Batılılar önce Lawrence ve Humper gibi ajanlarla Şiilerle Sünnileri karşı karşıya getirmeye çalıştılar. Ama bunda başarılı olamadılar.
Hamper adlı İngiliz ajan, hatıratında ifade ettiği gibi, hicaz bölgesinde görevlendirildikten sonra öncelikle Şiileri, Sünnilere Sünnileri de Şiilere karşı kışkırtmak için kolları sıvamış. Ama Şiiler mollalarına, Sünniler de halifelerine gönülden bağlı oldukları için bu amaçlarında başarılı olamamışlardır. Bu aşamadan sonra İngiliz sömürgeler bakanlığının da yönlendirmesiyle yeni bir plan devreye konulmuş ve bu plan hedefe ulaşmış ve bugünkü Suudi Arabistan'ın resmi mezhebi olan Vahhabilik İngilizler tarafından kurulmuştur.
Batılılar Sünnilerle Şiileri birbirine düşürmek emellerinden bugün de vazgeçmiş değillerdir. Bu amaç çerçevesinde ABD Irak'ta Sünni-Şii ayrılığını sürekli olarak kaşımaktadır. Türkiye'de bir formülle bu çekişmelerin içine çekilmek istenmektedir.
Bugün ABD, Irak'ı vurmak için Türkiye'nin liman ve üslerini kullanarak lojistik destek alıyor. Afganistan için de Türkiye'nin imkânlarını ve Türk askerini kullanıyor.
ABD, Irak askerlerini eğitmekte yetersiz kalıyor diye mi, Türk askerinin Irak askerlerini eğitmesinde ısrar ediyor sanıyorsunuz?
Tabii ki hayır. Türk askeri Irak'ta işgal gücü ABD ile işbirliği yapan Irak askerlerini eğiterek, direnen Irak halkı nezdinde işgalci ABD ile müttefik gözükecektir. ABD Ortadoğu halkına bu fotoğrafı göstermek istiyor. Bu fotoğrafta Haçlı ABD ile Türkiye aynı karede poz verecektir.
Erdoğan hükümetinin ABD'ye "stratejik müttefik" bağlamında her türlü desteği veriyor olması, Türkiye'yi kurtuluş direnişi sergileyen Irak halkı gözünde Haçlı ABD ile aynı safta ve Müslümanlara karşı savaşan bir ülke konumuna getirmiştir. Erdoğan hükümeti sayesinde Türk milleti ile diğer İslam ülke halklarının arasını hiç olmadığı kadar açılmıştır.
Dikkat ederseniz! Birinci körfez savaşında Irak'ta hiç Türk vatandaşı öldürülmemiştir. Bunun en önemli sebebi, o günkü Türkiye hükümeti bugün olduğu gibi ABD'ye kayıtsız şartsız destek vermemesidir. Bugün ise gün geçmiyor ki Irak'ta bir Türk şoför öldürülmesin. Maalesef "minareler süngü, kubbeler miğfer, müminler asker" edebiyatı ile iktidara gelen AKP'nin Irak'ta izlediği yanlış politikanın faturasını Türk şoförleri ödemektedir. ABD, Irak gibi Ortadoğu'nun en zayıf ülkesinde bile halkın direnişi karşısında perişan olmuşken İran gibi hem ordu olarak, hem de halk olarak çok daha güçlü bir ülkeye saldırması kendisi için bir intihar olacaktır. İran'da birkaç yıl önce ortaya çıkan öğrenci hareketleri sırasında olaylar iyice içinden çıkılmaz bir hal almaya başladığında ABD " İran'daki öğrenci olaylarına destek verdiği" yönünde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklama basın yayınla duyurulunca İran'daki öğrenci olayları kendiliğinden bitti. Bu olay İran halkında ABD'ye karşı mevcut olan bilinci göstermesi açısından önemlidir.
