Aslında bu sorunun cevabı belli olmasına belli ama yine de değişik yönleriyle irdelenmeye değer. Elimizde iki önemli veri var:
1) Irak, Suudi Arabistan'ın ardından dünyanın ikinci büyük petrol ülkesidir.
2) ABD Başkanı George W. Bush'un seçilmesinde silah üreticilerinin yanı sıra petrol lobileri de ciddi ölçüde belirleyici oldu.
Bu iki veri, "muhtemel bir Irak operasyonu ile petrol arasında ilişki var mı?" sorusuna yeterince cevap veriyor. Ortadoğu'daki uzmanlar da, petrolün, bu operasyona taraf ya da karşı olmadaki etkisini kabul ediyor.
ABD'nin Irak'a yönelik "hukuk tanımaz" tutumunun arkasında yatan tek olmasa da, en önemli sebep petrol. Hâtta petrol, bir kesimin Irak'a yönelik bir saldırıya girişilmesini istemesinin, bir kesimin de böyle bir saldırıya karşı çıkmasının başlıca sebebidir denilse, yanlış olmaz.
ABD Başkanı George W. Bush'un tali amacı, o da belki kitle imha silahlarını kullanabileceği endişesiyle Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in devrilmesini sağlamak olabilir. Ancak meselenin nirengi noktası burası değil. Irak liderinin devrilmesi, yaptıkları bağışlarla Amerikan başkanının seçilmesinde önemli bir katkı payı olan petrol lobicilerinin çok işine yarayacak. Amerikalı petrol şirketleri, Irak'ta kurulacak bir "kukla yönetimini" kafa-kol altına alarak, petrol kuyularının üzerine yatacak. Böylece Bush, sözkonusu çevrelere minnet borcunu ödeyecek.
Saldırı, petrol fiyatlarını yükseltecek
Irak'a yönelik bir saldırı durumunda bu yıl zaten yaklaşık yüzde 50 zam gören petrol fiyatları kısa vadeli olarak artış gösterecektir. Son günlerin fiyat artışlarına dikkat edilecek olursa, petrol piyasasının Washington'dan saldırıyla ilgili olarak yükselen en ufak sinyallere dahi anında karşılık verdiği ortaya çıkıyor. ABD Yardımcısı Dick Cheney, Saddam'a karşı bir savaşın şart olduğunu ifade edince, fiyatlar yeniden yükselmişti.
Ancak uzmanlar böyle bir savaşın tehlikelerine de işaret ediyorlar: Bölgede yaşanacak bir savaşın bütün dengeleri alt üst edebileceği ve dünya petrol pazarında üretim eksikliği yaşanabileceğine de dikkat çekiliyor.
ABD petrol devi olabilir
Ancak Bush ve yandaşları gerçekten de Saddam Hüseyin'i devirir ve Bağdat'a Amerikan yanlısı bir hükümet yerleştirmeyi başarırlarsa, Washington dünyanın en çok petrol üreten ikinci ülkesini kontrolüne almış olacak. Resmi verilere göre Irak toprakları 115 milyar varil petrol barındırıyor. Bazı petrol şirketleri ülkede modern arama metodlarının kullanılması durumunda bu sayının en az ikiye katlanabileceğini belirtiyorlar.
Suudi-ABD çekişmesinde petrolün rolü
Irak'daki petrol rezervlerinin gerçekten de bu kadar yüksek olması durumunda, dünyanın en çok petrol rezervine sahip Suudi Arabistan da listebaşı konumunu bu ülkeye terketmek zorunda kalacak. Bugüne kadar hep son derece iyi olan ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerde son zamanlarda gözle görülür bir zedelenme sözkonusu. Sebeplerden biri çok açık. Suudi yönetimi Irak'a yönelik bir saldırının Suudi Arabistan topraklarından yapılmayacağını çok kez vurguladı. Zirâ halk Riyad'ın, İsrail yandaşı Washington'la işbirliğine gitmesine sert tepki gösteriyor.
Bir taraftan halkın tepkisinden korkan kraliyet sarayı, bir yandan da Irak'ta Washington kontrolündeki bir hükümetin yerleştirilmesini istemiyor. Zirâ Amerika Birleşik Devletleri bu sayede Irak petrolleriyle birlikte dünya petrol piyasasını ve fiyatlarını da kontrol etme imkânına sahip olacak.
Suudi Arabistan da diğer Arap ülkeleri gibi gayet kârlı petrol işinin bozulmasını istemiyor tabii. Bu arada Irak'ın günde bir ilâ iki milyon varil petrol ürettiği ve bu petrolün büyük bir bölümünün -ne kadar ilginçtir ki- ABD'ye satıldığı da unutulmamalı.
