90 dakika durursan

Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi macerası son buldu. Bu sonuçla Fenerbahçe doğrudan Avrupa Ligi'nde gruplara kaldı.

Ben işin açıkçası Fenerbahçe'yi beğenmedim. Şimdi bakın bir maçın 86. dakikasına gidelim.

Bu dakikada Fenerbahçe bir taç atışı kazandı. Tam taç atışı kullanılacaktı ki rakip futbolcu Haraldsson ikinci topu eline alıp saha içine attı. Bu neyi gösteriyordu?

Rakip işin açıkçası aciz durumda kalmış oyunu soğutmaya çalışıyor. Yani süre geçirmek için ne kadar numara varsa yapıyorlar.

Öte yandan maçın hakemi tuhaf kararlar alıyor. Kendi aklına göre kural yazıyor.

89. dakikada hakem atışı ile Lille topu oyuna sokacak. Rakip oyuncu top yere temas ettikten sonra acemice bir hata ile topu Fenerbahçelilere kaptırıyor.

Fakat hakem oyunu durduruyor ve kafasına göre kural yazıp top yerde iki kere sekmeli diyor. Şimdi rakibin en büyük numarası zaman çalmak ve de hakemin durumu ortada.

Peki Fenerbahçe ne yaptı. Karşılaşmanın son 10 dakikası hariç ne oyunu zorladı ne de kazanmak için uğraştı.

Böyle bir rakip bulmuşsun maçı çok önceden bitirmesi lazım. Fakat nerede.

Son anda adamlar kendi kalelerine gol atmasaydı zaten Fenerbahçe normal sürede elenecekti.

Uzatmalarda rakip on kişi kaldı. Yahu rakip on kişi kalmış. Hâlâ Lille'e kalene gelme fırsatı veriyorsun. Onlardan birinde de adamlar penaltı kazanıyor. Olacak şey değil.

Ayrıca penaltı kararı tartışmalı değil. Bence net penaltı.

Tabii Fenerbahçe'de olumlu işlerde var. Hızlı oynama isteği ve maça hızlı başlamak.

Her ne kadar maç içinde çok gelgitler olsa da son anlarda maça geri dönerek karşılaşmayı uzatmalara taşıyabilmek. Bütün bunlar olumlu yönlerdi.

Bu yazıyı yazarken bir yandan da Jose Mourinho'nun basın toplantısını dinliyorum. Mourinho da işin açıkçası tuhafıma giden şeyler söylüyor.

Yolumuza Şampiyonlar Ligi'nde devam edemiyoruz ama zaten Şampiyonlar Ligi'nde üst turlara çıkma şansımız yoktu anlamında şeyler söylüyor.

Yahu bu nasıl bir düşünce. Dünya çapında kendini ispat etmiş bir teknik adam Şampiyonlar Ligi'nde zaten başarılı olamayız diyor.

Bu kadar kariyerin var. Takımı üst turlara taşıyacak bilgiye sahip değil misin yani. Bir de futbol kamuoyunda Mourinho hakkında anlamsız yorumlar yapılıyor.

Neymiş 1-0 olsun bizim olsun dermiş. İyi futbolu dert etmezmiş. Hani neredeyse maçı kazanmak için oynamaz denecek.

Adam bir maçı neden 4-5 golle kazanmak için oynatmasın. 1-0'ı neden yeter görsün.

Neyse kısaca maçı değerlendirirsek şunları yazabiliriz.

Fenerbahçe maça hızlı girmek istese de bunda başarılı olamadı. İşin açıkçası Fenerbahçeli futbolcular çok dağınık bir görüntü verdi.

Örneğin 6 ve 14. dakikalarda önce Oosterwolde ve Djiku sonra yine Oosterwolde ve İsmail Yüksek birbirlerinin farkında olmadan aynı hava topuna çıkıyorlar.

Üstelik ikinci pozisyonda Oosterwolde ve İsmail Yüksek kafa kafaya çarpışıyorlar.

Fenerbahçe temposunu sürdürmeyince oyunun kontrolü Lille geçti. Bu dönemde rakipte sağ kanatta oynayan Tiago Santos oyunu zorladı.

Adana Demirspor maçında parlayan Maximin 29'da boşta olan Dzeko'yu görmeyip topu kaleye paralel rastgele yolladı ve de bir net gol pozisyon şansını harcadı.

32'de de Mert Hakan kötü bir şut ile pozisyonu harcadı. İlk yarının son anlarında Tiago Santos topu kendi sağ kanadından alıp ortaya doğru sürerken 4-5 tane Fenerbahçeli futbolcuyu çalımladı.

İkinci yarıda karşılaşmanın temposu düşük başladı. Bu yarının başında Fenerbahçe ikinci bölgede baskılı gibi göründü.

Ne var ki bu çabaları gol pozisyonuna döndüremedi. Fenerbahçe 78'ten sonra canlandı. 82'de Osayi Dzeko'nun pasında aldığı top ile çok iyi bir şut attı ve top direkten döndü.

Uzatma bölümlerinde Cenk Tosun'un anlamsız hataları göze çarptı. Cenk Tosun 97'de kafa ile kimsenin olmadığı yere pas verdi.

100'de ise Cenk Oosterwolde'nin verdiği pası ayağından açıp taca çıkarttı. Bakın bu seviyede bu hatalar ile lehte bir sonuç elde etmek mümkün değil.

Bu devre sonradan oyuna giren Lilleli futbolcu Sharouhou bireysel yetenekleri üst düzey bir görüntü vererek takımını sırtladı.

Evet Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi hasreti bitmedi. Bu futbolla şampiyonluk hasreti de sürebilir.

Elbette Mourinho gibi kariyerli bir hoca bütün bunlara çözüm arayacaktır. Bakalım gelişmeler ne yönde olacak