ABD bunu çok iyi bilmektedir. Ve İran'ın gücünü bildiği içindir ki, kendisini zor durumda bırakmadan Ortadoğu'daki hedeflerine ulaşabileceği planlar üzerinde çalışmaktadır.
Benim düşüncem, ABD'nin en azından İran'ı Irak'ta olduğu gibi zayıf düşürmeden vurmaya cesaret edemeyeceği yönündedir.
Dikkat ederseniz Irak'ın bugün işgal edilmesiyle gelinen süreç ABD'nin verdiği cesaretle Saddam'ın Kuveyt'e girmesiyle başlamıştı.
Burada dikkat edilmesi gereken şey, bu yeni senaryoda Saddam ve Irak rolü -yani önce işbirliği yapılan ama sonra vurulan- Erdoğan ve Türkiye'ye verilmiş olmasıdır. Bu asıl hedefin Türkiye olduğu gerçeğiyle örtüşmektedir. ABD, İran'a tek başına bir saldırı düşünemeyeceği için benzer bir senaryoyla İran'ı zayıf düşürmeye çalışacaktır kanısındayım.
Bu senaryoda ABD bir taşla üç kuş vurmayı hedeflemektedir. Bu üç kuş, başta İran olmak üzere Türkiye ve Suriye'dir. Bu ülkeler arasında çıkabilecek olası bir savaş her üç ülkeyi de ABD için yutulabilir birer lokma haline getirecektir.
Bu ülkeler arasında ABD provokasyonuyla çıkarılacak olan bir savaşta Ortadoğu'da bütün dengeler alt üst olacaktır. Bu alt üst olan dengeler arasında Türkiye'nin dengeleri de olacaktır. Bundan sonra Ortadoğu'ya tam bir kaos hâkim olacaktır.
Bu kaos ortamı ise ABD'ye büyük İsrail'i kurma fırsatını verecektir. ABD'yi tek durdurabilecek güç Türkiye'dir. Fakat önce Türkiye'nin ABD güdümündeki siyasetçilerden kurtarılması gereklidir?
Hamper adlı İngiliz ajan, hatıratında ifade ettiği gibi, hicaz bölgesinde görevlendirildikten sonra öncelikle Şiileri, Sünnilere Sünnileri de Şiilere karşı kışkırtmak için kolları sıvamış. Ama Şiiler mollalarına, Sünniler de halifelerine gönülden bağlı oldukları için bu amaçlarında başarılı olamamışlardır. Bu aşamadan sonra İngiliz sömürgeler bakanlığının da yönlendirmesiyle yeni bir plan devreye konulmuş ve bu plan hedefe ulaşmış ve bugünkü Suudi Arabistan'ın resmi mezhebi olan Vahhabilik İngilizler tarafından kurulmuştur.
Batılılar Sünnilerle Şiileri birbirine düşürmek emellerinden bugün de vazgeçmiş değillerdir. Bu amaç çerçevesinde ABD Irak'ta Sünni-Şii ayrılığını sürekli olarak kaşımaktadır. Türkiye'de bir formülle bu çekişmelerin içine çekilmek istenmektedir.
Bugün ABD, Irak'ı vurmak için Türkiye'nin liman ve üslerini kullanarak lojistik destek alıyor. Afganistan için de Türkiye'nin imkânlarını ve Türk askerini kullanıyor.
ABD, Irak askerlerini eğitmekte yetersiz kalıyor diye mi, Türk askerinin Irak askerlerini eğitmesinde ısrar ediyor sanıyorsunuz?
Tabii ki hayır. Türk askeri Irak'ta işgal gücü ABD ile işbirliği yapan Irak askerlerini eğiterek, direnen Irak halkı nezdinde işgalci ABD ile müttefik gözükecektir. ABD Ortadoğu halkına bu fotoğrafı göstermek istiyor. Bu fotoğrafta Haçlı ABD ile Türkiye aynı karede poz verecektir.
