AKP hükümetinin Dışişleri’nde komşularla sıfır sorun politikası bütün komşuları sıfırlamak anlamına geliyormuş. Aynı inancı, ortak geçmişi ve ortak kültürü taşıdığımız komşularımızla dost iken kavgalı duruma geldik. Bu kadar ortak payda taşıdığımız İran ve Suriye ile gelinen nokta ibretliktir.
Bölgemizdeki gerilimin sebebi nedir, ne oldu ki 22 İslam ülkesi ardı ardına kaynamaya başladı. Sıcak çatışmalar, istikrarsızlık, mezhep temelinde suni ayrılıkların körüklenmesi batılıların topyekûn çalışmalarının neticesidir. Bu işgal ABD tarafından açıklanan bir Haçlı savaşıdır. Bizzat ABD’nin isimlendirmesiyle Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Kuzey Afrika projesidir. Bunun aksini iddia etmenin hiçbir ilmi ve mantıki açıklaması yoktur. Sayın Erdoğan’a danışmanları nasıl rapor getiriyorlar bilemiyoruz. Veya güç odakları Sayın Başbakan’ı nasıl ikna etmeğe çalışıyorlar bilmiyoruz, ancak Sayın Erdoğan’ın sık sık anket yaptırdığını ve halkın nabzını tuttuğunu biliyoruz. Halkın eğilimlerini dikkate aldığını da biliyoruz. Zaten başka türlü davranması da mümkün değildir. Nihayet ülke de 4 veya 5 yılda bir seçim sandığı milletin önüne getirilmektedir. İçine girilen bir savaşta, hem de bizimle en ufak bir ilgisi olmayan çatışmada kaybedeceğimiz canların hesabını hiçbir siyasinin vermesi de mümkün değildir. Amerika’nın menfaatleri ve keyfi için böyle bir gerilimin içinde bulunmak bile akıl karı değildir.
Kürecik radar sistemi doğrudan ABD’nin projesidir
Hükümet bazı gelişmeleri halktan gizlemeye kalkabilir. Ancak günümüzde bilişimin geldiği seviye itibarıyla hiçbir gelişmenin gizli kalması mümkün değildir. Nitekim Kürecik’te faaliyete geçen radar üssünü ABD’li bir generalden öğrendik. Kurulan bu füze kalkanı hâlihazırda NATO’ya bile ait değil. Doğrudan ABD’ye ait.
Kurulan bu radar sistemi, İran’ı Kafkasya, Güney Rusya ve Türkiye’deki ana jet üslerimizden kalkan uçakları, hâsılı bütün hava harekâtını izleme potansiyeline sahip. Bu radar sistemi, bizzat İsrail’i koruma maksatlı olduğu gibi bölgemizdeki en ufak bir hareketliliği dahi gözetim ve denetim altında almıştır. Bu bir bakıma bağımsızlığımızın devri anlamına da gelmektedir. Bundandır ki, gerek İran gerekse Rusya Kürecik’teki radardan rahatsızlıklarını dile getirmiş ve bir saldırı halinde ülkemizi hedef alacaklarını açıkça ifade etmişlerdir. Bütün bu gelişmeler artık iradenin hükümetin elinden çıktığını da göstermektedir.
Bölge güvenliğinde yalnız bir ülke değil bütün bölge ülkeleri bir çıkmazın içine doğru sürüklenmektedir. Görüntü, komşu ve dost ülkelerin bir fitne yüzünden birbirine katılmış olmasıdır.
Enerji Savaşı
BOP’un hedefindeki önemli aktörlerden ikisi İran ve Türkiye’dir. Her iki ülke güçlü ve tarihi geçmişe sahipler. ABD’nin Afganistan ve Irak’taki kayıpları göz önüne alındığında güçleri birbirine karşı çatıştırma projesi olduğunu yıllardan beri Prof. Dr. Haydar Baş Bey ifade etmektedir. Geçen yıllar ve gelişen olaylar bu tespitin ne kadar doğru olduğunu da ortaya koymuştur.
ABD, Hürmüz Boğazı’nın hâkimiyetini eline geçirmek istemektedir. Hürmüz Boğazı’nın kuzey kıyısında İran, güney kıyısında ise Umman toprakları vardır. Genişliği 38,90 kilometre civarındadır. Ortadoğu petrollerinin yüzde 40’ı bu boğazdan transit geçen gemiler taşır. Bu geçen petrol ABD, Batı Avrupa ve Çin’e gönderilen petrolün yaklaşık yarısı kadardır. ABD, Çin ve İran arasındaki sürtüşmenin temel sebeplerinden bir tanesi bu noktadır. Diyebiliriz ki stratejik olarak Hürmüz Boğazı en önemli konuma gelmiştir. Petrol ihtiyacı olan her ülkeyi bu gelişme ilgilendirmektedir. Özelliklede Çin’in son yıllardaki ekonomik gelişme hamlesi ve enerjiye olan ihtiyacı da göz önünde bulundurulduğu zaman Çin’i durdurmanın yolu da Hürmüz Boğazı’na hâkimiyetten geçmektedir. Gelinen noktada Hürmüz Boğazı’ndan kim hâkim olursa galip olan da o olacaktır. Amerika’nın dünya imparatorluğuna ulaşmasında Hürmüz Boğazı’na hâkim olma şartı vardır. Bunun için de her türlü manevrayı yapmak isteyecektir. Türkiye meseleye bir de bu açıdan bakmalıdır. Bölgemizdeki gerilimde ABD’nin menfaatleri adına yürütülen politikalardan acilen vazgeçilmelidir.
