Değerli kalem Yusuf Karaca’nın, “Muhteremin aldanışı” başlıklı yazısındaki şu satırları okuduğum günden beri sarsıntım geçmedi:
“Bir doktor dostumdan yıllar önce dinlemiştim, babası hacca gittiğinde çok ağlayan bir hacıyla karşılaşır. Niçin bu kadar ağladığını sorar o da ‘Bir Kur’an kursu hocam vardı, yıllarca Kur’an öğretti, ömrü bu yolda geçti.
Hastalandı son anlarında evinde toplanmış Kur’an okuyorduk, başını kaldırıp Kur’an’a bakarak, “yazık sana ömrümü verdim boşunaymış” diye söyledi ve öldü işte bu tabloyu görünce korkudan ağlıyorum’ demiş.” Müslüman olarak bir tek hedefimiz var: Allah’ın rızasını kazanmak. Sekerat anını kazasız belâsız atlatıp, hüsnü hatime ile kabir âlemine adım atmak. Karaca’nın anlattığı hadise gösteriyor ki, sekerat anı, çok kritik. Can boğaza geldiğinde Şeytan seni ebedî cehennemlik etmek için bütün silahlarını kullanıyor. Allah Resulünün bildirdiğine göre en tehlikeli silahlarından biri de, ölünün sevdiği kişilerin meselâ daha önce rahmetli olmuş annesinin babasının kılığına bürünerek, “Oğlum biz dünyada yanlış biliyormuşuz, ölünce gördüm ki, esas din Yahudilikmiş, gel son nefeste Yahudi ol, cennete gir, benim düştüğüm hataya düşme” diye telkinde bulunmasıdır. Sekerat halindeki kişi bu tuzağı atlatabilirse bu sefer de babası kılığında bürünüp büyük bir merhamet pozları ile “Oğlum, gerçek din Hıristiyanlıkmış, öldük anladık amma bizim için iş işten geçti. Hıristiyan ol da, bari sen kurtul” teklifinde bulunmasıdır.
Aklımızda yanlış kalmadı ise şeytan bırakınız bu satırların yazarı gibi avamdan birine tebelleş olmayı, İmam Şa’ranî hazretlerine bile sekerat halinde bu kılıkta gelmiş, bu tekliflerde bulunmuştur. Şa’ranî de, “Bana da mı, ey şeytani lâne, senin bu tuzağını Kurtibi’den nakleden benim” diyerek onu huzurundan kovmuştur.
Benzer bir hadise 21 Aralık 2011’de vefat eden bir âlimin de başından geçmiştir. Yıllar önce sofrasında çorbasını içtiğimiz ve elinden öpmekle nasiplendiğimiz, çok değerli bir arkadaşımın babası ve ortak çevremizin büyüğü, emekli bir müftü idi. Sekerat anında şeytan o âlimin de hem annesinin hem babasının kılığına bürünerek Hıristiyanlık ve Yahudiliği önermiş, Hocamız da, kısa aralıklarla ayılıp konuşabildiği bir anda olup bitenleri başında bekleyenlere anlatmış. Bir âlim olan ve hayatının her dakikasını Hz. Muhammed aleyhisselam gibi yaşadığına kendisini bilenlerin şahitlik ettiği o zat dahi, son ana kadar akıbetinden endişe duymuş, yeşil nur şeklinde tarif ettiği Hafaza Meleklerinin omuzlarından kalkıp kendisini terk ederken söyledikleri, “Bizi hoşlanmadığımız hiçbir yere götürmedi” diye aralarındaki konuşmalarını duyduktan sonra, “Şimdi endişem yok” demiş ve ruhunu teslim etmiştir.
Allah (c.c.) cümlemizin akıbetimizi hayreylesin.
Bu hadisi şerifi bilip ve emekli Müftümüzün sekerat halinde başına gelenleri dinledikten sonra birilerine seslenmek mecburiyeti hâsıl oluyor: İyisi ile kötüsü ile bir Hıristiyan veya bir Yahudi cennete gidecekse, Şeytanın ecel terleri döken ölünün karşısına daha önce rahmetli olmuş annesi veya babası kılığına girip, “Hıristiyan ol, cennete gir, Yahudi dinini seç, cennete gir” demesi, ne anlama geliyor?