1) Irak, Suudi Arabistan'ın ardından dünyanın ikinci büyük petrol ülkesidir.
2) ABD Başkanı George W. Bush'un seçilmesinde silah üreticilerinin yanı sıra petrol lobileri de ciddi ölçüde belirleyici oldu.
Bu iki veri, "muhtemel bir Irak operasyonu ile petrol arasında ilişki var mı?" sorusuna yeterince cevap veriyor. Ortadoğu'daki uzmanlar da, petrolün, bu operasyona taraf ya da karşı olmadaki etkisini kabul ediyor.
ABD'nin Irak'a yönelik "hukuk tanımaz" tutumunun arkasında yatan tek olmasa da, en önemli sebep petrol. Hâtta petrol, bir kesimin Irak'a yönelik bir saldırıya girişilmesini istemesinin, bir kesimin de böyle bir saldırıya karşı çıkmasının başlıca sebebidir denilse, yanlış olmaz.
ABD Başkanı George W. Bush'un tali amacı, o da belki kitle imha silahlarını kullanabileceği endişesiyle Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in devrilmesini sağlamak olabilir. Ancak meselenin nirengi noktası burası değil. Irak liderinin devrilmesi, yaptıkları bağışlarla Amerikan başkanının seçilmesinde önemli bir katkı payı olan petrol lobicilerinin çok işine yarayacak. Amerikalı petrol şirketleri, Irak'ta kurulacak bir "kukla yönetimini" kafa-kol altına alarak, petrol kuyularının üzerine yatacak. Böylece Bush, sözkonusu çevrelere minnet borcunu ödeyecek.
Saldırı, petrol fiyatlarını yükseltecek
Irak'a yönelik bir saldırı durumunda bu yıl zaten yaklaşık yüzde 50 zam gören petrol fiyatları kısa vadeli olarak artış gösterecektir. Son günlerin fiyat artışlarına dikkat edilecek olursa, petrol piyasasının Washington'dan saldırıyla ilgili olarak yükselen en ufak sinyallere dahi anında karşılık verdiği ortaya çıkıyor. ABD Yardımcısı Dick Cheney, Saddam'a karşı bir savaşın şart olduğunu ifade edince, fiyatlar yeniden yükselmişti.
Ancak uzmanlar böyle bir savaşın tehlikelerine de işaret ediyorlar: Bölgede yaşanacak bir savaşın bütün dengeleri alt üst edebileceği ve dünya petrol pazarında üretim eksikliği yaşanabileceğine de dikkat çekiliyor.
ABD petrol devi olabilir
Ancak Bush ve yandaşları gerçekten de Saddam Hüseyin'i devirir ve Bağdat'a Amerikan yanlısı bir hükümet yerleştirmeyi başarırlarsa, Washington dünyanın en çok petrol üreten ikinci ülkesini kontrolüne almış olacak. Resmi verilere göre Irak toprakları 115 milyar varil petrol barındırıyor. Bazı petrol şirketleri ülkede modern arama metodlarının kullanılması durumunda bu sayının en az ikiye katlanabileceğini belirtiyorlar.
Suudi-ABD çekişmesinde petrolün rolü
Irak'daki petrol rezervlerinin gerçekten de bu kadar yüksek olması durumunda, dünyanın en çok petrol rezervine sahip Suudi Arabistan da listebaşı konumunu bu ülkeye terketmek zorunda kalacak. Bugüne kadar hep son derece iyi olan ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerde son zamanlarda gözle görülür bir zedelenme sözkonusu. Sebeplerden biri çok açık. Suudi yönetimi Irak'a yönelik bir saldırının Suudi Arabistan topraklarından yapılmayacağını çok kez vurguladı. Zirâ halk Riyad'ın, İsrail yandaşı Washington'la işbirliğine gitmesine sert tepki gösteriyor.
Bir taraftan halkın tepkisinden korkan kraliyet sarayı, bir yandan da Irak'ta Washington kontrolündeki bir hükümetin yerleştirilmesini istemiyor. Zirâ Amerika Birleşik Devletleri bu sayede Irak petrolleriyle birlikte dünya petrol piyasasını ve fiyatlarını da kontrol etme imkânına sahip olacak.
Suudi Arabistan da diğer Arap ülkeleri gibi gayet kârlı petrol işinin bozulmasını istemiyor tabii. Bu arada Irak'ın günde bir ilâ iki milyon varil petrol ürettiği ve bu petrolün büyük bir bölümünün -ne kadar ilginçtir ki- ABD'ye satıldığı da unutulmamalı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016