Sen de bu gemide bir yerlerdesin.
Ya kaptansın, ya yardımcısın, geminin yürümesi için bir tarafında görev yapıyorsun ya da yolcusun, yolcularını artırmaya çalışıyorsun.
İçinde yol aldığın gemi zulüm gemisi, sen sürekli bu gemiyi yaldızlamakla, süslemekle, boya çalmakla, cila sürmekle meşgulsün.
Gençliğini ve gücünü buna harcıyorsun, aylarını yıllarını buna harcıyorsun ve günün birinde komşuna geldiği gibi yakın arkadaşına geldiği gibi sana da ölüm gelecek ve gideceksin.
Yaşadığın hayatın bir tekrarı var mı ki; “bu sefer yanlış yaptım, yanlış yaşadım, bir dahaki sefere zulümden de zalimden de uzak bir hayat yaşarım” diyebilesin?
Aklı başında herkes biliyor ki bu hayatın bir daha tekrarı yok ve bu dünyada yapıp-ettiklerimiz, yediklerimiz ve dediklerimiz, halimiz tavrımız ve tarafımız ölümsüz hayattaki durumumuzu belirleyecek.
Bu mesele, bu kadar hayati bir mesele iken üzerinde düşünmüyorsun, ince eleyip sık dokumuyorsun, kılı kırk yarmıyorsun, arkadaşların daveti üzerine bindin bir alamete gidiyorsun kıyamete.
Zulüm gemisinde yer aldığın, gözü kapalı zalimler arasına daldığın yetmezmiş gibi başkalarına da sebep oluyorsun, temiz insanların da zulme bulaşmalarına, zalimlerle tanışmalarına aracı oluyorsun ve vebalini katmer katmer artırıyorsun.
Sen, ölüm gelmeden evvel, o gemiden beri gelmelisin.
Sen, ölüm gelmeden evvel, o civarı, o diyarı ve dahi o çevreyi terk etmelisin.
Sen, ölüm gelmeden evvel, sebep olup zulüm gemisine yolcu yaptığın insanları tek teke o musibetten kurtarmalısın ve onlardan helallik almalısın.
Zulme meyledenlere, zalimlere tebessüm edenlere ateşin dokunacağı ihtarı ve ihbarı varken, sen hangi cesaretle en değerli hazinen olan ömrünü zulüm gemisinde yer alarak, zulüm denizinde yol alarak tüketiyorsun?
Ateşe dayanıklı bir cildin mi var, ateşe dayanıklı bir can mı, bir ten mi taşıyorsun?
Aşık Ruhani, başını iki elinin arasına almış ve “başım” demiş, sen de aynı dörtlüklerini kendi başına söyleyebilirsin:
“Başım sana birkaç sözüm var
Sakın fosilleşme taş olma başım
Sağ iken arama eşilmiş mezar
Canlı cendek olma naş olma başım
Gösterişe gelme ahmaktır derler
Yardan uçururlar üsten gülerler
Paslı hançer ile beynin delerler
Körpe kabak gibi yaş olma başım
Namerdin eline olursan kına
Bozarlar silahın koyarlar kına
Yalancıya vurguncuya çapkına
Yiyilme yem olma aş olma başım
Sabun ile çıkmaz namusun kiri
Bu bir meşhur sözdür öteden beri
Takar parmağına kalleşin biri
Rastgele yüzüğe kaş olma başım
Kiminin zevk dolu dünyası ayrı
Kiminin çileden delinmiş böğrü
Doğruya doğru de eğriye eğri
Doğru bak doğru gör şaş olma başım
Şahlan ki zemine velvele düşe
Nehirler köpüre denizler taşa
Bir gün de yaşarsan herifçe yaşa
Yamyama çakala eş olma başım
Aşık Ruhani’de bir arzu yatar
Gün gelir korkağın gemisi batar
Cesura cebbara ayak ol yeter
Yüreksiz gövdeye baş olma başım.”
