2003 yılı Türkiye için yarım asır gibi geçti. Dünyayı sarsan bütün önemli hadiseler bir o kadar da Türkiye'yi sarstı.
ABD'nin Irak'ı işgali, AB'nin kendi iç devinimi ve dünyadaki ekonomik daralma daha çok Türkiye'yi vurdu. Ve tabii ki terör...
2004 yılı farklı mı geçecek?
Tam aksine, 2004 yılına belki de bir asrı sığdıracak sancılarla giriyoruz.
ABD'nin Irak'ı şekillendirme süreci, AB'nin Kıbrıs'ta dayatması, IMF'nin ekonomik mengenesi Türkiye'yi çok yoracağa benziyor.
AKP iktidarı, 2003 yılını iktidara yerleşme uğruna kendini uluslararası güç odaklarına kabul ettirme güdüsü ile geçirdi.
Bu uğurda yaptığı atraksiyonlarla maalesef Türkiye'nin gücünü zayıflattı.
Başbakan Erdoğan'ın Başdanışmanı şu itirafta bulunuyor: "Türkiye adalesi (askeri gücü) güçlü, midesi ve beyni boş bir ülke görünümündedir."
Çok doğru ve çok acı bir tespit. Başbakanlık Başdanışmanı Türkiye'nin askeri gücünün yanı sıra siyasi, diplomatik ve ekonomik gücünü artırabilmesi için beynini kullanması istiyor.
Gerçekten de milletimizin de beklentisi bu. Tek başına güçlü bir iktidarın olduğu bir ülke, midesini ve beynini doyuramayacaksa işimiz zor.
Çünkü Türkiye'yi köşeye sıkıştıran güçler, elimizin zayıfladığını gördükçe daha çok bastırıyorlar.
Başbakan Erdoğan ABD'ye gitmeye hazırlanırken hükümetten önce ABD nelerin konuşulacağını adeta dikte ediyor.
ABD Dışişleri Bakanı Powell, Erdoğan ile Bush'un Kıbrıs, Irak ve PKK konularını konuşacağıın açıklayarak, PKK sopasını gösteriyor.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Edelman, AKP iktidarının AB'den tarih alamaması halinde iktidarını yitirme korkusu içinde olduğunu Washington'a not ediyor.
İktidarın 16 ay sonra dahi Meclis'te hiç bir ciddi muhalefet, hatta medyada hiç bir ciddi eleştirel ses olmadığı halde bu korkuyu taşımasına hayret etmemek mümkün değil.
Gölgesinden korkan bir iktidarın Kıbrıs, Irak gibi çetin meselelerde ciddi, tutarlı ve kararlı bir milli duruş ortaya koyması mümkün değil.
Nitekim de öyle oluyor. Şu Kıbrıs noktasına gelinen tehlikeli sürece bir bakar mısınız?
AKP Kıbrıs seçimlerinden önce Denktaş'ı hedef tahtasına oturtarak yıpratıyor.
Kıbrıs'ta teslimiyetçi partileri hükümet kuracak noktaya getiriyor. Böylece Denktaş'ı Annan Planını müzakereye mecbur bırakıyor. ABD sürecini kullanarak, askeri Kıbrıs konusunda kendisinin geldiği teslimiyetçi çizgiye razı ediyor.
Ve böylece Başbakan Erdoğan Washington gezisinde Kıbrıs Planını Annan'a atfen tepside sunmaya hazırlanıyor.
ABD'nin Irak'ı işgali, AB'nin kendi iç devinimi ve dünyadaki ekonomik daralma daha çok Türkiye'yi vurdu. Ve tabii ki terör...
2004 yılı farklı mı geçecek?
Tam aksine, 2004 yılına belki de bir asrı sığdıracak sancılarla giriyoruz.
ABD'nin Irak'ı şekillendirme süreci, AB'nin Kıbrıs'ta dayatması, IMF'nin ekonomik mengenesi Türkiye'yi çok yoracağa benziyor.
AKP iktidarı, 2003 yılını iktidara yerleşme uğruna kendini uluslararası güç odaklarına kabul ettirme güdüsü ile geçirdi.
Bu uğurda yaptığı atraksiyonlarla maalesef Türkiye'nin gücünü zayıflattı.
Başbakan Erdoğan'ın Başdanışmanı şu itirafta bulunuyor: "Türkiye adalesi (askeri gücü) güçlü, midesi ve beyni boş bir ülke görünümündedir."
Çok doğru ve çok acı bir tespit. Başbakanlık Başdanışmanı Türkiye'nin askeri gücünün yanı sıra siyasi, diplomatik ve ekonomik gücünü artırabilmesi için beynini kullanması istiyor.
Gerçekten de milletimizin de beklentisi bu. Tek başına güçlü bir iktidarın olduğu bir ülke, midesini ve beynini doyuramayacaksa işimiz zor.
Çünkü Türkiye'yi köşeye sıkıştıran güçler, elimizin zayıfladığını gördükçe daha çok bastırıyorlar.
Başbakan Erdoğan ABD'ye gitmeye hazırlanırken hükümetten önce ABD nelerin konuşulacağını adeta dikte ediyor.
ABD Dışişleri Bakanı Powell, Erdoğan ile Bush'un Kıbrıs, Irak ve PKK konularını konuşacağıın açıklayarak, PKK sopasını gösteriyor.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Edelman, AKP iktidarının AB'den tarih alamaması halinde iktidarını yitirme korkusu içinde olduğunu Washington'a not ediyor.
İktidarın 16 ay sonra dahi Meclis'te hiç bir ciddi muhalefet, hatta medyada hiç bir ciddi eleştirel ses olmadığı halde bu korkuyu taşımasına hayret etmemek mümkün değil.
Gölgesinden korkan bir iktidarın Kıbrıs, Irak gibi çetin meselelerde ciddi, tutarlı ve kararlı bir milli duruş ortaya koyması mümkün değil.
Nitekim de öyle oluyor. Şu Kıbrıs noktasına gelinen tehlikeli sürece bir bakar mısınız?
AKP Kıbrıs seçimlerinden önce Denktaş'ı hedef tahtasına oturtarak yıpratıyor.
Kıbrıs'ta teslimiyetçi partileri hükümet kuracak noktaya getiriyor. Böylece Denktaş'ı Annan Planını müzakereye mecbur bırakıyor. ABD sürecini kullanarak, askeri Kıbrıs konusunda kendisinin geldiği teslimiyetçi çizgiye razı ediyor.
Ve böylece Başbakan Erdoğan Washington gezisinde Kıbrıs Planını Annan'a atfen tepside sunmaya hazırlanıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014