Abdullah bin Zübeyr ve Mervan b. Hakem dönemi
Geçmişte Resulullah (s.a.v.)’in oğlunu yalnız bırakan ve ölüme gitmesine ses çıkarmayan Abdullah b. Zübeyr, Mekke’de irad ettiği hutbelerinde konuşmasına başlarken, Hz. Peygambere (s.a.v.) salat ve selam gönderilmesini kaldırmıştır
13.10.2023 08:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Geçmişte Resulullah (s.a.v.)'in oğlunu yalnız bırakan ve ölüme gitmesine ses çıkarmayan Abdullah b. Zübeyr, Mekke'de irad ettiği hutbelerinde konuşmasına başlarken, Hz. Peygambere (s.a.v.) salat ve selam gönderilmesini kaldırmıştır.
Buna gerekçe olarak da, "Peygamberin (s.a.v.) kötü akrabaları vardır, O'nun ismi anıldığında boyunlarını uzatıp övünüyorlar" diye cevap vermiştir.
İbn Ebi'l Hadid, İbn Zübeyr'in, hilafetinde izlediği politikalarla ilgili olarak şunları aktarır:
"Mer b. Şubbeh, İbn Kelbî, Vakıdî ve diğer râviler şöyle rivayet ederler: Zübeyr oğlu Abdullah hükümete geçince kıldırdığı kırk Cuma namazında Resulûllah (s.a.v.)'e salat göndermedi ve, "Bazı kişilerin burnunu yere sürmek için O'nun ismini anmıyorum" dedi."
İbn Hadid, Şerh-u Nehcü'l Belağa'da, Abdullah bin Zübeyr'in siyasetindeki "İmam Ali (a.s.)'a küfretme" konusu hakkında şunları anlatır:
"Said b. Cübeyir'den rivayet edilmektedir:
"Abdullah b. Zübeyr bir hutbe okuyarak, Hz. Ali'yi kötüleyip hakaret etmeye başladı. Zübeyr oğlunun sözleri Muhammed b. Hanefiyye'ye ulaşınca, Abdullah b. Zübeyr'in konuştuğu yere gitti. Abdullah b. Zübeyr hâlâ konuşmakta idi. Muhammed b. Hanefiyye için bir sandalye getirdiler. Muhammed, Abdullah b. Zübeyr'in hutbesini bölerek şöyle dedi:
"Ey Araplar! Yüzünüz kara olsun! Sizin gözlerinizin önünde Ali (a.s.)'ı mı kötülüyorlar? Ali (a.s.), düşmanlarına karşı Allah'ın eli idi, kâfirlere ve hakkını inkâr edenlere karşı emrinden bir yıldırımdı.
Ali (a.s.), onları kafir olmaları sebebiyle ortadan kaldırdı, onlar da Ali (a.s.)'a karşı kin ve düşmanlık beslediler ve amcası oğlu (Hz. Peygamber (s.a.v.)) hayatta olduğu müddetçe, ona karşı düşmanlık kılıçlarını gizlediler.
Fakat Yüce Allah, Resulü'nü (s.a.v.) Kendi yanına çağırınca, insanlar ona karşı köklü düşmanlıklarını açığa vurdular. Ve bütün öfkelerini onun üzerine yönelttiler.
Bazıları ona ait hakka el uzatarak onu o haktan mahrum ettiler. Bazıları onu öldürmek için suikast düzenlediler ve bazıları da ona iftiralar atmaya, küfretmeye başladılar.
Bugün onun evlatlarının ve dostlarının gücü olsa, onların dirilerini öldürüp alçalttıktan sonra, bugün çürüyen bedenlerindeki kemiklerini kırar, kabirlerini yerle bir ederdi. Nitekim Yüce Allah daha önce onları bizim elimizle azaplandırıp alçaltmış, bizi onlara gâlip edip kalbimize şifa vermiştir.
Vallahi Ali (a.s.)'a, kafir olandan başkası küfretmez; bu küfürle aslında Resulûllah (s.a.v.)'e küfretmiş olur. Ve sırrının bilinmesinden korkar, bu sebeple Ali'ye küfreder; ama maksadı Resulûllah (s.a.v.)'dir.
