiyle iş bulup çalışırım sanmış. İş vereceğiz demişler mevcut işinden de olmuş. İktidara gelip kendi yandaşlarını, yakınlarını doldurmuşlar işe. Afyon'da çalıştığı mermer sanayisinde de işten atmışlar. Elindeki, avucundakinden de olmuş. "Ahmet" dedim "biz neden Afyon'dayız biliyor musun? Biz Bağımsız Türkiye Partisi'nin eğitim seminerine geldik. Burada sen bize Mustafa Kemal'i anlattın. Bağımsızlık mücadelesi veren Mustafa Kemal'i anlattın. Bugün Türkiye'nin yeniden bir bağımsızlık ruhuna kavuşmasını sağlayacak Mustafa Kemal'e ihtiyacı yok mu? İşte biz böyle bir insanın peşindeyiz. Özgürlükten yana, ülkesini, bayrağını, toprağını düşünen, vatandaşının aç ve açık kalmaması için mücadele veren bir insanın peşindeyiz."Ahmet dikkatle dinliyordu. Kocatepe' de püfür püfür tarih fışkıran topraklarda bu saf Anadolu çocuğu duyduklarına inanamamış gibiydi: "Biz boşuna burada değiliz. Kurtuluşun en büyük emri burada verildi" diye devam ettim. Ata'nın Büyük Taarruz emrini verdiği yerden, neden 'Eğitim Semineri' verdiğimizi, hangi amaçla burada olduğumuzu bir bir anlattım. "Bak" dedim, "Bu taarruz kararı olmazsa belki de Türkiye diye bir vatan olmayacaktı. Ata'ya o gün sahip çıkan Türk halkı sizdiniz. Aynı yerde, aynı davayı farklı biçimde ele alan, siyasi bir parti olarak bağımsızlık ruhuna sahip çıkan bir lidere inanır, ona sahip çıkarsanız, gün gelir işten atıldığınız o mermer yataklarına da ortak olursunuz. Ve Afyon tekrar tarihindeki dirilişi yakalar. Her gün siz on insanımızı ikna edin. Bu ümit ışığından haberdar edin. Biz de siz de bütün ülke yine Afyon'dan düşmana karşı tek bilek tek yürek olalım. Tarih, Afyon halkını hep o aklı ve vasfı ile ansın. En önemlisi bu vatan sana ve senin gibi yüce Türk milletine hep minnettar kalır. Kurtlar sofrasında değil, asıl sahipleri tarafından vatanın toprağı da, mirası da bizim nesillerimize bırakılır."Ahmet çok etkilendi. Haydar Baş gibi bir liderin, böyle bir zekanın, dehanın varlığından gurur duyduğunu, ona sahip çıkmanın bir siyaset değil ülke meselesi olduğunu, bundan sonra vatan müdafaasının siyasetin dışında bir hareketle savunulamayacağı için Bağımsız Türkiye Partisi'ne hizmet edeceğini söyledi.Öyle bir ümitsiz durumda iken, bir ışık bulduğunu, bunun onu alıp yükselteceğine inanmıştı. Saf, duru, masum bir o kadar da gururlu ve mağrurdu.Mustafa Kemal'in 26 Ağustos 1922'de verdiği kararla, tüm ülkenin kaderini değiştirdiği Kocatepe'de idim.Kocatepe'de tepe mi tepe! Adeta esen rüzgârla Gazi'nin fısıltısını duydum, güçlü karakterini gördüm, taarruz emrinin heyecanını yaşadım. Kahraman Türk askerinin düşmana saldırışını izledim. Afyonlu vatandaşların Mustafa Kemal'e ikram ettiği gözlemenin ve suyun lezzetini tadar gibi oldum. "Benim askerim aç kalır ama susuz kalamaz" diyen Gazi ile hasbihal ettim. O anı hisseder gibi oldum. Ey Gazi!Hayatınızı ve yüce Türk Milletinin hayatını ortaya koyup kanlarıyla alınan bu topraklar talan ediliyor. Yüce emanetinize sahip çıkılmıyor. Bugün ve bundan önceki iktidarlar, kanımız pahasına alınan bu vatan toprağının altını da üstünü de acımasızca sattılar. En önemli zenginliğimiz olan maden kaynaklarımızı yabancılara peşkeş çektiler. Ama artık bütün bu talana dur diyecek bir lider var.Yolu bağımsızlık yolu, vatan yolu, millet yolu, bayrak yolu olan bir lider var.Yolumuz bu yoldur.Yolumuz Kocatepe yoludur!
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012