Ya kaptansın, ya yardımcısın, geminin yürümesi için bir tarafında görev yapıyorsun ya da yolcusun, yolcularını artırmaya çalışıyorsun.
İçinde yol aldığın gemi zulüm gemisi, sen sürekli bu gemiyi yaldızlamakla, süslemekle, boya çalmakla, cila sürmekle meşgulsün.
Gençliğini ve gücünü buna harcıyorsun, aylarını yıllarını buna harcıyorsun ve günün birinde komşuna geldiği gibi yakın arkadaşına geldiği gibi sana da ölüm gelecek ve gideceksin.
Yaşadığın hayatın bir tekrarı var mı ki; “bu sefer yanlış yaptım, yanlış yaşadım, bir dahaki sefere zulümden de zalimden de uzak bir hayat yaşarım” diyebilesin?
Aklı başında herkes biliyor ki bu hayatın bir daha tekrarı yok ve bu dünyada yapıp-ettiklerimiz, yediklerimiz ve dediklerimiz, halimiz tavrımız ve tarafımız ölümsüz hayattaki durumumuzu belirleyecek.
Bu mesele, bu kadar hayati bir mesele iken üzerinde düşünmüyorsun, ince eleyip sık dokumuyorsun, kılı kırk yarmıyorsun, arkadaşların daveti üzerine bindin bir alamete gidiyorsun kıyamete.
Zulüm gemisinde yer aldığın, gözü kapalı zalimler arasına daldığın yetmezmiş gibi başkalarına da sebep oluyorsun, temiz insanların da zulme bulaşmalarına, zalimlerle tanışmalarına aracı oluyorsun ve vebalini katmer katmer artırıyorsun.
Sen, ölüm gelmeden evvel, o gemiden beri gelmelisin.
Sen, ölüm gelmeden evvel, o civarı, o diyarı ve dahi o çevreyi terk etmelisin.
Sen, ölüm gelmeden evvel, sebep olup zulüm gemisine yolcu yaptığın insanları tek teke o musibetten kurtarmalısın ve onlardan helallik almalısın.
Zulme meyledenlere, zalimlere tebessüm edenlere ateşin dokunacağı ihtarı ve ihbarı varken, sen hangi cesaretle en değerli hazinen olan ömrünü zulüm gemisinde yer alarak, zulüm denizinde yol alarak tüketiyorsun?
Ateşe dayanıklı bir cildin mi var, ateşe dayanıklı bir can mı, bir ten mi taşıyorsun?
Aşık Ruhani, başını iki elinin arasına almış ve “başım” demiş, sen de aynı dörtlüklerini kendi başına söyleyebilirsin:
“Başım sana birkaç sözüm var
Sakın fosilleşme taş olma başım
Sağ iken arama eşilmiş mezar
Canlı cendek olma naş olma başım
Gösterişe gelme ahmaktır derler
Yardan uçururlar üsten gülerler
Paslı hançer ile beynin delerler
Körpe kabak gibi yaş olma başım
Namerdin eline olursan kına
Bozarlar silahın koyarlar kına
Yalancıya vurguncuya çapkına
Yiyilme yem olma aş olma başım
Sabun ile çıkmaz namusun kiri
Bu bir meşhur sözdür öteden beri
Takar parmağına kalleşin biri
Rastgele yüzüğe kaş olma başım
Kiminin zevk dolu dünyası ayrı
Kiminin çileden delinmiş böğrü
Doğruya doğru de eğriye eğri
Doğru bak doğru gör şaş olma başım
Şahlan ki zemine velvele düşe
Nehirler köpüre denizler taşa
Bir gün de yaşarsan herifçe yaşa
Yamyama çakala eş olma başım
Aşık Ruhani’de bir arzu yatar
Gün gelir korkağın gemisi batar
Cesura cebbara ayak ol yeter
Yüreksiz gövdeye baş olma başım.”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025