Aranızdan uzun ömürlü olanınız, Resulûllah (s.a.v.)'in onun hakkındaki şu buyruğunu duymuştur:
"Ya Ali! Seni mü'minden başkası sevmez, sana münafıktan başkası düşman olmaz!" Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bilecekler!"
Abdullah b. Zübeyr, İmam Ali (a.s.)'a küfretmekle kalmayıp, Ehl-i Beyt'e olan saygısızlığını da gizlemiyordu. Kendisine biat etmeyen Muhammed b. Hanefiyye ve Abdullah b. Abbas'ı tutuklatmıştır.
Bunların yanında, Hâşimoğullarından yirmi dört kişi daha vardır. Bu tutum karşısında Muhammed b. Hanefiyye, Muhtar b. Ebu Ubeyd'e bir mektup yazar:
"Bismillahirrahmanirrahim.
Muhammed b. Ali ve Resulûllah (s.a.v.)'in diğer ailesinden Muhtar b. Ebu Ubeyde ve diğer Müslümanlara...
Abdullah b. Zübeyr, bizi tutuklayarak zemzem odasına kapattı. Ve kendisine biat etmediğimiz takdirde bizi yakacağına dair ortağı olmayan Allah'a yemin etti. O halde yardımımıza koş."
Bunun üzerine Muhtar onları kurtarmak için Ebu Abdullah Cedeli'yi dört bin atlıyla Mekke'ye gönderdi. Abdullah Cedeli, Mekke'ye giderek odanın kapısını kırıp onları kurtardı. Abdullah, Muhammed b. Ali'ye, "İbn Zübeyr'i bana bırak" dediyse de, Muhammed kabul etmedi ve, "Ben akrabalık bağını kesip de beni öldürmek isteyen kişiye misilleme yapmam" dedi.
"Keşfu'l Gumme" adlı eserde yazdığına göre, Abdullah b. Zübeyr'in bu dönemde Mekke'de çıkardığı fitnelerden, İmam Zeynelâbidin (a.s.), İslam adına kaygı duymakta idi.
Abdullah b. Zübeyr'i Hicri 75 yılında Mekke'de Abdülmelik yenmiştir.
MERVAN B. HAKEM DÖNEMİ
Abdullah b. Zübeyr'in, halifeliğini ilan etmesinin ardından, Mervan b. Hakem kaynakların yazdığına göre, İbn Zübeyr'e biate hazırlanıyordu.
Kendisini bu fikirden caydıran Ubeydullah b. Ziyad olmuştur. Şam'a doğru hareket eden İbn Hakem ile yolculuk sırasında görüşerek onu ikna etmiştir. Abdullah b. Zübeyr yerine, kendisi adına biat almasının daha güzel olacağını söylemiştir.
Ubeydullah, Mervan'ı halifeliğe ikna ettiği gibi, Abdullah b. Zübeyr'in Şam'daki en büyük destekçisi olan Dahhak'a da Şam'da kendi adına (Dahhak adına) biat almasını teklif etti. Böylece Abdullah'ın karşısına da Dahhak'ı halife adayı olarak çıkarmıştır.
Ubeydullah, Ümeyyeoğullarının yeniden iktidarı ele geçirmelerini sağlamıştır. Bunda, Kerbela'da yaptıklarından hesaba çekilme korkusu vardır.
İbn Ziyad'ın destekleri ile, 684'de Cabiye'de Mervan'a biat gerçekleşmiştir.
Mervan b. Hakem'in hilafeti on ay sürmüştür ve öldüğünde sadece Şam ve Mısır'a hâkim durumdaydı.
Mervan b. Hakem'in halifelik koltuğuna oturması, İslam'daki sapmaların bir örneğidir ki, halife bir kişi tarafından aday gösterilmiş, aday gösterilen kişi bu makama geçmeyi kabul etmiş ve halkın biatini, oyunu almıştır.
