“AB’ye uyum yasaları” veya “AB bunları tavsiye ediyor” ifadesi Türkiye’de pek çok icraatın gerekçesidir.
10 yıldır iktidarda olan AKP’nin bu gerekçe ile hayata geçirdiği düzenlemelerden bazıları şöyledir:
* AB istiyor gerekçesi ile domuz eti satışı serbest bırakılmıştır.
* AB istiyor diye zina suç olmaktan çıkarılmıştır.
* AB istiyor diye, Cuma hutbelerinde “Allah katında tek din İslam’dır” ayeti okunmaz olmuştur.
* AB istiyor gerekçesi ile din dersi kitaplarına, Kelime-i Şehadet’in ikinci kısmı olan “Muhammedür Resulullah” ibaresi yazılmaz olmuştur.
* AB istiyor diye nüfus kağıtlarından din hanesi kaldırılmıştır.
* AB istiyor diye Anayasamızda yer alan ‘cami’ kelimesi ‘ibadethane’ olarak değiştirilmiştir.
* AB istiyor gerekçesi ile kiliseler onarılmaktadır.
Tek bir Hıristiyanın yaşamadığı mahallelerde 50 bin kilise evi açılmıştır.
AB’nin 2004 tarihli İlerleme Raporuna göre, misyonerlik kültürler arasında etkileşim için gereklidir.
Bunlar İslam itikadı ile alakalı isteklerdir.
Sadece bu talepler bile AB’nin bir Hıristiyan birliği olduğunun ispatıdır.
Üye adayı hiçbir ülkeden istenilmeyen bu ön hazırlık, AB’ye alınmayacağı her fırsatta dile getirilen Türkiye’ye, Birlik üyesi olma bahanesi ile Türk inancına ve örfüne uygun olmayan şartların dayatılmasından başka bir şey değildir.
AB’nin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin geleceğini etkileyecek talepleri de söz konusudur:
2004 İlerleme Raporuna göre, Fırat ve Dicle suları ile bölgedeki barajların AB yönetimine devredilmesi talep edilmiştir.
AB, Türkiye’de hak sahibi olması gereken 36 etnik grubun varlığından bahsetmektedir.
2004 tarihli İlerleme Raporuna göre, “1915-1916 da bölgede yaşanan insani acılarla ilgili olarak Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinde Ermenistan’la bu olaylarla ilgili iyileştirme yaşanmalıdır.”
AB raporuna göre, Türkiye Kıbrıs toprağının yüzde 37’sini işgal etmektedir.
AB Parlamentosu, Kardak Adası ile ilgili olarak Türkiye’nin provokatif eylemlerinden endişe duymaktadır.
AB Parlamentosu’na göre, Türkiye Kardak Adasını Yunanistan’a vermelidir.
AB, Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasını tavsiye etmiştir.
AB ye göre, Türkiye güneydoğusundaki operasyonları durdurmalıdır.
AB, İstanbul sur içinde bir din devletini kabul ediyor, Patriğin ekümenik sıfatının kamusal alanda kullanılmasının önünü açılmasını talep etmektedir.
İstenilenlerin yerine getirilmesi halinde dahi AB üyesi ülkeler Türkiye’nin üyeliğini referanduma sunacaktır.
AB’ye girmek için itikadımız veya milli bütünlüğümüz üzerinde yapılması tavsiye edilen bu taleplerin yerine getirilmesine değecek midir?
Yani biz, her şart uygulansa da AB’ye üye olabilecek miyiz?
10 yıldır iktidarda olan AKP’nin bu gerekçe ile hayata geçirdiği düzenlemelerden bazıları şöyledir:
* AB istiyor gerekçesi ile domuz eti satışı serbest bırakılmıştır.
* AB istiyor diye zina suç olmaktan çıkarılmıştır.
* AB istiyor diye, Cuma hutbelerinde “Allah katında tek din İslam’dır” ayeti okunmaz olmuştur.
* AB istiyor gerekçesi ile din dersi kitaplarına, Kelime-i Şehadet’in ikinci kısmı olan “Muhammedür Resulullah” ibaresi yazılmaz olmuştur.
* AB istiyor diye nüfus kağıtlarından din hanesi kaldırılmıştır.
* AB istiyor diye Anayasamızda yer alan ‘cami’ kelimesi ‘ibadethane’ olarak değiştirilmiştir.
* AB istiyor gerekçesi ile kiliseler onarılmaktadır.
Tek bir Hıristiyanın yaşamadığı mahallelerde 50 bin kilise evi açılmıştır.
AB’nin 2004 tarihli İlerleme Raporuna göre, misyonerlik kültürler arasında etkileşim için gereklidir.
Bunlar İslam itikadı ile alakalı isteklerdir.
Sadece bu talepler bile AB’nin bir Hıristiyan birliği olduğunun ispatıdır.
Üye adayı hiçbir ülkeden istenilmeyen bu ön hazırlık, AB’ye alınmayacağı her fırsatta dile getirilen Türkiye’ye, Birlik üyesi olma bahanesi ile Türk inancına ve örfüne uygun olmayan şartların dayatılmasından başka bir şey değildir.
AB’nin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin geleceğini etkileyecek talepleri de söz konusudur:
2004 İlerleme Raporuna göre, Fırat ve Dicle suları ile bölgedeki barajların AB yönetimine devredilmesi talep edilmiştir.
AB, Türkiye’de hak sahibi olması gereken 36 etnik grubun varlığından bahsetmektedir.
2004 tarihli İlerleme Raporuna göre, “1915-1916 da bölgede yaşanan insani acılarla ilgili olarak Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinde Ermenistan’la bu olaylarla ilgili iyileştirme yaşanmalıdır.”
AB raporuna göre, Türkiye Kıbrıs toprağının yüzde 37’sini işgal etmektedir.
AB Parlamentosu, Kardak Adası ile ilgili olarak Türkiye’nin provokatif eylemlerinden endişe duymaktadır.
AB Parlamentosu’na göre, Türkiye Kardak Adasını Yunanistan’a vermelidir.
AB, Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasını tavsiye etmiştir.
AB ye göre, Türkiye güneydoğusundaki operasyonları durdurmalıdır.
AB, İstanbul sur içinde bir din devletini kabul ediyor, Patriğin ekümenik sıfatının kamusal alanda kullanılmasının önünü açılmasını talep etmektedir.
İstenilenlerin yerine getirilmesi halinde dahi AB üyesi ülkeler Türkiye’nin üyeliğini referanduma sunacaktır.
AB’ye girmek için itikadımız veya milli bütünlüğümüz üzerinde yapılması tavsiye edilen bu taleplerin yerine getirilmesine değecek midir?
Yani biz, her şart uygulansa da AB’ye üye olabilecek miyiz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018