Ne zamandan beri lanetlenmiş Şeytan’ın görevi Müslümanları cennete davet etmek oldu?
“Bir doktor dostumdan yıllar önce dinlemiştim, babası hacca gittiğinde çok ağlayan bir hacıyla karşılaşır. Niçin bu kadar ağladığını sorar o da ‘Bir Kur’an kursu hocam vardı, yıllarca Kur’an öğretti, ömrü bu yolda geçti.
Hastalandı son anlarında evinde toplanmış Kur’an okuyorduk, başını kaldırıp Kur’an’a bakarak, “yazık sana ömrümü verdim boşunaymış” diye söyledi ve öldü işte bu tabloyu görünce korkudan ağlıyorum’ demiş.” Müslüman olarak bir tek hedefimiz var: Allah’ın rızasını kazanmak. Sekerat anını kazasız belâsız atlatıp, hüsnü hatime ile kabir âlemine adım atmak. Karaca’nın anlattığı hadise gösteriyor ki, sekerat anı, çok kritik. Can boğaza geldiğinde Şeytan seni ebedî cehennemlik etmek için bütün silahlarını kullanıyor. Allah Resulünün bildirdiğine göre en tehlikeli silahlarından biri de, ölünün sevdiği kişilerin meselâ daha önce rahmetli olmuş annesinin babasının kılığına bürünerek, “Oğlum biz dünyada yanlış biliyormuşuz, ölünce gördüm ki, esas din Yahudilikmiş, gel son nefeste Yahudi ol, cennete gir, benim düştüğüm hataya düşme” diye telkinde bulunmasıdır. Sekerat halindeki kişi bu tuzağı atlatabilirse bu sefer de babası kılığında bürünüp büyük bir merhamet pozları ile “Oğlum, gerçek din Hıristiyanlıkmış, öldük anladık amma bizim için iş işten geçti. Hıristiyan ol da, bari sen kurtul” teklifinde bulunmasıdır.
Aklımızda yanlış kalmadı ise şeytan bırakınız bu satırların yazarı gibi avamdan birine tebelleş olmayı, İmam Şa’ranî hazretlerine bile sekerat halinde bu kılıkta gelmiş, bu tekliflerde bulunmuştur. Şa’ranî de, “Bana da mı, ey şeytani lâne, senin bu tuzağını Kurtibi’den nakleden benim” diyerek onu huzurundan kovmuştur.
Benzer bir hadise 21 Aralık 2011’de vefat eden bir âlimin de başından geçmiştir. Yıllar önce sofrasında çorbasını içtiğimiz ve elinden öpmekle nasiplendiğimiz, çok değerli bir arkadaşımın babası ve ortak çevremizin büyüğü, emekli bir müftü idi. Sekerat anında şeytan o âlimin de hem annesinin hem babasının kılığına bürünerek Hıristiyanlık ve Yahudiliği önermiş, Hocamız da, kısa aralıklarla ayılıp konuşabildiği bir anda olup bitenleri başında bekleyenlere anlatmış. Bir âlim olan ve hayatının her dakikasını Hz. Muhammed aleyhisselam gibi yaşadığına kendisini bilenlerin şahitlik ettiği o zat dahi, son ana kadar akıbetinden endişe duymuş, yeşil nur şeklinde tarif ettiği Hafaza Meleklerinin omuzlarından kalkıp kendisini terk ederken söyledikleri, “Bizi hoşlanmadığımız hiçbir yere götürmedi” diye aralarındaki konuşmalarını duyduktan sonra, “Şimdi endişem yok” demiş ve ruhunu teslim etmiştir.
Allah (c.c.) cümlemizin akıbetimizi hayreylesin.
Bu hadisi şerifi bilip ve emekli Müftümüzün sekerat halinde başına gelenleri dinledikten sonra birilerine seslenmek mecburiyeti hâsıl oluyor: İyisi ile kötüsü ile bir Hıristiyan veya bir Yahudi cennete gidecekse, Şeytanın ecel terleri döken ölünün karşısına daha önce rahmetli olmuş annesi veya babası kılığına girip, “Hıristiyan ol, cennete gir, Yahudi dinini seç, cennete gir” demesi, ne anlama geliyor?
Ne zamandan beri lanetlenmiş Şeytan’ın görevi Müslümanları cennete davet etmek oldu?
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015