Mervan ile İmam Zeynelâbidin (a.s.) arasındaki ilişkilere geçersek:
Harre günü İmam (a.s.)'ın Mervan b. Hakem'in ailesini himaye etmesini ve İmam (a.s.)'ın Yezid'in komutanı Müslim'in yanına giderken Mervan b. Hakem ve oğlu Abdülmelik'in ona eşlik ettiğini yukarıda anlatmıştık.
İmam Câfer (a.s.)'ın naklettiğine göre, Mervan, Hz. Hüseyin (a.s.)'ın şehadetinden sonra Medine'ye dönmesi için Ali b. Hüseyin (a.s.)'a 6000 dinar borç para vermiştir.
Vefat edeceği sırada da oğlu Abdülmelik'e hiçbir şekilde bu parayı geri istememesini vasiyet etti. Abdülmelik'in ısrarı üzerine, Ali b. Hüseyin (a.s.), bu parayı geri ödememeye râzı olmuştur.
Mervan b. Hakem, İmam Ali'nin karşısında Cemel Savaşı'nda yer almış ama İmam Ali (a.s.) onun hayatını bağışlamıştı. Ancak, Mervan bu bağışlanmanın karşılığında, hayatı boyunca İmam Ali (a.s.)'a sebbedilmesini emretmiştir.
İmam Zeynelâbidin (a.s.)'a, Mervanoğullarının icraatleri hakkında sorulduğunda şöyle buyurmuştur:
"Kendisinden daha hayırlı olanın, kendilerinden daha kötü olan hakkında söylediğini söyleyeceğim: Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır ve eğer onları bağışlarsan yine şüphe yok ki, Sen Aziz ve Hâkimsin."
Bu dönemin önemli olaylarından konumuzla bağlantısı olanı Tevvabun hareketidir.
İmam Hüseyin (a.s.)'ın kanının intikamını almak için yola çı-kanların hareketidir Tevvabun. Öyle ki, İmam (a.s.)'ın feryadlarını cevapsız bırakarak onu şehadete yalnız yollayanlar, "Bu dünyada yaşamaktan bıktık artık ve bu dünya için kıyam etmeye kalkışmadık" diyeceklerdir.
Tevvabun hareketinin sözcüsü Ubeydullah b. Abdullah, halkı kendi yanlarında olmaya çağırırken şöyle sesleniyordu:
"Ben sizleri Allah'ın Kitabı'na, Peygamberin (s.a.v.) Sünnetine, Ehl-i Beyt'inin intikamını almaya, Kasitin ve Marikin ile savaşmaya davet ediyorum.
Bu yolda öldürülürsek, Allah'ın ahirette temizler ve takvalılar için hazırlamış olduğu daha iyidir ve eğer zafere ulaşırsak, toplumun hükümet ve önderliğini Peygamberimizin (s.a.v.) Ehl-i Beyt'ine döndüreceğiz."
Tevvabun hareketi başarıya ulaşırsa yapacakları şunlardı:
"Müslümanlara hüküm sürmeyi, Peygamberimizin (s.a.v.) Ehl-i Beyt'ine döndüreceğiz. Ehl-i Beyt, Allah'ın onlar vesilesi ile bize nimet ve keramet verdiği kimselerdir."
Yani, Ehl-i Beyt'ten olanın hilafetini sağlayacaklardı.
Bu noktada, dönemin hak imamı olan İmam Zeynelâbidin (a.s.) ile olan direkt bir temaslarına kaynaklarda rastlayamadık.
Ancak, kendisi, Ehl-i Beyt'in mâsum imamlarının dördüncüsü olarak Tevvabun mensuplarınca bilinmekte idi. Bu çerçevede, dolaylı olarak, zaferle sonuçlanan bir hareketin neticesinde kendisinin hilafet makamına getirileceğini düşünebiliriz.
Tevvabun ile mücadele vazifesi Mervan b. Hakem'in halife olmasını sağlayan Ubeydullah b. Ziyad'a verilmiştir. Hatırlanacağı gibi, Ubeydullah b. Ziyad, İmam Hüseyin (a.s.)'ın mübarek vücudunu atlara çiğnetendir.
