AB'ye iman etmiş "İslamcı"

Tayyip Erdoğan'ın Fransa ziyareti nedeniyle Fransız basınında anlamlı yazılar yer aldı.

Mesela bir gazete Erdoğan için "Buzdolabında çeşit çeşit bira bulunan ama aynı anda da muhafazakar kökenden gelen birisi" tanımını yaptı.

Sol eğilimli bir gazete ise Başbakan'a "O AB'ye iman etmiş bir İslamcıdır" ifadesini kullandı.

"AB'ye iman etmek" ve "İslamcı olmak"...

Bu iki kavramın birarada yaşamasının mümkün olmadığını ve olamayacağını söylemeye herhalde gerek yok!

Yani, ya AB'ye iman edersiniz ya da İslam'a... İkisi ateşle su gibidir ve birarada bulunmaz. İsteyen, istediği kadar temel kavramları çökerterek bir sonuç çıkarmaya çalışsın! Hakikat hakikattir, değiştirilemez. İslam'ı kendi liberal dinlerine uydurmaya çalışanların da bu fotoğrafa fazlasıyla dahil olduklarını belirtelim.

Başbakan açısından aslında böyle bir tartışma filan da sözkonusu değil. Aslında biz epeyce lüks şeylerden bahsediyoruz. Kendileri kıble olarak ayan beyan Batıyı seçmiştir.

Mesela Paris'te gazetecilere "Bizim İsrail'le hiç bir sıkıntımız yoktur. İsrail de dostumuzdur. Şaron'a getirdiğimiz eleştiri İslam'la değil, insan olmakla ilgilidir" demiştir.

Yani İslam bir elbise gibi çıkarılmış ve dolaba kilitlenmiştir!

Sanki İsrail'in uyguladığı terörün Yahudilikle bir ilgisi yokmuş gibi, İslam'ın adı ağza bile alınamamaktadır.

***

Mevcut görüntünün mikseri gibi kullanılan Avrupa Birliği ise, bu hükümet için kelimenin tam anlamıyla bir "iman" noktasıdır.

Avrupa ne istiyorsa yapılacaktır! Bunun içinde bölünme varsa bölünülecek, bölücülük varsa önü açılacak, din değiştirilecekse bu da gerçekleştirilecek, cami yıkılıp kilise açılacaksa söz konusu görev de eksiksiz ifa edilecektir!

Aslında bu talimat listesi içinde Paris-Brüksel ya da Berlin açısından sürpriz bir durum sözkonusu değildir.

Onlar Batılı olmanın, Batı medeniyetinin evladı olmanın gereğini ifa ediyorlar.

Roma hukuku, Atina düşüncesi ve Kudüs Hıristiyanlığı olmak üzere 3 ayaktan oluşan Batı, kendi değerleri üzerine kurduğu AB imanının gereğinin yerine getirilmesini istiyor.

Ruhban Okulu, ceza kanunu ile gelen türbana hapis cezası ya da bu hükümetin 1.5 yıl içinde çıkardığı yüzlerce yasa bunun için vardır.

Yani onlar, oldukları gibi davranıyorlar. Bizden istedikleri de kendileri gibi olmamızdır! Aradaki fark sıfırlanıncaya kadar da bu listeler, yeni uyumlaştırma paketleri olarak devam edecek!

Başbakanın AB şartlarına uyum sağladığına şüphe yok. O nedenle gazete Erdoğan için "AB imanlı" kavramını kullanıyor.

"AB imanlı ve İslamcı Başbakan" sıfatı bu koşullarda "Avrupa İslamı", bir başka ifadeyle "İslam olmaktan çıkmış Hıristiyan limanına demir atmış İslamcılar" için kullanılıyor. Başbakan ve herhalde türbanlı eşleri de uçaktan indirerek tam olarak bu role soyunduğunu ispata çalışıyor.

Herhalde Paris'in bundan şüphesi yoktur. Onların dert ettiği şey bu konudaki samimiyet sorunu değil, söz konusu çıplaklaşmanın Washignton'da icra edilmiş olmasıdır!

Yani Avrupa İslamı yerine Amerikan İslamının kabul edildiği ile ilgili sorular ve sorunlardır.

Hükümet bu meselde aynı anda iki elbise çıkarabilir mi, Bay Chirac için bir başka gizli gömlek var mı bilemiyoruz, ancak şu kadarını söyleyelim ki; onlar bizden hiç bir zaman memnun kalmayacaklardır! 1000 yıllık tarihi unutmayacaklar!

170 bin kişilik, tamamen sindirilmiş KKTC'den bile korkanlar, herhalde posası da kalsa 70 milyon Türk ve Müslümanın ismini hatırladıkça tüyleri diken diken olacaktır!

Erdoğan'ın teslimiyeti de değiştirdiği elbise de yanına kâr kalacaktır!