Tarihçilerin en zorlandıkları konu, içinde yaşadıkları dönemin tarihini yazmaktır. Bir tarihçi Osmanlı, Selçuklu, Emevi, Abbasi, Göktürk dönemine dair sağlıklı ve doğru yorumlar yapabilir ancak şu an yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, AB süreci, Irak işgali, PKK terörü, ABD'nin politikaları gibi konular için aynı şeyi söyleyemeyiz. Hatta bir çoğuna göre son saydıklarımız daha tarihin sınırlarına bile girmemiştir. Öyle düşünenlere göre bu konuların tarihi olaylar olarak değerlendirilebilmesi için üzerlerinden en az yarım asırlık bir zaman diliminin geçmesi gerekiyor.
Bu iddianın doğru veya yanlış olduğunu tartışmıyorum fakat kimilerinin güncel tarih diye isimlendirdiği sıcak hadiselerin değerlendirilip, analiz edilmesinde tarihçilerin bakış açısının; uluslar arası ilişkiler uzmanından, politikacıdan, askerden, stratejistten çok farklı olduğunu ve tarihçinin olaylar arasındaki sebep-sonuç denklemini daha sağlıklı değerlendirdiğini düşünüyorum.
Bütün bunlara karşın, güncel olayların tüm yönleriyle ortaya çıkarılabilmesi ve yaşanan süreçlerin sebep-sonuç ilişkileriyle olan ilgilerinin doğru analiz edilebilmesi hadisesi o kadar da kolay değil. Bazı olaylar vardır ki, gerçekten de üzerinden yarım asır geçmeden anlaşılamaz, analiz edilemez, sebep-sonuç ilişkileri ortaya konulamaz.
Bu konuda bize ilham kaynağı olan İngiliz tarihçilerinden A. N. Wilson "Amerikan İmparatorluğu'nun sonu mu geliyor?" sorusunun cevabını aradığı yazısında önemli ipuçları veriyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin şu anda altedilemez bir güç gibi göründüğü ancak bu görüntüsünün altında, ölümcül sonuçları olabilecek çatlakların fark edilebileceğini belirten Wilson, İngiliz İmparatorluğu'nun çözülme ve ardından dağılma sürecinden örnekler veriyor. Wilson, verdiği bu örnekten hareketle İngiliz İmparatorluğunun 1901 ile 1953 yıllarını kapsayan çöküş döneminde pek az kişinin, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluğun sonunda Avrupa'nın batı kıyısında irice bir adadan ibaret hale düşeceğini tahmin edebildiğini belirtiyor. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda yani 1918 yılında kalkıp da "İngiltere 1953 yılında şöyle olacak" diyen birine hiç kimse akıllı muamelesi yapmazdı. Fakat İngiltere 20. yüzyılın ilk yarısında bu batış sürecini yaşadı ve o süreç içerisinde yaşayanlar- tarihçiler de dahil- bu dönemin çöküş süreci olduğunu kavrayamadı.
Wilson da bunun altını çiziyor ve şöyle diyor: İngiliz İmparatorluğu'nun çözülme süreci, ancak şimdi yani bu süreçten onlarca yıl sonra yapılan tarih çalışmalarında, adım adım işleyen bir mekanizma olarak kavranabiliyor."
Wilson'un bu örnekten varmak istediği nokta çok önemli. Wilson, şu anda İngiltere'nin yaşadığı çöküş sürecinin benzerinin Amerika Birleşik Devletleri tarafından yaşandığına dair net göstergeler olmadığını, ancak belki bundan yüzyıl sonra da birilerinin, şu anda yaşadıklarımızı Amerikan İmparatorluğunun adım adım çözülüşünün öyküsü olarak kavrayacağını ifade ediyor.
İşte burası gerçekten önemli. Yani bugün belki bazı analistler, stratejistler, yazarlar, aydınlar ve firaset sahipleri ABD'nin çöküş sürecini yaşadığını ifade ediyor ama yaşanan sürecin ABD'nin çöküş süreci olduğuna dair net tahliller yapılamıyor. Zaten bunu yapmak mümkün de değil. Wilson gibi yüzyıl sonrasına gitmeye gerek yok, bundan 50 yıl sonra ABD tamamen çöktüğü zaman, ABD'nin bugün yaşadığı sürecin "çöküş süreci" olduğu gerçeği daha açık bir şekilde ortaya çıkacak.
Wilson ABD'nin çöküşüyle ilgili kişisel kanaatini eklemeyi de ihmal etmiyor. Ona göre, Amerikan güçlerinin Bağdat'tan küçük düşmüş şekilde çekilmek zorunda kalması, bu tür bir çözülme sürecinin ilk adımı olabilir.
Türkiye için de benzer çıkarımlar yapılabilir. Mesela AB ile yaşanan süreç, PKK terörüyle ilgili Başbakan Erdoğan'ın çıkışı, IMF ile yapılan anlaşmalar, bir türlü uygulanamayan Kuzey Irak politikası, Kıbrıs'ın veriliş öyküsü?