"Ubeydullah, Şemir ile gönderdiği mektupta, Ömer b. Sa'd'a, Hz. Hüseyin (a.s.)'ı öldürmesini ve arkasında da cesedinin atlarla çiğnenmesini emretmiş ve bu konuda yemini olduğunu da ifade etmiştir."
Kûfe'deki Ehl-i Beyt taraftarları kendilerine hareket noktası olarak şu ayeti seçmişlerdir:
"Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz buzağıyı tanrı edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Öyle yapmanız, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece, Allah, tövbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Buna gerekçe olarak da, "Peygamberin (s.a.v.) kötü akrabaları vardır, O'nun ismi anıldığında boyunlarını uzatıp övünüyorlar" diye cevap vermiştir.
İbn Ebi'l Hadid, İbn Zübeyr'in, hilafetinde izlediği politikalarla ilgili olarak şunları aktarır:
"Mer b. Şubbeh, İbn Kelbî, Vakıdî ve diğer râviler şöyle rivayet ederler: Zübeyr oğlu Abdullah hükümete geçince kıldırdığı kırk Cuma namazında Resulûllah (s.a.v.)'e salat göndermedi ve, "Bazı kişilerin burnunu yere sürmek için O'nun ismini anmıyorum" dedi."
İbn Hadid, Şerh-u Nehcü'l Belağa'da, Abdullah bin Zübeyr'in siyasetindeki "İmam Ali (a.s.)'a küfretme" konusu hakkında şunları anlatır:
"Said b. Cübeyir'den rivayet edilmektedir:
"Abdullah b. Zübeyr bir hutbe okuyarak, Hz. Ali'yi kötüleyip hakaret etmeye başladı. Zübeyr oğlunun sözleri Muhammed b. Hanefiyye'ye ulaşınca, Abdullah b. Zübeyr'in konuştuğu yere gitti. Abdullah b. Zübeyr hâlâ konuşmakta idi. Muhammed b. Hanefiyye için bir sandalye getirdiler. Muhammed, Abdullah b. Zübeyr'in hutbesini bölerek şöyle dedi:
"Ey Araplar! Yüzünüz kara olsun! Sizin gözlerinizin önünde Ali (a.s.)'ı mı kötülüyorlar? Ali (a.s.), düşmanlarına karşı Allah'ın eli idi, kâfirlere ve hakkını inkâr edenlere karşı emrinden bir yıldırımdı.
Ali (a.s.), onları kafir olmaları sebebiyle ortadan kaldırdı, onlar da Ali (a.s.)'a karşı kin ve düşmanlık beslediler ve amcası oğlu (Hz. Peygamber (s.a.v.)) hayatta olduğu müddetçe, ona karşı düşmanlık kılıçlarını gizlediler.
Fakat Yüce Allah, Resulü'nü (s.a.v.) Kendi yanına çağırınca, insanlar ona karşı köklü düşmanlıklarını açığa vurdular. Ve bütün öfkelerini onun üzerine yönelttiler.
Bazıları ona ait hakka el uzatarak onu o haktan mahrum ettiler. Bazıları onu öldürmek için suikast düzenlediler ve bazıları da ona iftiralar atmaya, küfretmeye başladılar.
Bugün onun evlatlarının ve dostlarının gücü olsa, onların dirilerini öldürüp alçalttıktan sonra, bugün çürüyen bedenlerindeki kemiklerini kırar, kabirlerini yerle bir ederdi. Nitekim Yüce Allah daha önce onları bizim elimizle azaplandırıp alçaltmış, bizi onlara gâlip edip kalbimize şifa vermiştir.
Vallahi Ali (a.s.)'a, kafir olandan başkası küfretmez; bu küfürle aslında Resulûllah (s.a.v.)'e küfretmiş olur. Ve sırrının bilinmesinden korkar, bu sebeple Ali'ye küfreder; ama maksadı Resulûllah (s.a.v.)'dir.
Aranızdan uzun ömürlü olanınız, Resulûllah (s.a.v.)'in onun hakkındaki şu buyruğunu duymuştur:
"Ya Ali! Seni mü'minden başkası sevmez, sana münafıktan başkası düşman olmaz!" Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bilecekler!"