Erdoğan hükümetinin ABD'ye "stratejik müttefik" bağlamında her türlü desteği veriyor olması, Türkiye'yi kurtuluş direnişi sergileyen Irak halkı gözünde Haçlı ABD ile aynı safta ve Müslümanlara karşı savaşan bir ülke konumuna getirmiştir. Erdoğan hükümeti sayesinde Türk milleti ile diğer İslam ülke halklarının arasını hiç olmadığı kadar açılmıştır.
Dikkat ederseniz! Birinci körfez savaşında Irak'ta hiç Türk vatandaşı öldürülmemiştir. Bunun en önemli sebebi, o günkü Türkiye hükümeti bugün olduğu gibi ABD'ye kayıtsız şartsız destek vermemesidir. Bugün ise gün geçmiyor ki Irak'ta bir Türk şoför öldürülmesin. Maalesef "minareler süngü, kubbeler miğfer, müminler asker" edebiyatı ile iktidara gelen AKP'nin Irak'ta izlediği yanlış politikanın faturasını Türk şoförleri ödemektedir. ABD, Irak gibi Ortadoğu'nun en zayıf ülkesinde bile halkın direnişi karşısında perişan olmuşken İran gibi hem ordu olarak, hem de halk olarak çok daha güçlü bir ülkeye saldırması kendisi için bir intihar olacaktır. İran'da birkaç yıl önce ortaya çıkan öğrenci hareketleri sırasında olaylar iyice içinden çıkılmaz bir hal almaya başladığında ABD " İran'daki öğrenci olaylarına destek verdiği" yönünde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklama basın yayınla duyurulunca İran'daki öğrenci olayları kendiliğinden bitti. Bu olay İran halkında ABD'ye karşı mevcut olan bilinci göstermesi açısından önemlidir.
ABD bunu çok iyi bilmektedir. Ve İran'ın gücünü bildiği içindir ki, kendisini zor durumda bırakmadan Ortadoğu'daki hedeflerine ulaşabileceği planlar üzerinde çalışmaktadır.
Benim düşüncem, ABD'nin en azından İran'ı Irak'ta olduğu gibi zayıf düşürmeden vurmaya cesaret edemeyeceği yönündedir.
Dikkat ederseniz Irak'ın bugün işgal edilmesiyle gelinen süreç ABD'nin verdiği cesaretle Saddam'ın Kuveyt'e girmesiyle başlamıştı.
Burada dikkat edilmesi gereken şey, bu yeni senaryoda Saddam ve Irak rolü -yani önce işbirliği yapılan ama sonra vurulan- Erdoğan ve Türkiye'ye verilmiş olmasıdır. Bu asıl hedefin Türkiye olduğu gerçeğiyle örtüşmektedir. ABD, İran'a tek başına bir saldırı düşünemeyeceği için benzer bir senaryoyla İran'ı zayıf düşürmeye çalışacaktır kanısındayım.
Bu senaryoda ABD bir taşla üç kuş vurmayı hedeflemektedir. Bu üç kuş, başta İran olmak üzere Türkiye ve Suriye'dir. Bu ülkeler arasında çıkabilecek olası bir savaş her üç ülkeyi de ABD için yutulabilir birer lokma haline getirecektir.
Bu ülkeler arasında ABD provokasyonuyla çıkarılacak olan bir savaşta Ortadoğu'da bütün dengeler alt üst olacaktır. Bu alt üst olan dengeler arasında Türkiye'nin dengeleri de olacaktır. Bundan sonra Ortadoğu'ya tam bir kaos hâkim olacaktır.
Bu kaos ortamı ise ABD'ye büyük İsrail'i kurma fırsatını verecektir. ABD'yi tek durdurabilecek güç Türkiye'dir. Fakat önce Türkiye'nin ABD güdümündeki siyasetçilerden kurtarılması gereklidir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Enerji masasında Türkiye neden yok? / 08.11.2025
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024



















































































