Hububat alım sezonunun tam ortasında bulunuyoruz. 350.000TL olarak açıklanan ve bu haliyle dahi maliyetin %100 altında kalan hububat alım fiyatı, şimdilerde bu rakamında çok çok altında seyrediyor. Buğdayına 220.000TL'den alıcı bulamıyor çiftçimiz. Bunun sebeblerinden birisi TMO'ne 30 tonluk alım kotası getirilmesinden kaynaklanıyor. Hatta 100 kadar noktada da TMO'ne ait alım merkezleri kapatıldı. Böylece hükumet tüccara şu mesajı vermiş oluyor: "Ben devlet olarak hububat almayacağım, dileyen dilediği fiyattan alsın" Bu yolla tüccarın insafına terk edilen 14 Milyon çiftçi sonuç olarak Cumhuriyet tarihinin en büyük krizi ile karşı karşıya?Son 3 yıldır çiftçimiz bir önceki yılın altında kalan fiyatlarla mahsulünü elinden çıkarmaya çalışıyor. Bu bir rekor! ve bu rekorun karşılığını DİE 13 Nisan günü şu şekilde tescillendirdi:"Türkiye'de yoksulların %36.19'unu tarım kesimi oluşturuyor. Diğer bir tesbite göre, günde 1 Doların altında geliri olan 21 Milyon kişiden 14 Milyonu kırsal kesimde yaşıyor." Evet fotoğraf çok acı verici ama son derece net:" Fakiri en bol sektör tarım sektörü, en yoksul kesim de kırsal kesimdir." Bu hüzün verici fotoğraftan daha acısı, Türk köylüsü ve çiftçisi var oluş sebebi kendilerine ait hakkı korumak olan Bakan tarafından, Başbakan tarafından "Gözünü toprak doyursun", "Bu millet sana mı çalışacak" denilerek aşağılanıyor, bir kambur gibi gösterilmeye çalışılıyor. Oysa bu asla doğru değil ve Cumhuriyeti kuran Türk köylüsü böyle bir aşağılanmayı hak etmiyor: Gerçek şu: "Türk çiftçisi dünya ülkeleri içinde en az destek alan çiftçidir..." Avrupa'da tarımın nüfus içindeki payı yüzde 2.5, tarımın Gayri Safi Milli Hasılaya katkısı yüzde 2'dir. Buna karşılık tarımın Gayri Safi Milli Hasıladan aldığı destek yüzde 1,5'dur. Yani Avrupalı çiftçi, Milli Gelire verdiğine yakın bir desteği geri alıyor. Gelelim Başbakan'ın "kötü ekonominin müsebbibi" gibi göterdiği Türk köylüsünün aldığı, daha doğrusu alamadığı desteğe!Bugün Türkiye'de tarımın Gayri Safi Milli Hasılaya katkısı yüzde 11,5 düzeyindedir. Buna karşılık bütçeden aldığı destek binde 7'dir. Evet yanlış duymadınız Binde 7! Türk köylüsü ülke ekonomisine 12 puanlık katkı yaparken, 1 puanlık dahi karşılık görmüyor.Oysa sosyal ve stratejik pek çok nedenle Türkiye'yi yönetenler, tarımı ve tarım kesiminde çalışan milyonları görmezden gelemezler, gelmemeleri gerekir! Ayrıca böyle bir lüksümüz de yok! Çünkü İMF ve AB'nin belirlediği tarım düşmanı gayrı milli politikaların sonucu dışa bağımlılıktır, kaostur, açlıktır, işsizliktir ve sosyal felakettir. Aldatmaca dünya fiyatlarıGelelim Hükumetin sıkça kullandığı "Biz buğdayı-şekeri Türk çiftçisi yerine dışarıdan alsak daha ucuza malederiz" argümanına?Buda kesinlikle doğru değil! Doğrusu şu: "Gelişmiş ülkelerde tarım ürünlerine 2 türlü fiyat uygulanmaktadır. Bunlardan birincisi borsada oluşan fiyat, ikincisi ise çiftçiye ödenen maliyet artı kârdır. Çiftçi mahsulünü Borsa' da oluşan fiyat üzerinden satar. Ancak Borsada yapılan satışın hemen ardından derhal devreye Devlet girer ve şayet satış fiyatı, Borsa'da oluşan fiyatın altında kalmışsa -ki çoğu kere böyledir- maliyet artı kâr olarak oluşan ederi çiftçisine takdim ederek aradaki farkı telafi eder." Yani Batı çiftçisi hiçbir zaman serbest pazarda oluşan Borsa üzerinden gelir elde etmez. O, maliyet artı kâr üzerinden hakkını alır.Bu şartlar altında, hükumetin "buğdayı, şekeri" dışarıdan ithal etsek Türkiye'de oluşan fiyatların altında alırız? iddiası anlamını yitiriyor. Çünkü ithalat yapalım denilen ülkeler Borsa fiyatı üzerinden dışarıya satış yapsalar dahi, kendi köylüsüne aradaki farkı ödüyorlar. Şunuda hatırlatalım ki, ihracatçı ülkeler, ürün fazlası olan ülkelerdir. Malını satmak için ya da senin malını ucuza kapatabilmek için fiyat kırarlar. Senin de dövizin varsa alırsın veya döviz ihtiyacın çok olduğu için Borsa'da beliren fiyat üzerinden kendi tarm ürürnrünü satarsın. Ancak unutmamak gerekir ki, üretimden vazgeçmişsen, üretmiyorsan, artık satıcının belirlediği fiyattan almak zorunda kalmışsın, pazar olmuşsun demektir.Bu nedenle hükumet dünya fiyatları aldatmacasını bir tarafa bırakmalı, çiftçinin elindeki malı alırken "maliyet artı kâr" üzerinden fiyat belirlemelidir. Bir noktanın daha altını çizelim? AB ülkeleri 50 yıldır tarım üretimlerini müthiş desteklediler. Şimdi bu ülkeler için aslolan üretim değil, ürettiğini satmaktır. Oysa Türkiye için kritik nokta hala üretimin artırılmasıdır. Ülkemiz yıllardır mesela buğday üretimini 19 Milyon tondan 20'ye çıkaramıyor.Sözün özü AB kriterleri, Türkiye'nin tarım kriterleri olamaz.Devam edeceğiz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021