Abdullah b. Zübeyr, İmam Ali (a.s.)'a küfretmekle kalmayıp, Ehl-i Beyt'e olan saygısızlığını da gizlemiyordu. Kendisine biat etmeyen Muhammed b. Hanefiyye ve Abdullah b. Abbas'ı tutuklatmıştır.
Bunların yanında, Hâşimoğullarından yirmi dört kişi daha vardır. Bu tutum karşısında Muhammed b. Hanefiyye, Muhtar b. Ebu Ubeyd'e bir mektup yazar:
"Bismillahirrahmanirrahim.
Muhammed b. Ali ve Resulûllah (s.a.v.)'in diğer ailesinden Muhtar b. Ebu Ubeyde ve diğer Müslümanlara...
Abdullah b. Zübeyr, bizi tutuklayarak zemzem odasına kapattı. Ve kendisine biat etmediğimiz takdirde bizi yakacağına dair ortağı olmayan Allah'a yemin etti. O halde yardımımıza koş."
Bunun üzerine Muhtar onları kurtarmak için Ebu Abdullah Cedeli'yi dört bin atlıyla Mekke'ye gönderdi. Abdullah Cedeli, Mekke'ye giderek odanın kapısını kırıp onları kurtardı. Abdullah, Muhammed b. Ali'ye, "İbn Zübeyr'i bana bırak" dediyse de, Muhammed kabul etmedi ve, "Ben akrabalık bağını kesip de beni öldürmek isteyen kişiye misilleme yapmam" dedi.
"Keşfu'l Gumme" adlı eserde yazdığına göre, Abdullah b. Zübeyr'in bu dönemde Mekke'de çıkardığı fitnelerden, İmam Zeynelâbidin (a.s.), İslam adına kaygı duymakta idi.
Abdullah b. Zübeyr'i Hicri 75 yılında Mekke'de Abdülmelik yenmiştir.
MERVAN B. HAKEM DÖNEMİ
Abdullah b. Zübeyr'in, halifeliğini ilan etmesinin ardından, Mervan b. Hakem kaynakların yazdığına göre, İbn Zübeyr'e biate hazırlanıyordu.
Kendisini bu fikirden caydıran Ubeydullah b. Ziyad olmuştur. Şam'a doğru hareket eden İbn Hakem ile yolculuk sırasında görüşerek onu ikna etmiştir. Abdullah b. Zübeyr yerine, kendisi adına biat almasının daha güzel olacağını söylemiştir.
Ubeydullah, Mervan'ı halifeliğe ikna ettiği gibi, Abdullah b. Zübeyr'in Şam'daki en büyük destekçisi olan Dahhak'a da Şam'da kendi adına (Dahhak adına) biat almasını teklif etti. Böylece Abdullah'ın karşısına da Dahhak'ı halife adayı olarak çıkarmıştır.
Ubeydullah, Ümeyyeoğullarının yeniden iktidarı ele geçirmelerini sağlamıştır. Bunda, Kerbela'da yaptıklarından hesaba çekilme korkusu vardır.
İbn Ziyad'ın destekleri ile, 684'de Cabiye'de Mervan'a biat gerçekleşmiştir.
Mervan b. Hakem'in hilafeti on ay sürmüştür ve öldüğünde sadece Şam ve Mısır'a hâkim durumdaydı.
Mervan b. Hakem'in halifelik koltuğuna oturması, İslam'daki sapmaların bir örneğidir ki, halife bir kişi tarafından aday gösterilmiş, aday gösterilen kişi bu makama geçmeyi kabul etmiş ve halkın biatini, oyunu almıştır.
Mervan ile İmam Zeynelâbidin (a.s.) arasındaki ilişkilere geçersek:
Harre günü İmam (a.s.)'ın Mervan b. Hakem'in ailesini himaye etmesini ve İmam (a.s.)'ın Yezid'in komutanı Müslim'in yanına giderken Mervan b. Hakem ve oğlu Abdülmelik'in ona eşlik ettiğini yukarıda anlatmıştık.
İmam Câfer (a.s.)'ın naklettiğine göre, Mervan, Hz. Hüseyin (a.s.)'ın şehadetinden sonra Medine'ye dönmesi için Ali b. Hüseyin (a.s.)'a 6000 dinar borç para vermiştir.