Bölgemizdeki gerilimin sebebi nedir, ne oldu ki 22 İslam ülkesi ardı ardına kaynamaya başladı. Sıcak çatışmalar, istikrarsızlık, mezhep temelinde suni ayrılıkların körüklenmesi batılıların topyekûn çalışmalarının neticesidir. Bu işgal ABD tarafından açıklanan bir Haçlı savaşıdır. Bizzat ABD’nin isimlendirmesiyle Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Kuzey Afrika projesidir. Bunun aksini iddia etmenin hiçbir ilmi ve mantıki açıklaması yoktur. Sayın Erdoğan’a danışmanları nasıl rapor getiriyorlar bilemiyoruz. Veya güç odakları Sayın Başbakan’ı nasıl ikna etmeğe çalışıyorlar bilmiyoruz, ancak Sayın Erdoğan’ın sık sık anket yaptırdığını ve halkın nabzını tuttuğunu biliyoruz. Halkın eğilimlerini dikkate aldığını da biliyoruz. Zaten başka türlü davranması da mümkün değildir. Nihayet ülke de 4 veya 5 yılda bir seçim sandığı milletin önüne getirilmektedir. İçine girilen bir savaşta, hem de bizimle en ufak bir ilgisi olmayan çatışmada kaybedeceğimiz canların hesabını hiçbir siyasinin vermesi de mümkün değildir. Amerika’nın menfaatleri ve keyfi için böyle bir gerilimin içinde bulunmak bile akıl karı değildir.
Kürecik radar sistemi doğrudan ABD’nin projesidir
Hükümet bazı gelişmeleri halktan gizlemeye kalkabilir. Ancak günümüzde bilişimin geldiği seviye itibarıyla hiçbir gelişmenin gizli kalması mümkün değildir. Nitekim Kürecik’te faaliyete geçen radar üssünü ABD’li bir generalden öğrendik. Kurulan bu füze kalkanı hâlihazırda NATO’ya bile ait değil. Doğrudan ABD’ye ait.
Kurulan bu radar sistemi, İran’ı Kafkasya, Güney Rusya ve Türkiye’deki ana jet üslerimizden kalkan uçakları, hâsılı bütün hava harekâtını izleme potansiyeline sahip. Bu radar sistemi, bizzat İsrail’i koruma maksatlı olduğu gibi bölgemizdeki en ufak bir hareketliliği dahi gözetim ve denetim altında almıştır. Bu bir bakıma bağımsızlığımızın devri anlamına da gelmektedir. Bundandır ki, gerek İran gerekse Rusya Kürecik’teki radardan rahatsızlıklarını dile getirmiş ve bir saldırı halinde ülkemizi hedef alacaklarını açıkça ifade etmişlerdir. Bütün bu gelişmeler artık iradenin hükümetin elinden çıktığını da göstermektedir.
Bölge güvenliğinde yalnız bir ülke değil bütün bölge ülkeleri bir çıkmazın içine doğru sürüklenmektedir. Görüntü, komşu ve dost ülkelerin bir fitne yüzünden birbirine katılmış olmasıdır.
Enerji Savaşı
BOP’un hedefindeki önemli aktörlerden ikisi İran ve Türkiye’dir. Her iki ülke güçlü ve tarihi geçmişe sahipler. ABD’nin Afganistan ve Irak’taki kayıpları göz önüne alındığında güçleri birbirine karşı çatıştırma projesi olduğunu yıllardan beri Prof. Dr. Haydar Baş Bey ifade etmektedir. Geçen yıllar ve gelişen olaylar bu tespitin ne kadar doğru olduğunu da ortaya koymuştur.
ABD, Hürmüz Boğazı’nın hâkimiyetini eline geçirmek istemektedir. Hürmüz Boğazı’nın kuzey kıyısında İran, güney kıyısında ise Umman toprakları vardır. Genişliği 38,90 kilometre civarındadır. Ortadoğu petrollerinin yüzde 40’ı bu boğazdan transit geçen gemiler taşır. Bu geçen petrol ABD, Batı Avrupa ve Çin’e gönderilen petrolün yaklaşık yarısı kadardır. ABD, Çin ve İran arasındaki sürtüşmenin temel sebeplerinden bir tanesi bu noktadır. Diyebiliriz ki stratejik olarak Hürmüz Boğazı en önemli konuma gelmiştir. Petrol ihtiyacı olan her ülkeyi bu gelişme ilgilendirmektedir. Özelliklede Çin’in son yıllardaki ekonomik gelişme hamlesi ve enerjiye olan ihtiyacı da göz önünde bulundurulduğu zaman Çin’i durdurmanın yolu da Hürmüz Boğazı’na hâkimiyetten geçmektedir. Gelinen noktada Hürmüz Boğazı’ndan kim hâkim olursa galip olan da o olacaktır. Amerika’nın dünya imparatorluğuna ulaşmasında Hürmüz Boğazı’na hâkim olma şartı vardır. Bunun için de her türlü manevrayı yapmak isteyecektir. Türkiye meseleye bir de bu açıdan bakmalıdır. Bölgemizdeki gerilimde ABD’nin menfaatleri adına yürütülen politikalardan acilen vazgeçilmelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025