Bütün bu yaşananlar yarım asır sonra nasıl sonuçlanacak ve tarihçiler Türkiye'nin tarihini değerlendirirken yıkılmış bir devletin tarihini mi, yoksa küllerinden doğmuş yeni bir devin tarihini mi yazacaklar? İkisi de mümkün, ancak ikinci ihtimalin ortadan kalkması için zaman hızla ilerliyor. Bir an önce uyanmakta fayda var?
Bu iddianın doğru veya yanlış olduğunu tartışmıyorum fakat kimilerinin güncel tarih diye isimlendirdiği sıcak hadiselerin değerlendirilip, analiz edilmesinde tarihçilerin bakış açısının; uluslar arası ilişkiler uzmanından, politikacıdan, askerden, stratejistten çok farklı olduğunu ve tarihçinin olaylar arasındaki sebep-sonuç denklemini daha sağlıklı değerlendirdiğini düşünüyorum.
Bütün bunlara karşın, güncel olayların tüm yönleriyle ortaya çıkarılabilmesi ve yaşanan süreçlerin sebep-sonuç ilişkileriyle olan ilgilerinin doğru analiz edilebilmesi hadisesi o kadar da kolay değil. Bazı olaylar vardır ki, gerçekten de üzerinden yarım asır geçmeden anlaşılamaz, analiz edilemez, sebep-sonuç ilişkileri ortaya konulamaz.
Bu konuda bize ilham kaynağı olan İngiliz tarihçilerinden A. N. Wilson "Amerikan İmparatorluğu'nun sonu mu geliyor?" sorusunun cevabını aradığı yazısında önemli ipuçları veriyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin şu anda altedilemez bir güç gibi göründüğü ancak bu görüntüsünün altında, ölümcül sonuçları olabilecek çatlakların fark edilebileceğini belirten Wilson, İngiliz İmparatorluğu'nun çözülme ve ardından dağılma sürecinden örnekler veriyor. Wilson, verdiği bu örnekten hareketle İngiliz İmparatorluğunun 1901 ile 1953 yıllarını kapsayan çöküş döneminde pek az kişinin, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluğun sonunda Avrupa'nın batı kıyısında irice bir adadan ibaret hale düşeceğini tahmin edebildiğini belirtiyor. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda yani 1918 yılında kalkıp da "İngiltere 1953 yılında şöyle olacak" diyen birine hiç kimse akıllı muamelesi yapmazdı. Fakat İngiltere 20. yüzyılın ilk yarısında bu batış sürecini yaşadı ve o süreç içerisinde yaşayanlar- tarihçiler de dahil- bu dönemin çöküş süreci olduğunu kavrayamadı.
Wilson da bunun altını çiziyor ve şöyle diyor: İngiliz İmparatorluğu'nun çözülme süreci, ancak şimdi yani bu süreçten onlarca yıl sonra yapılan tarih çalışmalarında, adım adım işleyen bir mekanizma olarak kavranabiliyor."
Wilson'un bu örnekten varmak istediği nokta çok önemli. Wilson, şu anda İngiltere'nin yaşadığı çöküş sürecinin benzerinin Amerika Birleşik Devletleri tarafından yaşandığına dair net göstergeler olmadığını, ancak belki bundan yüzyıl sonra da birilerinin, şu anda yaşadıklarımızı Amerikan İmparatorluğunun adım adım çözülüşünün öyküsü olarak kavrayacağını ifade ediyor.
İşte burası gerçekten önemli. Yani bugün belki bazı analistler, stratejistler, yazarlar, aydınlar ve firaset sahipleri ABD'nin çöküş sürecini yaşadığını ifade ediyor ama yaşanan sürecin ABD'nin çöküş süreci olduğuna dair net tahliller yapılamıyor. Zaten bunu yapmak mümkün de değil. Wilson gibi yüzyıl sonrasına gitmeye gerek yok, bundan 50 yıl sonra ABD tamamen çöktüğü zaman, ABD'nin bugün yaşadığı sürecin "çöküş süreci" olduğu gerçeği daha açık bir şekilde ortaya çıkacak.
Wilson ABD'nin çöküşüyle ilgili kişisel kanaatini eklemeyi de ihmal etmiyor. Ona göre, Amerikan güçlerinin Bağdat'tan küçük düşmüş şekilde çekilmek zorunda kalması, bu tür bir çözülme sürecinin ilk adımı olabilir.
Türkiye için de benzer çıkarımlar yapılabilir. Mesela AB ile yaşanan süreç, PKK terörüyle ilgili Başbakan Erdoğan'ın çıkışı, IMF ile yapılan anlaşmalar, bir türlü uygulanamayan Kuzey Irak politikası, Kıbrıs'ın veriliş öyküsü?
Bütün bu yaşananlar yarım asır sonra nasıl sonuçlanacak ve tarihçiler Türkiye'nin tarihini değerlendirirken yıkılmış bir devletin tarihini mi, yoksa küllerinden doğmuş yeni bir devin tarihini mi yazacaklar? İkisi de mümkün, ancak ikinci ihtimalin ortadan kalkması için zaman hızla ilerliyor. Bir an önce uyanmakta fayda var?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012