Vefat edeceği sırada da oğlu Abdülmelik'e hiçbir şekilde bu parayı geri istememesini vasiyet etti. Abdülmelik'in ısrarı üzerine, Ali b. Hüseyin (a.s.), bu parayı geri ödememeye râzı olmuştur.
Mervan b. Hakem, İmam Ali'nin karşısında Cemel Savaşı'nda yer almış ama İmam Ali (a.s.) onun hayatını bağışlamıştı. Ancak, Mervan bu bağışlanmanın karşılığında, hayatı boyunca İmam Ali (a.s.)'a sebbedilmesini emretmiştir.
İmam Zeynelâbidin (a.s.)'a, Mervanoğullarının icraatleri hakkında sorulduğunda şöyle buyurmuştur:
"Kendisinden daha hayırlı olanın, kendilerinden daha kötü olan hakkında söylediğini söyleyeceğim: Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır ve eğer onları bağışlarsan yine şüphe yok ki, Sen Aziz ve Hâkimsin."
Bu dönemin önemli olaylarından konumuzla bağlantısı olanı Tevvabun hareketidir.
İmam Hüseyin (a.s.)'ın kanının intikamını almak için yola çı-kanların hareketidir Tevvabun. Öyle ki, İmam (a.s.)'ın feryadlarını cevapsız bırakarak onu şehadete yalnız yollayanlar, "Bu dünyada yaşamaktan bıktık artık ve bu dünya için kıyam etmeye kalkışmadık" diyeceklerdir.
Tevvabun hareketinin sözcüsü Ubeydullah b. Abdullah, halkı kendi yanlarında olmaya çağırırken şöyle sesleniyordu:
"Ben sizleri Allah'ın Kitabı'na, Peygamberin (s.a.v.) Sünnetine, Ehl-i Beyt'inin intikamını almaya, Kasitin ve Marikin ile savaşmaya davet ediyorum.
Bu yolda öldürülürsek, Allah'ın ahirette temizler ve takvalılar için hazırlamış olduğu daha iyidir ve eğer zafere ulaşırsak, toplumun hükümet ve önderliğini Peygamberimizin (s.a.v.) Ehl-i Beyt'ine döndüreceğiz."
Tevvabun hareketi başarıya ulaşırsa yapacakları şunlardı:
"Müslümanlara hüküm sürmeyi, Peygamberimizin (s.a.v.) Ehl-i Beyt'ine döndüreceğiz. Ehl-i Beyt, Allah'ın onlar vesilesi ile bize nimet ve keramet verdiği kimselerdir."
Yani, Ehl-i Beyt'ten olanın hilafetini sağlayacaklardı.
Bu noktada, dönemin hak imamı olan İmam Zeynelâbidin (a.s.) ile olan direkt bir temaslarına kaynaklarda rastlayamadık.
Ancak, kendisi, Ehl-i Beyt'in mâsum imamlarının dördüncüsü olarak Tevvabun mensuplarınca bilinmekte idi. Bu çerçevede, dolaylı olarak, zaferle sonuçlanan bir hareketin neticesinde kendisinin hilafet makamına getirileceğini düşünebiliriz.
Tevvabun ile mücadele vazifesi Mervan b. Hakem'in halife olmasını sağlayan Ubeydullah b. Ziyad'a verilmiştir. Hatırlanacağı gibi, Ubeydullah b. Ziyad, İmam Hüseyin (a.s.)'ın mübarek vücudunu atlara çiğnetendir.
"Ubeydullah, Şemir ile gönderdiği mektupta, Ömer b. Sa'd'a, Hz. Hüseyin (a.s.)'ı öldürmesini ve arkasında da cesedinin atlarla çiğnenmesini emretmiş ve bu konuda yemini olduğunu da ifade etmiştir."
Kûfe'deki Ehl-i Beyt taraftarları kendilerine hareket noktası olarak şu ayeti seçmişlerdir:
"Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz buzağıyı tanrı edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Öyle yapmanız, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece, Allah, tövbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.